Cumartesi Mayıs 25, 2024

Adım Karabağ:Nubar OZANYAN

Binlerce yıldır yaşadığım bu toprakları ilim, bal ve gül diyarı yapmışım; kadınlar olmuş yaşamın ve mutluluğun isimleri. Müzik ve şarap, ekmek kadar kutsal olmuş soframızda. İnanana da inanmayana da açmışız kapımızı, ekmek ve şarabımızı bölüşmüşüz. Burada yaşamak mucizedir. Her ağaç Ermeni kokar. Her hercai menekşe, özgürlük solur. Medeniyetlerin beşiği topraklarımızda, kaç kavmin geçtiğini saymadan yaşamışız. Şimdi üç kıtada, yedi düvelde at oynattığını iddia eden, barbarlığıyla övünen ve ne yapacağını bilmeyen işgalci Türk ve Azerbaycan devletleri, buğdayımızı çalıp ekmeğimizi ve toprağımızı kirletmeye çalışıyor.

Dün nasıl ki; Kobanê’de direnerek destanlar yaratan Kürtler vardıysa bugün adına “Biz azız ancak bize Ermeni derler” diyen, kahramanlıklar yaratan bir halk var. Dün nasıl ki “Burası Kobanê’dir, burası Heftanîn’dir” diyen Kürtler vardıysa bugün de “Burası Karabağ’dır. Ve son” diyen Ermeniler vardır. Düşman ne ormanlarımızda ne de vadilerimizde asla rahat yüzü görmeyecektir. Ceviz ağaçlarımızın altında bizleri imha planları yapamayacaktır. Cennetimizi cehenneme çevirmek isteyenlere, ölülerini almak için sadece zaman tanıyacağız.
Azerbaycan ve Türk ordusunun, müttefiklerinin ve çetelerin askeri operasyon gerçekleştirip işgal etmeye çalıştığı her karış mazlum toprağını, kendi toprağı olarak düşünenlerin kabusu olacağız. Efrîn’i, Serêkaniye’yi, Girê Sipî, Heftanîn ve Gare’yi “vatan toprakları” yapmaya çalışanlar şimdi, Karabağ’ı Türk toprağı yapmaya çalışıyorlar. Ancak halkın isyan haykırışları işgalcileri karanlık gecelerinde boğacaktır.

Kürt çocuklarının “Berxwedan jiyane” haykırışına Ermeni çocuklarının “Xaxteluyenk” (Kazanacağız) haykırışları karışıyor. Çocuklarını bu dünyada arayıp bulamayan annelerin-babaların sayısı, yağmur damlarından daha fazla oldu. Onlar, o kadar çok çoğaldılar ki; ne sultanlar ne paşalar kurtaramaz sel gibi akan öfkeli kalabalıkların yürüyüşünü. Bilinir ki, yaşanılan topraklar ancak özgürse güzeldir. İşgal altındaki topraklarda doğan her çocuk, ağlamayı unutarak başlar haykırmaya:

“Ben Yerevan’da doğdum. Adım Artsakh. Adım Spartak. Cepheye giden babam alnımdan öperek ön safa gitti. Kazanana kadar dönmeyeceğinin sözünü verdi. Ağladığımı sanmayın. Sahip olduğum tüm gücümle bağırıyorum; dünyanın dört bir yanında da olsak mutlaka kazanacağız!

Bana ve Kürt çocuğuna sessiz kalanlar bilsinler ki, sizler de hiçbir yerde güvencede olamayacaksınız. Gökkubbenin altındaki her yeri ağlamayı unutmuş, özgürlüğü haykıran çocukların sesleriyle dolduracağız. Ve haykırışlar, siz işgalcilerin bitmeyen kabusu ve korkusu olacaktır. Ve dünya, eşleri ve çocukları katledilenlerin gözyaşları altında tahammülsüz kalıncaya kadar da özgürlük diye haykırmaya devam edeceğiz.

Dün Kasım’da Kobanê’ydim. Ekim’de Karabağ olacağım. Yarın özgür bir ülke olacağım. Teslim olmayanların isimleri, okullarımızın duvarlarına ve okul tahtalarımıza yazılacak. Çocuk derimi fosforla yakıp, misket bombalarıyla parçalasanız da bedenimi, utanç verici yenilginizden kurtulamayacaksınız. Ve dua edeceğim, ellerimi ve parmaklarımı direniş için eğitenlere! Kaybımız çok olsa da onurumun kaybım kadar büyük olduğunu biliyorum!

Ne İdlibli, Afgan ve Pakistanlı çeteler, ne Türk ve İsrail yapımı İHA ve SİHAlar, ne cesurların yanında koyun olan Türk generallerinin savaş stratejileri ve korkak komutları işgalcileri yenilgiden kurtaracaktır. Türkiye ve Azerbaycan üst düzey yetkililerinin karşılıklı ziyaretlerinin, ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Ancak akıllarına gelmeyecek sürprizlerle onları ziyaret edecektir bizim özgürlük savaşçılarımız.

Ve biz işgal altında, misket bombaları altında soluksuz bıraktırılarak büyümek zorunda kalan Kürt, Ermeni, Filistinli çocuklar ne anne ve babaların ne de çocukların gözyaşlarının olmadığı bir dünya yaratacağız. Hayallerimize kirli ruhlarınızın bedenlerini giydiremeyeceksiniz. Ve kuracağımız o çocuk dünyamıza siz işgalcilerin o lanetli pis elleri asla değemeyecektir!”

4645

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

Sayfalar