Pazar Mayıs 19, 2024

Çin Devrimi ve Maoizm -2-

Sosyalist Dönüşümde Kitlelerin Enerjisine Dayanma         

Mao devrimden hemen sonra gittiği SSCB’nin, “gerçek bir devrim değil” diyerek işbirliği yapmaya yanaşmadığını ancak Kore Savaşı’nın bütün yükünü omuzladıklarında işbirliğini kabul ettiklerini açıklamıştır. (Sabah Tufanı-2, Sayfa 174)

Çin’in %80 oranında köylü nüfusunu barındırması, toprak ağaları ve köylülük arasındaki çelişkinin had safhaya varmış olması, işçi sınıfının gelişmemiş olması, 1 Ekim 1949’da gerçekleşen bu devrimin sorgulanma nedeni olmuştur. Fakat Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik sorgulamalar sadece başlangıçla sınırlı kalmamıştır.

SSCB’de ağır sanayiye tek yanlı bir şekilde ağırlık verilmiş, tarım ve hafif sanayi ihmal edilmişti. Tıpkı kapitalizmin doğuş evresindeki gibi ağır sanayi için gerekli sermaye birikiminin sağlanması için köylülüğe “zorunlu satış sistemi” adı altında ağır yükler getirilmiştir. Teknolojinin gelişimi ve bunun için gerekli uzmanların yetiştirilmesi; sosyalizm için en önemli halkalar olarak görülmüştür.

Çin Halk Cumhuriyeti’nde ise, ağır sanayi yatırımları ile tarım ve hafif sanayi yatırımları arasındaki oran, birbirlerini geliştiren bir tarzda ele alınmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’nde, kent-kır arasındaki eşitlik ve dar bir gelir ücret merdiveni temel alınarak kırda ve kentte oturanların gelirleri birbirlerine yakınlaştırıldı. Bunlar devrimin temeli olan işçi-köylü ittifakının sağlanmasında ve sürdürülmesinde önemli olan uygulamalardır.

Mao, sosyalist bir toplumda var olan çelişkileri (kent ile kır, kafa ile kol, yönetici-yönetilen, vasıflı-vasıfsız, işçi, askerler ve halk gibi) azaltıp, yok etmeyi hedefleyen tarzda ele almıştır. Bunları “karşıt olmayan çelişkiler” olarak tanımlamış ve buna göre yaklaşmıştır. Üretim ilişkilerini sadece mülkiyet ilişkilerine indirgemekten kaçınmış; mülkiyet ilişkileri ile birlikte özel mülkiyetin en önemli kaynağı olan iş bölümünün yok edilmesi ve üretimin bölüşümünün halkın hiçbir kesiminde mağduriyet yaratmayacak şekilde örgütlenmesi temel alınmıştır. Sosyalist devrimde üretim ilişkilerinin bu 3 bileşeni ile birlikte toplumsal ilişkileri; yani insan-insan ilişkilerinin de değişime uğraması çok önemlidir. Sosyalist toplumda da “İlerici-gerici insanlar, kollektif çabaya sıkı sıkıya sadık, çalışkan ve içten, neşeli, canlı olanlar ve diğer yanda ün ve servet, kişisel çıkar, duygusuz ve umutsuzlar” var olacaktır. (Mao Zedung, Cilt 6, Sayfa 190) Dolayısıyla sosyalizmin her aşamasında gerici üretim ilişkilerini ve toplumsal konumları korumak isteyen gruplar olacaktır.

“Sosyalist dönüşüm ikili bir görevdir; birincisi sistemin, ikincisi de insanın dönüştürülmesidir. Sistem yalnızca mülkiyeti kapsamaz, üst yapıyı esas olarak devlet aygıtını ve ideolojiyi içerir.” (Mao Zedung Seçme Eserler, Cilt 5, Sayfa 501)

KP üyelerinin politika, ekonomi, eğitim, savunma gibi birçok temel konuda merkezi role sahip olmaları ve bunun denetimsiz kalması, sosyalizmde revizyonizm kaynağının KP olma olasılığını büyütmektedir. Buna karşılık kolektif önderlik önemli bir mekanizma olarak ortaya çıkarken bunun yetersizliği Çin Halk Cumhuriyeti’nde görülmüştür.

