Salı Mayıs 14, 2024

Coronavirüs'ün Ekonomi-Politiği.! Sait Oral Uyan

Birçok ölümcül virüsün çıktığı coğrafyadan(*) mutasyona uğramış bir virüs daha çıktı: “COVID-19” diğer adıyla YENİ KORONAVİRÜS. Bu yeni ölümcül virüsün –şimdilik- öldürme oranı % 3 civarında. Mutasyona uğrayan bu virüsün, SARS ve MERS virüslerinin birleşmesi sonucu ortaya çıktığını söylüyor bilim insanları. Yine bilim insanları SARS virüsünün % 10, MERS virüsünün ise % 35 oranında öldürme yüzdesine sahip olduğunu bilimsel verilerle insanlığın önüne koyuyor.
Şu anki genel tanı: “…bugün itibariyle elimizde olan epidemiyolojik verilere ve on binlerce vakaya göre, enfeksiyon, vakaların %80-90’ında hafif/orta semptomlar (grip benzeri) gösteriyor. Vakaların %10-15’inde ise akciğer iltihabı ihtimali mevcut ama bu da vakaların çoğunda tehlikesiz bir seyir izlemektedir. Hastaların sadece %4’ünün yoğun bakımda tedavi görmesi gerektiğini tahmin ediyoruz…”(**)

Hal böyleyken başta dünyanın en kirli 3. Büyük Endüstrisi olan İLAÇ ENDÜSTRİSİ ve onun baş temsilcisi Dünya Sağlık Örgütü (D.S.Ö.) ve dahi A.B.D. dünyaya adeta panik enjekte ederek, Çin üzerinde psiko-ekonomik baskı kurmayı amaçlarken. Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan COVID-19 için, ilk olarak, Amerika Birleşik Devletleri Çin’e yardıma hazır olduklarını deklare ederken DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ de bir yandan ihtiyatlı açıklamalar yaparken, diğer yandan da aşama aşama GLOBAL ALGI yaratmayı başarıyordu.

Neydi bu GLOBAL ALGI?

Bilinmezlik korkusu..Panik..Ölüm..Hijyen ve Gıda Maddelerinde çılgınlık derecesinde stok telaşı. Bütün bunlarda, MEDYA eliyle, başarılı oldu /olmaya da devam ediyor. Komplo teorileri üretmeye gerek yok. Bu virüsün emperyalist tekeller tarafından insanlara bulaştırıldığını bunun üzerinden politikalar üretildiğini söyleyerek ucuz-basit yaklaşımlarda bulunmanın mantığı da yok. Ancak şunu asla unutmamak gerekir: 1980’li yıllardan başlayarak kriz yönetmeyi ve yönettiği krizden kar ederek çıkmayı başarmayı öğrendi emperyalizm. Aynı zamanda hiç beklemediği kadar da toplumsal muhalefeti dizginleme, sisteme karşı gelişecek enerjiyi yalnızlaştırarak eve kapatma “fırsat”ını yarattı.

Ancak ne var ki öncül planı olan Çin’in ekonomik olarak gerilemesini sağlamakken Çin emperyalizmi, (adına ne dersek diyelim: ister kendiliğinden çıkan ve mutasyona uğrayarak ölümcül olan virüs diyelim, ister biyolojik saldırı diyelim, isterse de “Kirli İlaç Endüstrisi”nin spekülatif sermayeyle sanayi sermayesi arasındaki mesafeyi kapatma operasyonu diyelim…) aleyhine estirilen bu ölüm rüzgarını tersine çevirmeyi başardı gibi. On gün gibi kısa sürede olaya hakimiyetini ortaya koydu. Yaptığı karantina hastanelerini şimdilerde kapatmaya başladı. Ülke geneline yayılmasını engelledi ve hatta geriletti. Öyle ki Wuhan kentine uyguladığı kısıtlamaları gevşetmeye başladı. Fakat bunu fırsata çevirmeye çalışan diğer emperyalistlere de karşı hamle yaparak dünyaya yayılmasına engel olmadı.

