Pazartesi Mayıs 13, 2024

Coronavirüs'ün Ekonomi-Politiği.! Sait Oral Uyan

Birçok ölümcül virüsün çıktığı coğrafyadan(*) mutasyona uğramış bir virüs daha çıktı: “COVID-19” diğer adıyla YENİ KORONAVİRÜS. Bu yeni ölümcül virüsün –şimdilik- öldürme oranı % 3 civarında. Mutasyona uğrayan bu virüsün, SARS ve MERS virüslerinin birleşmesi sonucu ortaya çıktığını söylüyor bilim insanları. Yine bilim insanları SARS virüsünün % 10, MERS virüsünün ise % 35 oranında öldürme yüzdesine sahip olduğunu bilimsel verilerle insanlığın önüne koyuyor.
Şu anki genel tanı: “…bugün itibariyle elimizde olan epidemiyolojik verilere ve on binlerce vakaya göre, enfeksiyon, vakaların %80-90’ında hafif/orta semptomlar (grip benzeri) gösteriyor. Vakaların %10-15’inde ise akciğer iltihabı ihtimali mevcut ama bu da vakaların çoğunda tehlikesiz bir seyir izlemektedir. Hastaların sadece %4’ünün yoğun bakımda tedavi görmesi gerektiğini tahmin ediyoruz…”(**)

Hal böyleyken başta dünyanın en kirli 3. Büyük Endüstrisi olan İLAÇ ENDÜSTRİSİ ve onun baş temsilcisi Dünya Sağlık Örgütü (D.S.Ö.) ve dahi A.B.D. dünyaya adeta panik enjekte ederek, Çin üzerinde psiko-ekonomik baskı kurmayı amaçlarken. Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan COVID-19 için, ilk olarak, Amerika Birleşik Devletleri Çin’e yardıma hazır olduklarını deklare ederken DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ de bir yandan ihtiyatlı açıklamalar yaparken, diğer yandan da aşama aşama GLOBAL ALGI yaratmayı başarıyordu.

Neydi bu GLOBAL ALGI?

Bilinmezlik korkusu..Panik..Ölüm..Hijyen ve Gıda Maddelerinde çılgınlık derecesinde stok telaşı. Bütün bunlarda, MEDYA eliyle, başarılı oldu /olmaya da devam ediyor. Komplo teorileri üretmeye gerek yok. Bu virüsün emperyalist tekeller tarafından insanlara bulaştırıldığını bunun üzerinden politikalar üretildiğini söyleyerek ucuz-basit yaklaşımlarda bulunmanın mantığı da yok. Ancak şunu asla unutmamak gerekir: 1980’li yıllardan başlayarak kriz yönetmeyi ve yönettiği krizden kar ederek çıkmayı başarmayı öğrendi emperyalizm. Aynı zamanda hiç beklemediği kadar da toplumsal muhalefeti dizginleme, sisteme karşı gelişecek enerjiyi yalnızlaştırarak eve kapatma “fırsat”ını yarattı.

Ancak ne var ki öncül planı olan Çin’in ekonomik olarak gerilemesini sağlamakken Çin emperyalizmi, (adına ne dersek diyelim: ister kendiliğinden çıkan ve mutasyona uğrayarak ölümcül olan virüs diyelim, ister biyolojik saldırı diyelim, isterse de “Kirli İlaç Endüstrisi”nin spekülatif sermayeyle sanayi sermayesi arasındaki mesafeyi kapatma operasyonu diyelim…) aleyhine estirilen bu ölüm rüzgarını tersine çevirmeyi başardı gibi. On gün gibi kısa sürede olaya hakimiyetini ortaya koydu. Yaptığı karantina hastanelerini şimdilerde kapatmaya başladı. Ülke geneline yayılmasını engelledi ve hatta geriletti. Öyle ki Wuhan kentine uyguladığı kısıtlamaları gevşetmeye başladı. Fakat bunu fırsata çevirmeye çalışan diğer emperyalistlere de karşı hamle yaparak dünyaya yayılmasına engel olmadı.

“DOĞUDA YAPRAK KIPIRDASA BATIDA FIRTINA KOPAR.!”

Biraz gerilere gittiğimizde önümüze konulan tablonun tamamını görebiliriz. 19.y.yıl başından sonuna kadar dünya ekonomisinin motor gücü ve dahi dünyanın en güçlü ekonomisi Çin iken 20.y.yıla doğru gelindiğinde Çin gerilemeye başlıyor ve A.B.D. öne çıkıyordu. Bu öne çıkma ve dünyanın en büyük ekonomisine sahip olma 21.y.yılın ilk çeyreğinde sarsılmaya başladı. 2000 yılında Çin büyüme hızını %10’a çıkardığını açıklaması bile başta A.B.D. olmak üzere batı emperyalizmini de korkutmaya yetti. %10’luk büyümeyle başlayan ve on yıl gibi kısa zamanda yüz yıllık açığı kapatıp, Dolar üzerindeki hakimiyetini korumaya devam ediyor. Son on yılda büyüme hızını %8’e, şimdilerde ise % 6’ya çekerek büyümeye devam ettiği sırada bu virüsün ortaya çıkması kendi doğal mecrasında seyrederken A.B.D.’nin ve D.S.Ö.’nün bunu fırsata çevirmeye çalışması, dünya için, kaçınılmaz sonu hazırladı. Bunun artçı sarsıntıları ise daha büyük ekonomik yıkımları beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Burada Wuhan eyaletine de biraz bakmakta yarar var: Toplam 11-14 milyon arası nüfusa sahip olan Vuhan kenti neden öne çıkıyor?

1) Ucuz emek gücü

2) Kırsal kesimden kente sürekli göç,

3) Sanayileşmenin en yoğun olduğu kentlerden biri olması,

4) Sanayileşme hamlesini milli gelirin % 40’ına çekerek başladığı kent olması,

5) Kırsal kesime yatırımı azaltarak sürekli kent nüfusunu artırıldığı kent olması…kente olan ilgiyi ortaya koymaya yeterli görünüyor.

Sıralanan bu maddeler aslında değişen yaşamın beslenme üzerindeki olumsuz yansımasıdır da aynı zamanda. Mutasyona uğrayan virüs burada zemin bulup yayılınca da içine girdiğimiz sonucu yaşamaya başladık. Tüm bunlar yaşanmaya devam ederken, sistem yöneticilerinden ikinci bir hamle geldi. Tüm dünyada demokratik kazanımların tek tek geri alındığı, toptan yalıtılmış ortamlar yaratıldığı ve tam da OHAL yasalarının sorunsuz bir şekilde hayata geçirildiği bir atmosfer yaratıldı. Yukarıda yazılanı tekrar etmekte yarar var: hiç beklemediği kadar da toplumsal muhalefeti dizginleme, sisteme karşı gelişecek enerjiyi yalnızlaştırarak eve kapatma “fırsat”ını yarattı.

Karşı tarafta yaşanılan kapışmayı “FİLLER TEPİNİR..ÇİMENLER EZİLİR.!” deyimiyle açıklamak sanırım yerinde olacaktır. Ancak aynı zamanda da küresel devrimci durum tüm yakıcılığıyla kendini gösteriyor. Emperyalist-Kapitalist sistemin böylesi zamanlarda bağışıklık sistemi yıkılmaya elverişli bir hal alır. Geniş emekçi yoksul yığınlara ölüm-yıkım yaratan süreç, biriken-patlamaya hazır enerjiye doğru bir fitil (fünye) yön verdiğinde bu biriken enerji. süreci yaratanların elinde patlayacaktır. Bu da hasta olan Emperyalist-Kapitalist sistemin bağışıklık sisteminin çökmesi demek olacaktır.

11 Mart 2020

S.Oral UYAN


(*) Ölümcül virüslerin fay hattı: Afrika-Asya-Amerika’nın bir bölümü
(**) İtalya Ulusal Araştırma Konseyi’nin (NRC) açıklamasından alınmıştır. 

2549

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

Sayfalar