Cuma Mayıs 10, 2024

18 Mayıs… (Nubar OZANYAN)

Dağ başlarında yanan çoban ateşidir İbrahim Kaypakkaya. Yüreği, özgürlük ve eşitlik için çarpanların bilincinde ve öfkesinde yaşayandır. O daima hafızalarda korkusuz bir komünist, inançlı bir önder, unutulmayan bir direnişçi olarak yaşayacaktır.

18 Mayıs, inandıkları uğruna yaşamlarını adayanların günüdür. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, devrimin keskin inancı Haki Karer, Amed zindanlarının karanlık hücrelerinde ateşi bedenlerinde tutuşturan Dörtler’in günüdür. Dörtler’in 18 Mayıs’ı seçmesi tesadüfi değildir. İlk bakışta fark edilmeyen-görülmeyen tarih benzerliği aslında ateşin korunda direnen, unutulmayan mayanın kendisidir.

Kaypakkaya yoldaş kısacık yaşamında yaşadıkları topraklarda özgürlüğü arayanların bilinci-yüreği-öfkesi olmuştur. Devrimi gerçekleştirmenin aklı, iradesi ve cesareti olmuştur. O, söndürülmeye çalışılsa da yanan devim ateşi olmuştur.

Düşmanın gözünün içine bakarak devrimci düşüncelerini açıkça dile getirendir. Yoldaşlarını, kendisine kapısını açan halkın evlatlarını düşmana vermeyerek sırını acısında saklamayı başarandır. Halk düşmanlarına, cellatlara meydan okuma cüretidir. İşkence altında parça parça edilmesine rağmen serini verip sırını vermemenin yılmaz iradesidir.

Tarihe ve özgürlük sayfalarına “sır vermeyen bir yiğit” olarak geçse de onun asıl büyüklüğü herkesin ayakta alkışladığı Kemalizm karşısındaki devrimci tavrıdır. “Kemalizm faşizmdir” tespitiyle karanlığa ve düşünsel köleliğe meydan okumuştur.

Başında kahve renkli yamalı bir kasket, sırtında eski askeri parka, üst üste giyilmiş üç adet pantolon, ayağında bir çift 45 numara çelik marka lastik ayakkabıyla yola çıkar. Kurtuluşun yolunun silahlı mücadeleden geçtiğine inanır ve yönünü dağlara, sırtını halkına verir.

50 yıllık İttihatçı-Kemalist damardan, ırkçı-faşist-Türkçü ideolojiden radikal biçimde kopuşu sağlayarak devrimci bilinçte ve mücadelede önemli bir sıçrama yaratır.  Övgüye değil doğru anlaşılıp, doğru uygulanmaya ihtiyacı olan İbrahim Kaypakkaya yoldaş en belirgin tanımlamayla kopuşun da kopuşudur. O sadece mevcut feodal-faşist sistemden koparak devrimci bir çıkış yaratmamıştır. Aynı zamanda İttihatçı-Türkçü-Kemalist ideolojiden de kopuşu sağlamıştır.

Türkiye devrimci hareketini büyük bir gerici ağırlıktan ve zifiri karanlıktan kurtarmıştır. Bundandır ki o İttihatçı Türk solcuları ve Kemalist aydınlar tarafından hep saklanmaya, gizlenmeye, yok sayılmaya çalışılmıştır.

İbrahim Kaypakkaya kendi deyimiyle ve Kürt özgürlük sorunu ve Kemalizm hakkındaki bilimsel görüşleriyle 50 yıllık İttihatçı-Kemalist-Türk aydınlarını ve sahte solcularını yerlerinden hoplatıp öfkeyle ayağa kaldırmıştır. Dönemin bilumum Kemalist solcu ve aydınlarıyla çatışmaktan çekinmemiştir.

Dönemin tüm reformist sol kesimini karşısına alarak Kemalizm’in ırkçı-faşist özünü deşifre etmiştir. Ermeni-Pontus-Süryani-Kürt halkının kanlı tasfiyesini gerçekleştiren soykırımcı katliamcıların gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Kimsenin cesaret edemediği, konuşmaktan çekindiği Ermeni-Kürt meselesine doğru bakış açısı kazandırarak mazlumların ve ezilenlerin sesi ve adalet kılıcı olmuştur. O, Kürt halkının güvenilir yoldaşı ve sağlam dostu olmuştur.

18 Mayıs sadece Amed İşkencehanelerinde ser verip sır vermemenin, karanlık hücrelerin yakıldığı gün değildir. Soykırımcı İttihatçı paşaların, (Enver-Talat-Cemal) sonrasında gelen M.Kemal paşanın kanlı faşist yüzlerini açığa çıkarmıştır. Bugünün Erdoğan paşasını, AKP-MHP faşist iktidarını doğru ve devrimci tarzda tahlil etmenin ve mücadeleyi kesintisiz yürütmenin yolunu açmıştır.

Bazı kitaplar vardır. Sadece tarihin, geçmiş dönemlerin aydınlatıcısı olmamıştır. Aynı zamanda, zamanın ve günün de sorunlarına da ışık tutmayı başarmıştır. İbrahim Kaypakkaya’nın ömrünün 23 baharında devrimci pratiğin içinden süzüp biriktirdiği devrimci görüşleri günümüze ışık tutmaya devam etmektedir.

İşkencehanede son günlerinde “Bizi geliştirip güçlendirecek olanın silahlı mücadele olduğunu belirtir”, “Daha sıkı daha sağlam daha kararlı bir savaş” talimatını verirken bile devrimci, direngen kalmıştır.

Amed Zindanlarında, zulmün önünde eğilmeyen, zalimin karşısında diz çökmeyen Dörtler’in ve devrimci öncü Haki Karer arkadaşın şahsında 18 Mayıs şehitlerini saygıyla ve minnetle anarken, onların direniş ve sözlerini talimat olarak kabul edelim…

2227

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar