Perşembe Mayıs 30, 2024

Arayış

Sınıf bilinçli proletarya mücadele ve örgüt yaşamı boyunca hakikatın peşinde ve sorumlulukların farkında olmaya çalışır. İyi bir devrimci olmaya çalıştığı gibi aynı zamanda iyi bir düşünür-sanatçı olmaya da çalışır. Bütün bu çabalar iki büyük temel görevin yerine getirilmesi içindir.

Sömürü ve zulme dayalı dünyayı yıkmak ve sömürüsüz-eşit-özgür ve adil bir dünya kurmak. Bu zorlu ve ağır görev sağlam ideolojiye sahip olan insan kadar tek bir insan gibi yürüyen iddialı-kararlı-inançlı profesyonel bir örgüt yaratılmasıyla yerine getirilir.

Sınıf bilinçli proleterler yıkım ve inşanın görevini başarma bilinci ve sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.

Dönemsel ve taktiksel mücadele stratejik amaçlardan kopartılamayacağı gibi hiç bir günlük devrimci çalışma ve görev de temel çalışmalardan kopartılıp tek başına ele alınıp yürütülemez. İşçiler, köylüler ve tüm ezilenler içinde örgütlü çalışma yürütürken militanların örgütlenmesi eğitilmesi görevi birlikte ele alınır.

Kitleleri örgütlerken kendini örgütlemek, kendini örgütlerken kitleleri örgütlemek. Kendini eğitirken kitleleri eğitmek kendini değiştirirken dışını değiştirmek perspektifiyle hareket edildiğinde devrim güven verici adımla ilerler.

Kadro ve militanların eğitilme görevi sadece burjuva-feodal sisteme karşı savaşım olarak ele alınamaz. Aynı zamanda burjuva-feodal sistemin ideolojisine, yaşam tarzına, alışkanlık ve özelliklerine karşı savaşmayı da içerir. Devrimci militanı en çok geliştiren büyüten militanın kendi içinde sürdürdüğü savaşımdır. Hata ve zaaflarına, geriliklerine karşı giriştiği bilinçli ve örgütlü müdahele ve mücadelesidir. Bunu başardığı oranda sisteme karşı etkili ve sonuç alıcı darbe vurabilir. Sisteme ait zincir ve engellerden kurtulmaya başlar. Burjuva-feodal sisteme ait olan her şeye karşı savaşımı büyütebilir.

Devrimci eğitimde kadro ve militanın kendini tanıması öncelikli bir yerde durmaktadır. Hakikati sahici bir şekilde arayan kişi arayışı önce kendisinde başlatmalıdır. Kendini çözümleyerek tanıma düşünsel ve manevi dünyasının derinliğine inerek kendini keşfetme görevi büyük bir ciddiyet duyarlı bir dikkati gerektirir. Bu görev düşünüldüğünden daha zor ve engellerle dolu olduğunu belirtmek gerekir. Bu görevin önünde hem militanın kendisinden hem de yaratılamayan devrimci çalışma ve ortamın eksikliğinden kaynaklı bir dizi engelle karşılaşılır.

Nesnel gerçekliği olduğu gibi kabul etmeyen kendi gerçekliğini de olduğu gibi kabul etmez. Dışına tek yanlı yüzeysel ve üstünkörü abartılı bakan kendisine de benzer tarzda yaklaşır. Bakış açısındaki tek yanlılık yüzeysel ve yanılgılı yaklaşım devrimci değişim ve dönüşümün başlıca engeli olur. Kendini fazla önemseme abartılı ve değerli görme ya da yeterince önemsememe, kendini tanımada yaşanan isteksizlik, kaprisler kendini aldatma durumları oldukça yaşanır. Kısaca kendimizden kaynaklı hata ve zaaflar kendimizi çevreleyen etrafımızı kuşatan dikenli teller olur.

Çözümleme ve tanımaya hizmet eden adımlarda vardır. Bunların önemli bir yerinde yoldaşların ve içinde çalışma yürütülen kitlelerin eleştiri ve değerlendirmeleridir. Gelişmeye ve devrimcileşmeye açık olanlar yoldaşların ve halkın eleştiri sesine kulak vererek kendi gerçekliğiyle yüzleşme olanaklarını yakalar. Kapalı ve tutucu olanlar, dışına sekter yaklaşanlar kendisine de sekter yaklaşır. Bu durumda devrimci gelişim duraklar ve diyalektiğin gelişim yasaları donar. Farkına varılmadan sistemin kuşatmasını güçlendiren olumsuz pratikler sergilenir.

Kendini sınıf savaşımı içinde tanıma ihtiyacına karşı çok zaman isteksizlik gösterilir. Bu çaba ve çalışmanın önem ve gerekliliği konusunda taşınan bilinç çok zaman zayıftır. Militanlar kendilerini yeterli düzeyde görür. Yeterli olduklarını düşünürler. Gelişmeye ve daha fazla devrimcileşmeye ihtiyaç duymazlar. Hatırlatılması durumunda yeniden devrimci eğitime çok zaman ihtiyaç duymazlar. Ancak pratiğin yasaları ve dili tutucu ve bağnaz tutumları kesinlikle reddeder gerçekliğin duvarında paramparça eder.

Devrimci gelişimin önünde en büyük engelin kendisi olduğu çok zaman görülüp anlaşılmaz. Nedenler hep dışarıda aranır. Oysa kendi gerçekliğinin farkına varma kendini tanıma ve çözümlemede yapılacak devrim en büyük devrimdir. Dar pratiğin içinde boğulan etrafına bakmayı unutan kendini dinlemeye zaman bulamayan militanlar çok zaman kendini anlama tanıma olanaklarına sahip olmaz.

İddialı devrimci kendini tanımaya çalışan devrimcidir. Kendini her gün devrimci pratiğin içinde yeniden keşfetmeye çalışandır. Kendini anlama tanıma görevi devrimci pratiğin ve eğitimin içinde adım adım gerçekleşir. Ancak bu adımlar tek başına eksiktir. Yetmez. Sınıf savaşımının devrimci görevlerini yerine getirmeye uygun bir tarzda değiştirme pratiğine girmek, aslolan budur.

Yapılması ve başarılması gereken budur. Ancak en zor olan ve en çok zorlanılan konu da budur. Kendini doğru çözümleme tanıma nasıl ki ilk adım ise. İkinci adım ise burjuva-feoldal toplumun kir pas ve çarpık zihniyetinden kurtulmaktır. Bu görev durağan ve belli bir zamana sıkıştırılmış tarzda ele alınamaz.

Sürekliliği ve akıcılığı olan değişme ve değiştirme görevi sınıf savaşımının pratiği içinde gerçekleşecek olan bir görevdir. Kendini eğitmeyen başkalarını eğitemez. Kendini değiştirmeyen başkalarını değiştiremez. Kendine dürüst davranmayan yoldaşlarına dürüst davranamaz. Kendisiyle baş edebilen kişi dünyayla baş eder.

Kendini tanıyarak kendine hakim olan devrimci görevlerinin öznesi olur. Bunu başaran tek başına bir örgüt tek başına bir ordu gibi savaşabilir. 

21794

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

Sayfalar