Pazartesi Nisan 29, 2024

Demirtaş’a Suikast Girişimi Tahir Elçi'ye Saldırının İşaretiydi- Çetin Çeko

Bir hafta önce Diyarbakır’da HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kurşun geçirmez makam aracının arka camına sıkılan bir kuruşundan dolayı inceleme başlatılmıştı. Valilik araçta yapılan inceleme sonucu herhangi bir ateşli silah artığına rastlanmadığını belirtti. HDP ise, Eşgenel Başkanları Demirtaş’a suikast girişiminde bulunulduğu gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, aracın bağımsız bir laboratuvarda inceletileceğini açıklamıştı.

Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları ardından Kürt siyasetçilere ve sivil toplum yöneticilerine karşı saldırı yapılabileceği yorumları uzun süredir yapılıyordu. Bu beklenti Demirtaş’a suikast girişimi ve Tahir Elçi’nin katledilmesiyle ne yazık ki gerçekleşti. Böylece toplu katliamlara suikast eylemleri de eklendi.

Devlet inkar etse de Demirtaş’a yapılan başarısız suikast girişimi, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’ye yapılan ve benzer profillere yapılacak suikast girişimlerinin işareti olduğunu söyleyebiliriz. Elçi faciası, devlet ret etse de aynı zamanda Demirtaş’a yapılan suikast girişimini teyit etmiş oldu.

HDP’ye yakın kaynaklar, Demirtaş’ın geçtiğimiz Ağustos ve Eylül ayları içinde uzun süreli yurtdışı programını, kendisine yönelik bir suikast girişimine karşı önlem olarak planlandığını söylüyorlar.

Devlet, Tahir Elçi’yi hedef gösterdi.

Demirtaş’ın makam aracına karşı yapılan suikast girişimine devletin yaklaşımı ve “suikast yoktur” demesi, Tahir Elçi olayına devletin yaklaşımını şimdiden gölgelemektedir. Elçi olayında bir polisin hayatını kaybetmesi devletin bu olayla direk veya in direk bağlantısının olmadığı anlamına gelmemektedir.

Geçtiğimiz Ekim ayında Ahmet Hakan'ın CNN Türk'te konuğu olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, "PKK, terör örgütü değildir" dediği için hakkında terör örgütü propagandası yapmaktan dava açıldı ve yakalama kararı çıkarıldı. Elçi, program sonrası epeyce ölüm tehditleri almıştı. Devlet de Elçi’ye yapılan ölüm tehditlerinden haberdardı. Böylece Elçi, devlet tarafından açık bir şekilde hedef haline getirildi.

Basına yansıyan bilgilere göre Tahir Elçi hedef gözetilerek, yani suikast sonucu öldürüldü. Artık Kürt siyasetçileri ve sivil toplum kuruluşu yöneticileri, devletin hedef göstermesi sonucu direk devlete bağlı güçler, DAİŞ ve benzeri çetelerinin  açık hedef durumundalar.

Elçi öldürüldü şehit değil, polis şehit!

Tahir Elçi, Diyarbakır’ın 500 yıllık sembollerinden Dört Ayaklı Minare’nin devlet ile PKK güçleri arasındaki çatışmada zarar gördüğünü, diğer tarihi varlıkların bu şekilde zarar görmemesi için tarafları uyarmak adına kamu görevini yerine getirirken katledildi.

Devlet, kamu görevini yerine getiren Elçi’nin öldürüldüğünü, hayatını kaybeden polisin ise şehit olduğu açıklamasını yaptı. Oysa Elçi de, bir kamu görevlisi olarak, kamu görevini yerine getirirken şehit olmuştu. Fakat devlet onun Kürt olmasından, Kürt sorununa duyarlılığından dolayı şehit ilan etmedi, edemedi. Devletin anti Kürt tarafgirliği burada da açığa çıktı.

AKP hükümeti 7 Haziran seçimlerindeki yenilginin rövanşını almak için aşırı milliyetçi, Türk İslam söylemini yükselterek PKK’yi savaşa davet etti. PKK, Kürt ve Türk demokrat çevrelerin bütün uyarılarına rağmen savaşa evet dedi. Bu savaşta asıl hedef Kürt legal hareketi ve legal hareketin yol kat etmesinden başarısı olan siyasal kadrolar ve sivil toplum yöneticileri idi. Bir yandan silahlar konuştu, diğer yandan ise Kürt halkı başta olmak üzere Kürt sivil siyasetçileri, sivil toplum örgütleri ve yöneticileri üzerinde baskılar arttırıldı. Yerleşim birimleri viraneye çevrildi.

1 Kasım seçimleri öncesi Varto, Cizre, Başkale, Lice, Silvan ve  Diyarbakır Sur’da başlayan ardından Nusaybin ve Derik’te PKK güçleriyle devlet arasında devam eden çatışmaları durdurmak için arabulucu olmak, bölgedeki durumu rapor etmek isteyen HDP milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve basın mensupları ölümle yüz yüze gelerek birçok hayati tehlike atlattılar.

Devlet, çatışmalı alanlarda milletvekili, basın mensupları ve STK yöneticilerinin can güvenliği konusunda umursamaz davranmakla kalmadı, onları açıktan hedef de aldı. HDP milletvekilleri Abdullah Zeydan ve Selma Irmak polis tarafından kasten Hakkâri’de vuruldular. Her iki vekil de ölebilirlerdi, hafif yaralı olarak kurtuldular.

AK Parti hükümetinin Kürt sorununu şiddet kullanarak bastırma, “çözme” yaklaşımı, PKK’nin buna şiddetle karşılık vermesi, kaotik ortamın daha da tırmanarak süreceğini gösteriyor.

Bu da Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde sözü olan sivil siyasi kadroların ve STK yöneticilerinin devlet tarafından ya haklarında dava açılarak terörize edilmelerine, tutuklanmalarına bu da olmazsa Tahir Elçi gibi hedef gösterilerek katledilecekleri anlamına gelmektedir.

7 Haziran seçimleri ardından devletin Kürt sorununa yaklaşım planı buydu ve çizilen bu kanlı senaryo uygulanıyor.

 

@cetin_ceko

41640

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar