Cuma Mayıs 17, 2024

ATİK Operasyonuna Karşı Mevzileri Güçlendirelim!

Almanya’nın ATİK’e (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu)yönelik operasyonuna karşı sağlam, örgütlenmiş, ciddiyet isteyen, tahkim edilmiş, kendi cephesini en geniş kesimlerle kurmuş bir barikat oluşturmak içinden geçilen kesitte önemlidir. Çünkü bu sömürüye, zulme, haksızlığa karşı devrimin, demokrasinin ve özgürlüğün alanını genişletecek bir mücadeleyi içermektedir. Bu operasyonun merkezindeki Avrupa demokrasisi karşısında da böyledir, operasyonun kaynağı ve yönlendiricisi faşist TC’ye karşı da. Bu süreçte yürütülecek siyasi ve hukuki mücadele ile elde edilecek başarı aynı zamanda tüm demokratik, devrimci ve özgürlükten yana olan örgütlü güçlerin ve geniş halk yığınlarının örgütlenme ve mücadele kazanımı olacaktır. Çünkü meşru, haklı devrimci ve demokratik mücadele hedefe konmaktadır.

Örgütlemede Planlı, Yönelimde Berrak, Hedefe Kilitlenmede Netlik!

Bunun için sürecin her aşaması bir planlama ile öncelikli ve esasa yönelen hedefler belirlenerek yapılmalıdır. Baştan savma bir ele alış bu eksende örgütlenecek mücadeleyi başından sabote eder, sürecin ciddiyetini zedeler ve en önemlisi mevzi genişletme ve örgütlenme alanını daraltır. Tüm dost demokratik, ilerici, devrimci ve konuya duyarlı kesimler bu soruna asgari düzeyde duyarlı hale getirilmeden, onlar sürece etkin ve aktif bir şekilde örgütlenerek dahil edilmeden daha geniş kesimlere ulaşmak hem zor olacaktır hem de bu kesimlere ulaşmakta başından sıkıntılar doğacaktır.

Sendikalar, meslek örgütleri, insan hakları örgütleri, uluslararası dayanışma örgütleri, yöre dernekleri, çevre örgütleri, kadın hareketleri vs. bu eksende ulaşılması zor kurumlar haline gelecektir. Bu sürecin her bir aşaması kendi içinde yapılandırılmalı ve hangi kurumların, hangi araç ve yöntemlerle sürece dahil edilebileceği içerden dışarı doğru tartışarak ele alınmalıdır. En duyarlı ve yakın olandan en uzak olana kadar bütün olanaklar zorlanmalı, kendi içinde örgütlenerek sürece duyarlılık oluşturulmalıdır. Ancak bu sürecin her aşaması örgütlenmeyi, ikna etmeyi, demokratik işleyişle planlamalar yapmayı, esnemeyi, hedefe kilitlenmeyi zorunlu kılmaktadır.

Sürecin kazandıracaklarına dair bir kafa açıklığı, netlik ve politize edilmiş bir hassasiyet sağlandığı oranda bu, meseleyi ele alışa da yansıyacaktır. Bu yaklaşım olmaz denileni başarmayı, zor olanı aşmayı, daraltılan alanı genişletmeyi, karmaşık olanın özünü yakalamayı getirecektir. ATİK operasyonuna karşı henüz sürecin başında ciddi kazanım sayılacak ve kampanya da kaldıraç rolü oynayacak gelişmeler söz konusudur. Deyim yerindeyse operasyona karşı ilk gedik açılmış ve demokratik, devrimci mücadelenin alanını genişletecek kazanım sağlanmıştır. Yunanistan’da gerçekleşen tutuklamada Almanya’nın iade talebini görüşen mahkeme hem siyasi hem de hukuki açıdan yapılan operasyonun altını boşaltacak bir karar şekillendirmiştir. Bu hukuki kazanım aynı zamanda siyasi boyutları genişleten bir özelliğe sahiptir.

Yunanistan mahkemesi Almanya’nın iade talebini ret ederken iki temel gerekçe ortaya koymuştur. Alman savcılığının hazırladığı iddianame üzerinden yapılan inceleme sonucu birinci olarak, ortaya konulan iddiaların somut bir delile dayanmadığı, meşru ve demokratik çerçevede değerlendirilmesi gereken faaliyetlerin “terör” kapsamına sokulamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Alman savcısının ortaya koyduğu iddiaların soyut, delilden yoksun ve mesnetsiz olduğu belirtilmiştir. İkincisi ise bu türden suçlamaların Türk devleti tarafından sıklıkla dile getirildiği, bu bağlamda ortaya konulan iddiaların adeta Türk devlet anlayışının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir.

Bu, özet olarak iki temel sebepten iadenin mümkün olmadığı, doğru olmadığı belirtilerek adeta bir nevi beraat kararı şekillenmiştir. Bu durum Yunanistan sınırları içinde siyasi mültecilerin hak ve özgürlüğünü genişleten, siyasi çalışmaların sınırlan- masına karşı duran bir karaktere sahiptir. Daha da önemlisi Almanya’da görülecek davaya karşı emsal niteliği taşıyacak bir özelliğe sahiptir. Aynı şekilde Fransa ve İsviçre gibi ülkelerde iade davalarına referans olacak ve buralarda görülecek davalara hukuki destek niteliği olacak bir karaktere sahiptir.

İadeleri Durdurmanın ve Hastaları Serbest Bıraktırmanın Önemi!

Yunanistan’da elde edilen bu kazanımın hem siyasi hem de hukuki açıdan yürütülecek faaliyete, siyasal alanı genişletme mücadelesine doğrudan katkısı ve katacağı bir ivme vardır. Çalışmalar bu moral destekle ve kazanımla kendini örgütlemeli ve Almanya merkezli davanın siyasi hedefi ve hukuki temeli boşa çıkarılmalıdır.

Dava bütünlüklü ele alınırken zayıf halkalarına yönelik özel, odaklanmış bir yoğunlaşma sağlanmalıdır. Süreçte öne çıkarılarak yoğunlaştırılması gereken iki husus vardır. Birincisi Fransa ve İsviçre’de yürüyen iade davalarıdır. İkincisi ise ölüm oruçlarından dolayı oluşmuş Wernicke Korsakoff hastası olan tutukluların uluslararası standartlarda hapis yatamayacaklarına dair anlayışın uygulanmasını sağlamaktır. Bu uzun erimli politik faaliyetin ve kampanyanın özelde yoğunlaştırılmış ve kısa vadeli hedefleri olarak belirlenmelidir.

Bu bağlamda Fransa ve İsviçre’de halihazırda yürüyen iade davalarına karşı geniş kesimleri harekete geçirecek yoğunlaştırılmış bir eylemsel ve diplomatik çalışma örgütlenmelidir. Yine aynı şekilde Yunanistan kararı emsal alınarak hukuki cephede soruna vakıf, konuya duyarlı avukatların harekete geçirilmesi sağlanarak ciddi bir hazırlık yapılmalıdır. Fransa ve İsviçre örgütlülükleri bu eksende özel bir odaklanma içinde olmalıdır. Kamuoyu oluşturma, sürecin esas halkalarından birisidir. Kamuoyu oluşturma dağınık ve gerçeklikten kopuk olmamalıdır. Öncelikle konuya duyarlı kamuoyu hedeflenmelidir. İlerici, demokratik, devrimci yerel kurumlarla ve göçmen örgütleriyle hızla bir program etrafında birleşecek bir örgütlenme yaratılmalıdır. Bildiri, broşür, afişler konuya odaklı hazırlanarak yine konuya duyarlı, demokratik, ilerici, devrimci kamuoyu öncelikle bilgilendirilmelidir.

Bu kesimlerin katıldığı eylemler, şenlikler, festivaller ve tüm etkinlikler esas çalışma alanları olarak kullanılmalıdır. Yine geniş kamuoyunu bilgilendirecek tüm iletişim araçları zorlanarak olanak açılması sağlanmalıdır. Yaygın ve odaklı eylemler örgütlenmeli bu yolla ilgili hükümetler ve mahkemeler basınç altına alınmalıdır. Bu ülkeler dışındaki faaliyetler özellikle o ülkenin elçiliklerini basınç altına alacak faaliyetlere odaklanmalıdır. Elçilikler önünde eylemler, özgürlük talep eden mektuplar-fakslar-emailler yoğun şekilde kullanılmalıdır. Yine mümkün olduğu oranda geniş heyetler oluşturularak ilgili ülkenin büyük elçileri ve konsoloslarıyla randevular alınarak talepler anlatılmalı ve baskı bu şekilde yoğunlaştırılmalıdır.

Hasta olan tutsaklar için özellikle Almanya’daki hekim örgütleri ile görüşmeler yapılmalı ve konuya dair duyarlılık talep edilmelidir. Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki hekim örgütleri de aynı şekilde soruna duyarlı kılınmalıdır. Uluslararası hekim örgütleri bu vesileyle harekete çağrılmalı, Alman devletinin bu tutsakları hapishanede tutmasına karşı tavır oluşturması istenmelidir. Konuyla ilgili tutsaklara verilmiş raporlar ve hastalıkla ilgili yazılmış bilimsel makaleler dosya haline getirilip özelde hekim örgütleriyle ve genelde geniş kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Wernicke Korsakoff hastalığına dair raporlar yazmış, çalışmalar örgütlemiş tüm demokratik kitle örgütleri ve kişiler ziyaret edilmeli, destek çağrısı yapılmalı. Bu konuda hazırlanmış metinler kullanılacağı gibi bizzat bu kurumların görüş ve önerilerini içeren imzalı metinler, belgeler edinilmelidir.  Aynı şekilde konu özgülünde geniş kesimlerin destek ve dayanışmasını sağlayacak ortak imzalı çalışmalar hızla örgütlenmelidir.

Bu odaklanmış ve özgülenmiş çalışmalar aynı zamanda ATİK operasyonun amaç ve hedeflerini anlatmaya, en geniş kesimleri bu eksende bilgilendirmeye ve davanın siyasi saiklerinin altını boşaltmaya hizmet edecek bütünlükle olmalıdır. Parça bütünden koparılmadan ATİK operasyonun siyasi amaçları boşa çıkarılacak ve demokratik-devrimci mevziinin genişlemesini sağlayacak şekilde örgütlenme ve çalışmalar yürütülmelidir. Kazanımları artmış, örgütlenme alanı yaygınlaşmış, mücadele direnci gelişmiş, politik kavrayışı zenginleşmiş, ideolojik olarak kararlaşmış bir süreci örgütleyerek ancak bu saldırı püskürtülebilir. İyi ve yoğunlaşmış bir faaliyet ise bunu olanaklı kılacaktır.

 

47711

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar