Salı Mayıs 14, 2024

Adıyaman'dan fransa'ya bir devrimcinin anatomisi Misak Manuşyan:Mehmet Can

Misak Manuşyan 1906  Adıyaman doğumlu  Ermeni  köylü bir ailenin çocuğuydu. Babası 1.Dünya Savaşı aşamasında Adıyaman ‘da ki çatışmalarda yaşamını yitirmiş, annesi de 1. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı kıtlık ve yoksulluğa daha fazla dayanamayarak hayatı sonlanmıştır. Misak Manuşyan annesiz ve babasız kalınca bir Kürt aile onu yanına alarak soykırımcı Osmanlı ve yerel Kürt derebeyi feodallerinden korumuştur. Bu şekilde katliamlardan kurtulmuş ve zaman içerisinde Ermeni kiliseleri aracılığıyla Suriye’de bir yetimhaneye yerleştirilerek burada büyümüştür.

Misak ve onun gibi Anadolu’nun kadim ve yerli halkı olan Ermeniler, daha doğrusu soykırımdan sağ çıkmayı başarabilmiş olan Ermenilerin çoğu Der Zor çölleri başta olmak üzere, Lübnan, Beyrut ve buralardan da Fransa başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine göç etmek zorunda kalmışlardır. Buralarda büyük yoksulluklar ve acılar çekerek yaşamını sürdüren bu Ermeni yetimleri ulusal bilinçlerini kaybetmeyerek, ciddi, geniş örgütlenme ağları, dayanışma birimleri kurmuşlardır.

Misak Manuşyan’ın hikayesi de diğer Ermenilere benzemek ile birlikte, Misak’ı diğerlerinden farklı kılan enternasyonal bir bilince sahip olması, sadece kendi halkının özgürlük kavgası için değil, diğer ezilen halklar içinde bir kavga vermesidir. Anadolu’daki bu soykırımdan, katliamdan sağ çıkmayı başaran Misak Manuşyan Suriye’den de 1925 yılında Fransa ya geçerek Nazilerin, Hitlerin Fransa’ya saldırmasına kadar 1944 yılına kadarda burada kadim Batı Ermenistan topraklarından çok uzak bir mesafe olan bu topraklarda yaşamını sürdürecektir. Buradan, Fransa’dan başka bir yere göç etmeyecektir artık Misak Manuşyan Naziler tarafından kurşuna dizilene dek yaşamını yitireceği 1944 Şubatına kadar burada yaşayacaktır.

Misak Manuşyan Fransa’da çalışma hayatına bir otomobil fabrikasında işçi olarak başlar. 1929 büyük kapitalist ekonomik kriz nedeniyle Fransa’da göçmen olması nedeniyle ilk işten atılanlar arasında olur. Manuşyan bu süre zarfında emekçi kesimleri ile yakın temaslar kurmaya başlayarak, onların ruh hallerini, dertlerini, sıkıntılarını, umutlarını, hayallerini öğrenmeye başlar.

Bu durum Misak Manuşyan’ın olaylar ve olgulara daha sınıfsal bir tarz ile bakmasına neden olur, halkların kurtuluşunu baz alan toplumsal kurtuluşu hedefleyen bir dünya görüşünün, sosyalist bir bakış açısının daha bir yerleşmesine neden olur. İşçi direniş komitelerinde yer alarak Fransa burjuvazisine karşı, Fransız kapitalistlerine karşı mücadele ağlarının örgütleyicisi, bu ağların öncüsü bir pozisyona gelir zaman içerisinde. Fransa da göçmen Ermenilerin kurduğu örgütün üst düzey yöneticilerinden biridir artık Misak Manuşyan. Örgütün kendisini daha sonra fes etmesinden sonra, mücadeleyi ve direnişi bırakmayan Misak Manuşyan Fransız Komünist partisi saflarına geçer.

Nazilerin ve Almanyanın devasa bir şekilde 2. Sanayi devrimini yapması, ağır sanayinin giderek Almanya’da gelişmesi Hitlerin 1.Dünya Savaşı’nda emperyalist ülkeler arasında paylaşılan dünya pazarından payını istemesi ve Almanya’da gelişen dev sanayinin ve bundan kaynaklı olan aşırı birikimin dünya pazarında değerlendirilmek istenmesi kısacası Alman kapitalizminin dünya pazarına ortak olmak istemesi 2.Dünya Savaşı’nın startının verilmesine neden olmuştur. Almanya’nın ve Hitler’in oluşturduğu savaş makinesi Fransa’ya da saldırarak, Fransayıda kendi denetimi ve kontrolü altına almak istemiştir Alman kapitalizmi ve onun savaş makinesi olan Nazilerin böyle bir hamle yapmasına neden olmuştur.

Fransa’da Nazilerin bu işgaline karşı direniş komiteleri, komünistlerin örgütlediği partizan birlikleri kuruldu. Misak Manuşyan da Fransız Komünist Partisi üyesi olarak bu Nazilere karşı oluşturulmuş olan direniş komiteleri içinde yer aldı. Misak Manuşyan kendisini çok iyi yetiştirmiş devrimci bir komünistti.

Manuşyan Nazilerin çıkardığı ve Fransa’nın her köşesine astığı kızıl afişte ‘’Ermeni elebaşı, 56 suikast, 150 öldürme, 600 yaralama’’ şekliyle yer aldı.

Askeri komiser Misak Manuşyan ve 22 yoldaşı; Hitlere, Nazilere, Faşizme karşı verdikleri kurtuluş ve özgürlük mücadelesinde 21 Şubat 1944 yılında kurşuna dizilerek yaşamını yitirdi. Anadolu’daki soykırımından tehcirden kurtulan Misak Manuşyan, Nazilerin, faşizmin kurşunlarından, mermilerinden kurtulamadı.

Anadolu’nun ve Ermeni halkının, dünya halklarının bu yiğit evladını dünyada özgürlük, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesi veren bütün halklar her zaman hatırlayacaktır.

Bitirirken; hayat arkadaşı ve aynı zamanda Misak Manuşyan’ın yoldaşı olan Meline Manuşyan, Misak Manuşyan için şunları söyler.
‘’Bitmemiş bir senfoni, bazen birkaç yanlış notayla, bazen bir orkestrayla birlikte; kah Mozart’ın yumuşaklığı, saflığı, kah Beethoven’in gücü, uğultusu…  Bu senfonin nasıl biteceğini kimse söyleyemez.’’

 

49665

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

Sayfalar