Komünizme giderken sırf devlet gibi KP’nin de zaman içinde çözümlenmesi, yok olması gereklidir. Yöneten-yönetilen çelişkisi ortadan kaldırılmadı, halkın üzerinde profesyonel bir ordu değil halkın savunma gücünün oluşturulması gerekiyordu. Mao tüm bu sorunların çözümünü kitle inisiyatifinin artırılmasında görmüştür. Kitlelerin devrimci enerjisi ortaya çıkarılmadan, kitlelerden kopuk bir şekilde belli kurumların ve kadroların müdahalesiyle devrimci bir dönüşümün ortaya çıkmasından ziyade, tam da “bin yılların ağır yükleri” nedeniyle kapitalist eğilimlerin ortaya çıkacağını değerlendirmiştir. Bu çelişkiler güvenlik önlemlerinin artırılması, halkın üzerinde baskının artırılmasıyla değil halkın inisiyatif alarak devrimci bir tarzda üretim ilişkilerinin dönüştürülmesi ortadan kaldırılacaktır.

Mao 1965 tarihli bir konuşmasında “Eğer insanlar sürekli olarak dikenler üzerinde yürüdüklerini hissediyorlarsa, biz bir şeyleri yanlış yapıyoruz” (Devrimci Araştırmalar Grubu, Çin Kültür Devrimi/BPKD’ne Kısa Bir Bakış, Ç: Sinan Jabban, S:169, Patika Yayınları) demiştir.

Kültür Devrimi, bahsettiğimiz çelişkilerin halkla birlikte çözülmesi hedefinden ortaya çıkmıştır. Mao, Kültür Devrimi ile halkı 4 eskiyi –eski kültür, eski fikirler, eski alışkanlıklar, eski adetler- eleştirmeye çağırır. Fabrikalardan başlayarak bütün üretim birimlerinde ve kurumlarında yeni bir örgütlenme biçimi hedeflenir: İkili katılım denilen biçimle kadrolar üretim sürecine, işçiler de denetim sürecine katılmaya başlar. Üçlü bileşim denilen sistemle de, vasıflı işçiler, mühendisler ve gözetmenlerin bir arada hareket etmelerine olanak tanınır. Bu sürecin öne çıkan ifadelerinden biri siyasetin bütün alanlara hakimiyetidir. Böylece sadece “uzman” değil, “kızıl uzman” olunması, sadece Halkın Kurtuluş Ordusu’nda bir asker olmak değil üretimde de olunması, ordu içerisinde siyasi komiserin olması, halk milislerinin artırılması, kızıl muhafızların ortaya çıkması gibi bu döneme kadar görülmeyen pratikler, yönetim ve örgütlenme biçimleri ortaya çıkmıştı. Bu sosyalist sistemde yaşanan sınıf mücadelesinin bu tarzda yaşanmasının ilk örneğidir.

Mao, ortaya çıkan bu yeni devrimci politik örgütlenmelerle Marks’la Engels’in ortaya koyduğu ve Lenin’in geliştirdiği, sosyalizmde devletin sönümlenmesinin olanaklarını açığa çıkarmaktadır. Devletin temel ayakları olan siyasi, bürokratik ve askeri(ordu) her şeye müdahale edilmiş, devrimcileştirilmeleri hedeflenmişti. Kültür Devrimi süresince yön verici nitelik taşıyan 16 Mayıs Tamiminde yer alan “Yıkım olmadan inşa olmaz” sözü devrimcilik için zorunlu olan yıkıcılığın Kültür Devrimi’nde başatlığını gösterir. Bir KP’nin iktidarı aldıktan sonra da “yıkıcılığı” öne çıkarması, diğer ülkelerde öne çıkarılan “inşa” dan farklı nitelikte anlamlar taşımaktadır. Bu proletarya diktatörlüğü altında da sınıf mücadelesinin var olması, devrimin devrimlerle sürdürülmesidir.

Sonuç olarak 69. Yılına giren Çin Devrimi, hem devrim öncesi süreçle hem de sonrasıyla bize pek çok şey öğretmektedir. Dünyanın farklı yerlerindeki sosyalizm deneyimlerinin başarısızlığından hareketle Marksizm’in sonunu ilan edenler, sınıf mücadelesinin diyalektiğini kavrayamamış idealistlerdir. Bize düşen Marksizm, Leninizm ve Maoizm’in ezilenlerin elinde tekrardan güçlü bir meşale haline getirilmesidir. Çünkü MLM dışında hiçbir öğreti, ezilenlerin kurtuluşunu sağlayamaz.

Aşağıdaki linkten yazının 1 bölümünü okuyabilirsiniz

http://kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cin-devrimi-ve-maoizm-1

26778

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar