Pazartesi Mayıs 20, 2024

18 Mayıs… (Nubar OZANYAN)

Dağ başlarında yanan çoban ateşidir İbrahim Kaypakkaya. Yüreği, özgürlük ve eşitlik için çarpanların bilincinde ve öfkesinde yaşayandır. O daima hafızalarda korkusuz bir komünist, inançlı bir önder, unutulmayan bir direnişçi olarak yaşayacaktır.

18 Mayıs, inandıkları uğruna yaşamlarını adayanların günüdür. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, devrimin keskin inancı Haki Karer, Amed zindanlarının karanlık hücrelerinde ateşi bedenlerinde tutuşturan Dörtler’in günüdür. Dörtler’in 18 Mayıs’ı seçmesi tesadüfi değildir. İlk bakışta fark edilmeyen-görülmeyen tarih benzerliği aslında ateşin korunda direnen, unutulmayan mayanın kendisidir.

Kaypakkaya yoldaş kısacık yaşamında yaşadıkları topraklarda özgürlüğü arayanların bilinci-yüreği-öfkesi olmuştur. Devrimi gerçekleştirmenin aklı, iradesi ve cesareti olmuştur. O, söndürülmeye çalışılsa da yanan devim ateşi olmuştur.

Düşmanın gözünün içine bakarak devrimci düşüncelerini açıkça dile getirendir. Yoldaşlarını, kendisine kapısını açan halkın evlatlarını düşmana vermeyerek sırını acısında saklamayı başarandır. Halk düşmanlarına, cellatlara meydan okuma cüretidir. İşkence altında parça parça edilmesine rağmen serini verip sırını vermemenin yılmaz iradesidir.

Tarihe ve özgürlük sayfalarına “sır vermeyen bir yiğit” olarak geçse de onun asıl büyüklüğü herkesin ayakta alkışladığı Kemalizm karşısındaki devrimci tavrıdır. “Kemalizm faşizmdir” tespitiyle karanlığa ve düşünsel köleliğe meydan okumuştur.

Başında kahve renkli yamalı bir kasket, sırtında eski askeri parka, üst üste giyilmiş üç adet pantolon, ayağında bir çift 45 numara çelik marka lastik ayakkabıyla yola çıkar. Kurtuluşun yolunun silahlı mücadeleden geçtiğine inanır ve yönünü dağlara, sırtını halkına verir.

50 yıllık İttihatçı-Kemalist damardan, ırkçı-faşist-Türkçü ideolojiden radikal biçimde kopuşu sağlayarak devrimci bilinçte ve mücadelede önemli bir sıçrama yaratır.  Övgüye değil doğru anlaşılıp, doğru uygulanmaya ihtiyacı olan İbrahim Kaypakkaya yoldaş en belirgin tanımlamayla kopuşun da kopuşudur. O sadece mevcut feodal-faşist sistemden koparak devrimci bir çıkış yaratmamıştır. Aynı zamanda İttihatçı-Türkçü-Kemalist ideolojiden de kopuşu sağlamıştır.

Türkiye devrimci hareketini büyük bir gerici ağırlıktan ve zifiri karanlıktan kurtarmıştır. Bundandır ki o İttihatçı Türk solcuları ve Kemalist aydınlar tarafından hep saklanmaya, gizlenmeye, yok sayılmaya çalışılmıştır.

İbrahim Kaypakkaya kendi deyimiyle ve Kürt özgürlük sorunu ve Kemalizm hakkındaki bilimsel görüşleriyle 50 yıllık İttihatçı-Kemalist-Türk aydınlarını ve sahte solcularını yerlerinden hoplatıp öfkeyle ayağa kaldırmıştır. Dönemin bilumum Kemalist solcu ve aydınlarıyla çatışmaktan çekinmemiştir.

Dönemin tüm reformist sol kesimini karşısına alarak Kemalizm’in ırkçı-faşist özünü deşifre etmiştir. Ermeni-Pontus-Süryani-Kürt halkının kanlı tasfiyesini gerçekleştiren soykırımcı katliamcıların gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Kimsenin cesaret edemediği, konuşmaktan çekindiği Ermeni-Kürt meselesine doğru bakış açısı kazandırarak mazlumların ve ezilenlerin sesi ve adalet kılıcı olmuştur. O, Kürt halkının güvenilir yoldaşı ve sağlam dostu olmuştur.

18 Mayıs sadece Amed İşkencehanelerinde ser verip sır vermemenin, karanlık hücrelerin yakıldığı gün değildir. Soykırımcı İttihatçı paşaların, (Enver-Talat-Cemal) sonrasında gelen M.Kemal paşanın kanlı faşist yüzlerini açığa çıkarmıştır. Bugünün Erdoğan paşasını, AKP-MHP faşist iktidarını doğru ve devrimci tarzda tahlil etmenin ve mücadeleyi kesintisiz yürütmenin yolunu açmıştır.

Bazı kitaplar vardır. Sadece tarihin, geçmiş dönemlerin aydınlatıcısı olmamıştır. Aynı zamanda, zamanın ve günün de sorunlarına da ışık tutmayı başarmıştır. İbrahim Kaypakkaya’nın ömrünün 23 baharında devrimci pratiğin içinden süzüp biriktirdiği devrimci görüşleri günümüze ışık tutmaya devam etmektedir.

İşkencehanede son günlerinde “Bizi geliştirip güçlendirecek olanın silahlı mücadele olduğunu belirtir”, “Daha sıkı daha sağlam daha kararlı bir savaş” talimatını verirken bile devrimci, direngen kalmıştır.

Amed Zindanlarında, zulmün önünde eğilmeyen, zalimin karşısında diz çökmeyen Dörtler’in ve devrimci öncü Haki Karer arkadaşın şahsında 18 Mayıs şehitlerini saygıyla ve minnetle anarken, onların direniş ve sözlerini talimat olarak kabul edelim…

2307

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

Sayfalar