Cumartesi Mayıs 25, 2024

Aslolan Kitlelerin Devrimci Kalkışmasıdır

Faşist Türk devleti, ekonomik krizi derinleştikçe daha fazla saldırganlaşıyor. Son olarak HDP’e ve ilerici aydınlara karşı yapılan toplu tutuklamalar, saldırganlık sınırının burada bitmediğini ve bitmeyeceğini göstermektedir. Faşist iktidardan saldırganlıkta,  duraklama beklemek ya da burjuva demokrasisinin olası “yumuşaklığını” beklemek, siyasi körlükten öte, burjuva muhalefetin kitleleri oyalama ve faşist devlet yönetimine payanda etme taktiğidir.

Türk tekelci emperyalist devletinin, kitlelerin demokratik odaklarına, her türlü ilerici örgütlenmesine karşı saldırıları, onları yok etmek istemesi kaçınılmazdır. Çünkü onun bugün içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durum, faşist saldırganlık üzerine kuruludur. Faşist saldırganlığı gevşettiği anda ekonomik krizin derinleştiği bir süreçte kitlelerin ekonomik demokratik hak mücadelesinin gelişeceğini görmektedir.

Tekelci burjuvazi, ekonomik ve siyasal krizini, işçi sınıfı, Kürt Ulusal Hareketi ve diğer ilerici muhalefeti sindirerek aşmak istiyor. Çünkü “burjuva demokrasi”nin normlarının uygulanması halinde sermaye birikimini gerçekleştiremeyeceğini görmektedir. İçte ve dışta sürekli bir savaş halindedir. Uzun bir süredir uluslararası alandaki kapitalist gelişmede bu yöndedir.

Erdoğan başkanlığındaki bilimum faşisti koalisyon iktidarının seçimle gideceğini var saymak  ya da beklemek, burjuva muhalefetin en alçakca kitleleri oylama taktiğidir. Erdoğan yönetimi, esas olarak  2010 yılından bu yana, burjuva demokrasisinin, “seçimle gel, seçimle git” o yönünü bütünüyle kapatmıştır. Kitleler, tarihi GEZİ ayaklanmasıyla bunu yıkmak istemesine karşın başaramadı. Başta CHP olmak üzere, tekelci burjuva devletinin bütün irili ufaklı burjuva muhalefeti bunu bilmelerine karşın, kitleleri oylayarak faşizme destek olam taktiğini yürütmektedirler. Bu onların görevidir ve kapitalist devletin istemlerini yerine getirmektedirler.

Sorunun esas yanı, burada, “var olduğunu” söyleyen devrimci muhalefetin yokluğudur. Devrimci muhalefet; ilerici, demokrat, devrimci ve komünistlerin, faşist iktidar karşısında en asgari programla bir birilik oluşturamamalarıdır. “Faşizme karşı birlik” propagandaları yapılmasına karşın, ortada somut bir oluşum ve eylem söz konusu değildir. Bir kısmı, tam da Türk devletinin istemleri doğrultusunda, mümkün olduğunca Kürt Ulusal Hareketi ve onun bileşenlerinden uzak duruyorlar. Sosyal şovenist politikaları nedeniyle ülkenin en önemli aktif demokratik muhalefetinden uzak kalarak faşizmin işini kolaylaştırıyorlar. Revizyonist, reformist, oportünist ve sosyal şovenist politikaların tarihsel işlevlerinden biri de budur. Bunlar, CHP ve eli kanlı tescilli “iyi” faşist M. Akşener’den muhalefetlik görevi bekliyorlar.

Faşizm karşısında en asgari demokratik programda birleşemeyenler, ne faşizmi geriletebilirler ne de işçi sınıfı ve emekçileri örgütleyerek faşizme karşı mücadeleyi geliştirebilirler. Böylesi bir taktik izleyenler faşizm karşısında ezilmekten kurtulamazlar.

Faşist iktidarın yıkılması, ancak ve ancak işçi sınıfı ve emekçilerin büyük kitlesel kalkışmaları ile gerçekleşebilir. Bu görülmelidir. Kitlelerin susturulduğu, ezildiği, en küçük demokratik odakların ve olanakların yok edildiği ve genel anlamda faşist devletin vahşi terörü karşısında hareketsiz bırakıldığı bir ortamda; yukarıda belirttiğim faşizme karşı birleşik cephe ya da birliğin oluşturulması yanında; devrimcilere düşen çok önemli başka görevlerde vardır. Faşizme karşı aktif savaşmak. Bunun içinde çelikten örgütlenmeler yaratarak ve TDH militan tarihinden öğrenerek onu aktif hale getirmektir.

Uzun bir zamandır TDH üzerinde muazzam bir reformist ve onu “sol” olamaktan çıkaran revizyonist anlayışlar egemen hale gelmiştir. Çünkü, büyük bir çoğunluğu  işçi sınıfından kopmuş, ya parlamenterizminden medet umar hale gelmiş ya da MLM diyalektik materyalizmin dünya görüşünden uzaklaşarak liberal etkilerin güzergahlarında yol almaya çalışmaktadırlar.

Ölüm oruçları (bunu gerçekleştirenlerin devrimci kahramanlıkları tartışma dışıdır) gibi bireysel eylemler kitleleri harekete geçirmekten uzak olduğu gibi, tersi bir etki yaratmaktadır. Ama bir “Ankara Yüksel” eylemleri daha ciddi ve olumludur.

 Mücadeleyi geliştirmenin temeli işçi sınıfı içinde azimli, karalı, sabırlı örgütlenmeyi geliştirmektir. Bunun dışında faşizme karşı bin bir türlü devrimci taktikler vardır. Kaypakkaya’ların, Deniz Gezmiş’lerin ve Mahir Çayan’ların devrimci mücadelelerinden, dogmatizm ve şablonculuktan uzak , ama “somut koşulların somut tahlili” ışığında öğrenmek şarttır. “Sol” liberaller onların mücadelesini TDH’nin devrimci havızasından silmeye çalışmaktadır. Üzülerek söylemek gerekir ki; onların ihtilalci ruhu önemli ölçüde revize edilmiştir.

Faşizme karşı mücadele kitlelerin olmadığı, kitleleri harekete geçiremeyecek “uzak diyarlarda” değil, bizzat kitlelerin yoğun olduğu ve faşizmin karargah kurduğu (şehirler) alanlarda, faşizme karşı ihtilalci mücadele yürütülebilir.

Bugün TDH, işçi sınıfından uzaklaşmanın, diyalektik materyalizm yerine küçük burjuva düşünceleri egemen kılmanın ve MLM olan inancın erozyona uğratılmasının bedelini ağır bir şekilde ödemektedir. Bu ancak, sosyalizm perspektifinden sapmadan; örgütlenmede, çalışma tarzında, mücadele taktiklerinde işçi sınıfının ihtilalci ruhu kuşanılarak aşılabilir.

26.09.2020

3708

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

Sayfalar