“DOĞUDA YAPRAK KIPIRDASA BATIDA FIRTINA KOPAR.!”

Biraz gerilere gittiğimizde önümüze konulan tablonun tamamını görebiliriz. 19.y.yıl başından sonuna kadar dünya ekonomisinin motor gücü ve dahi dünyanın en güçlü ekonomisi Çin iken 20.y.yıla doğru gelindiğinde Çin gerilemeye başlıyor ve A.B.D. öne çıkıyordu. Bu öne çıkma ve dünyanın en büyük ekonomisine sahip olma 21.y.yılın ilk çeyreğinde sarsılmaya başladı. 2000 yılında Çin büyüme hızını %10’a çıkardığını açıklaması bile başta A.B.D. olmak üzere batı emperyalizmini de korkutmaya yetti. %10’luk büyümeyle başlayan ve on yıl gibi kısa zamanda yüz yıllık açığı kapatıp, Dolar üzerindeki hakimiyetini korumaya devam ediyor. Son on yılda büyüme hızını %8’e, şimdilerde ise % 6’ya çekerek büyümeye devam ettiği sırada bu virüsün ortaya çıkması kendi doğal mecrasında seyrederken A.B.D.’nin ve D.S.Ö.’nün bunu fırsata çevirmeye çalışması, dünya için, kaçınılmaz sonu hazırladı. Bunun artçı sarsıntıları ise daha büyük ekonomik yıkımları beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Burada Wuhan eyaletine de biraz bakmakta yarar var: Toplam 11-14 milyon arası nüfusa sahip olan Vuhan kenti neden öne çıkıyor?

1) Ucuz emek gücü

2) Kırsal kesimden kente sürekli göç,

3) Sanayileşmenin en yoğun olduğu kentlerden biri olması,

4) Sanayileşme hamlesini milli gelirin % 40’ına çekerek başladığı kent olması,

5) Kırsal kesime yatırımı azaltarak sürekli kent nüfusunu artırıldığı kent olması…kente olan ilgiyi ortaya koymaya yeterli görünüyor.

Sıralanan bu maddeler aslında değişen yaşamın beslenme üzerindeki olumsuz yansımasıdır da aynı zamanda. Mutasyona uğrayan virüs burada zemin bulup yayılınca da içine girdiğimiz sonucu yaşamaya başladık. Tüm bunlar yaşanmaya devam ederken, sistem yöneticilerinden ikinci bir hamle geldi. Tüm dünyada demokratik kazanımların tek tek geri alındığı, toptan yalıtılmış ortamlar yaratıldığı ve tam da OHAL yasalarının sorunsuz bir şekilde hayata geçirildiği bir atmosfer yaratıldı. Yukarıda yazılanı tekrar etmekte yarar var: hiç beklemediği kadar da toplumsal muhalefeti dizginleme, sisteme karşı gelişecek enerjiyi yalnızlaştırarak eve kapatma “fırsat”ını yarattı.

Karşı tarafta yaşanılan kapışmayı “FİLLER TEPİNİR..ÇİMENLER EZİLİR.!” deyimiyle açıklamak sanırım yerinde olacaktır. Ancak aynı zamanda da küresel devrimci durum tüm yakıcılığıyla kendini gösteriyor. Emperyalist-Kapitalist sistemin böylesi zamanlarda bağışıklık sistemi yıkılmaya elverişli bir hal alır. Geniş emekçi yoksul yığınlara ölüm-yıkım yaratan süreç, biriken-patlamaya hazır enerjiye doğru bir fitil (fünye) yön verdiğinde bu biriken enerji. süreci yaratanların elinde patlayacaktır. Bu da hasta olan Emperyalist-Kapitalist sistemin bağışıklık sisteminin çökmesi demek olacaktır.

11 Mart 2020

S.Oral UYAN


(*) Ölümcül virüslerin fay hattı: Afrika-Asya-Amerika’nın bir bölümü
(**) İtalya Ulusal Araştırma Konseyi’nin (NRC) açıklamasından alınmıştır. 

2559

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar