Perşembe Mayıs 2, 2024

29 Ekim TC şovenizm bayramı

Yine bir 29 Ekim ve yine bayraklarla süslü devletin şoven politikalarına bağlı törenler ve devlet yetkililerinin zırvalamaları, yine tek millet-tek dil - tek din naralarıyla perçinlenecek kutlamalar zinciri. Yine; çocuklar zorunlu olarak törenlere sokulacak ve onlara göre "cumhuriyet bekçiliği" sıfatına biçilecek! Zoraki dedik, aslında tam olarak TC'nin cumhuriyet tanımı bundan ibarettir. Faşist militarizm zoruyla, 1923’den bugüne ezilen
halk ve sınıflara yaptığı "zoraki cumhuriyet" pratiğidir. Birlik maskesiyle - asimilasyonu, yok saymacı politikaları, inkârı, farklı kültür ve dinlere uygulamaktan kaçınmadı ırkçı duruşuyla tek tipçi zihniyetiyle bütünleştirdiği bir bayram (sözde).
Medya kanalları sayesinde on yıllardır uyguladığı "vatan-millet-sakarya" edalı şovenizm aşısıyla varlığını hep koruduğu ve bu şovenizm dalgasıyla halkı ezilmiş uluslara düşmanlaştıran politikasıyla süslediği bir cumhuriyetin bayramı!
Bu şovenist akımıyla "devlet faşizmini" - cumhuriyet bekçiliği safsatasıyla, bugüne kadar işlediği tüm katliamlarda örten bir cumhuriyetin bayramı...
Peki, burjuva ve şoven akımın bayramı olan 29 Ekim, bu ülkedeki ezilmiş ulus ve sınıflara neyi çağrıştırıyor? 
Özetlemek adına;

Zilan
Qoçgri
Dersim
Zeyni
6/7 Eylül 1955 katliam

70'lerde devrimci katliamları
Maraş katliamı
Çorum Katliamı
80'lerde darbe ile yapılan devrimci kıyımları 
Sivas katliamı
90'larda faili meçhul cinayetler 
Roboski
Reyhanlı
Gezi
2003/2014 arasında 12 bin işçi kıyımı ve bu sene Kobanê eylemlerinde katledilen yurtseverlerin çağrıştırdığı kan, çağrıştırdığı zulüm-işkence-KATLİAM! çağrıştırdığı; Devlet mantığıyla meşrulaştırılmış toplumsal katliamdır.
Bayrak siyaseti yapanların devletidir-cumhuriyetidir-bayramıdır. 
Bir Kürt olarak, Dersimli, Alevi, işçi/işsiz olarak, bir devrimci olarak ve bu ülkede defalarca kez ötekileştirilmiş kimliklerimle, bir Özgür Gelecek okuru, bir Partizan olarak diyorum ki; bizim bayramımız özleminde olduğumuz komünist eşit bir ülke kurulduğundadır ve 29 Ekim şovenizmdir.


Bir Partizan

79104

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar