Tarihsel Deneyimin Işığında Birleşik Mücadele

Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin (BPKD) Çin’de gürleyen top sesleri, işçi sınıfı ve gençlik içerisinde yankısını buldu. Fransa’da başlayan Avrupa’ya oradan da dünyaya yayılan eylemlilikler gerçekleşti. Tüm dünyada işçiler, emekçiler, gençlik özgürlük, devrim ve sosyalizm türküleriyle, marşlarıyla sokakları, meydanları doldurdular.
BPKD’nin Çin’de yankılanan sesi işçi sınıfı ve gençlik içerisinde Türkiye’de de yankısını buldu. Türkiye’de işçi sınıfı grevler, fabrika işgalleri gerçekleştirdi. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi gerçekleşti. Yüzlerce işçi, hakları için fabrikaları boşaltarak yürüyüşler gerçekleştirdi. Polis barikatları özgürlük marşları eşliğinde parçalandı. Öğrenci gençlik üniversitelerde boykotlar, işgaller gerçekleştirdi. Köylülerin toprak işgallerinde köylülerin yanında, birlikte mücadele ettiler. Çay, tütün vb. mitinglerde üreticilerle birlikte yürüdüler.
TC devleti kurulduğundan bu yana sol adına hareket eden reformist, parlamenterist, revizyonist anlayışlara karşı silahlı devrimci bir çıkış yaşandı. Bu silahlı devrimci çıkış Türkiye topraklarında üç ana damardan besleniyordu. Bunlardan, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)’nun önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 1972’nin 6 Mayıs şafağında darağacında ölümsüzleştiler. Deniz Gezmiş’in darağacına çıkarken son sözleri ”Yaşasın Kürt ve Türk halklarının Kardeşliği” oldu.
’71 silahlı devrimci çıkışının en önemli ana damarı da Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist (TKP-ML)’dir. TKP-ML’nin önderi İbrahim Kaypakkaya 1973’ün Ocak’ında Dersim’de bir çatışma sonrasında bir ihbar sonucu yakalanmış ve Amed Zindanlarında 3 aydan fazla bir süre devam eden işkenceden sonra katledilmiştir. İbrahim Kaypakkaya’nın işkencedeki komünist tavrı, ”ser verip sır vermeyen yiğit” olarak anılmasının nedeni olmuştur.
Kaypakkaya’nın tutsak düşmeden önceki eylemlerinden biri de 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağları’nda katledilen Sinan Cemgil komutasındaki THKO savaşçılarını ihbar eden Kahyalı Köyü Muhtarı Mustafa Mordeniz’i cezalandırmak olmuştur. Bu pratikte devrimci dayanışmanın, ortak düşmana karşı ortak mücadele etmenin örneği vardır.
’71 silahlı devrimci çıkışın bir diğer ana damarı Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’dir. 1970’in Aralık ayında Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Ertuğrul Kürkçü, Orhan Savaşçı, Ulaş Bardakçı, Sinan Çaldır, Bingöl Erdumlu ve Ziya Yılmaz tarafından kuruldu. Mahir Çayan’ın sekreteri olduğu üç kişilik bir Merkez Komitesi oluşturuldu.
THKP-C’nin ses getiren eylemlerinden biri 17 Mayıs 1971’de İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılmasıdır. Mahir Çayan’ın da içinde bulunduğu bu eylemden kısa bir süre sonra eylemi gerçekleştirenler tutsak düşerek hapishaneye konuldular.
29 Kasım 1971’de de THKP-C üyesi Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz ve THKO üyesi Cihan Alptekin ve Ömer Ayna İstanbul Maltepe Askeri Hapishanesi’nden tünel kazarak kaçtılar.
Ocak 1972’de İstanbul’dan Ankara’ya giden THKP-C lideri Mahir Çayan THKO ile Deniz Gezmişlerin idamını engellemek için ortak bir eylem yapılması konusunda THKO’dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna ile görüşerek karar aldılar. Ve böylece 26 Mart 1972’de Ünye’deki NATO radar üssünde görev yapan üç teknisyen kaçırıldı. 26 Mart 1972 tarihli ”TC Cumhurbaşkanlığı, Parlamentosu ve Hükümetine” başlığını taşıyan bildiri ile isteklerini dünya ve Türkiye kamuoyuna ilan ederler. Bildiride şu istekler yer almaktadır:
“1- İnfazlar derhal durdurulacak.
2- Hiçbir yurtsever ve devrimci asılmayacaktır.
3- En çok 48 saat içerisinde bu konuda Türkiye radyolarından infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılması şarttır.”
THKP-C’den Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Nihat Yılmaz, Ertan Sarıhan, Ahmet Atasoy ve THKO’dan Cihan Alptekin bir gün sonra Ünye’den aldıkları rehinelerle birlikte Kızıldere’ye gittiler. Burada THKP-C’den Sinan Kazım Özüdoğru, Sebahattin Kurt, Saffet Alp ve THKO’dan Ömer Ayna ile buluştular. 30 Mart sabahı devrimcilerin kaldığı ev asker tarafından sarıldı. Ankara’dan getirilen kontrgerilla elemanları, subayları operasyonu yönetti. Devrimcilere ”teslim ol” çağrıları yaptılar. Teslim ol çağrılarına Mahir Çayan dama çıkarak ”Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” yanıtını verir. Mahir Çayan evin çatısında başından aldığı kurşunla diğer yoldaşları da uzaktan yapılan havan ve roketatarlarla yapılan bombalamayla ölümsüzleştiler.
Devrimci Önderler Birleşik Mücadelenin Yolunu Gösteriyor
Bu eylem öncesi ve eylem sonrasında altını çizmemiz gereken iki önemli devrimci anlayışı ifade etmeliyiz: Birincisi, ölümü göze alarak faşizme karşı kararlılıkla direnmeyi öne çıkarmalıyız. Mahir Çayan ve yoldaşları TC’nin donanımlı ve sayıca üstün ordusuna karşı ölümüne direnmeyi hedeflerine koymuşlardır.
Mahir Çayan ve yoldaşları THKO’nun önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı faşizmin elinden kurtarmak için kendi yaşamlarını ortaya koymuşlardır. Devrimci dayanışmanın, fedakarlığın en üst boyuttaki eylemini gerçekleştirmişlerdir. Devrimciler dostlarının, siper yoldaşlarının faşizmin elinden alınması için yaşamlarını seve seve feda ederler. Mahir Çayan ve yoldaşları devrimci dayanışmanın en güzel örneğini TDH tarihine miras bıraktılar.
Bizler her 30 Mart’ta Kızıldere’yi, Mahir Çayan ve yoldaşlarını devrimci bir coşku ve sorumlulukla anıyoruz.
Faşist TC devleti ”tek vatan, tek millet, tek bayrak” nidalarıyla her seferinde devrimcilere, Kürtlere saldırıyor. Şovenizmi körüklüyor. Tüm bunlara karşı son günlerde ülkenin dört bir yanında işçi sınıfının direnişlerinden AKP-MHP faşist iktidarına karşı birleşik mücadeleyi örme çabalarına, kadınların ve LGBTİ+ların bastırılamayan isyanının sokağa yansımasından, özellikle de gençlik hareketinde bir dizi gelişmeyi yaşıyoruz. Faşist TC devletinin Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarına dönük saldırılarına, işgaline tanık oluyoruz. İçeride ve sınır ötesinde Kürtlerin olduğu tüm alanlara saldırıyor. İçeride gerillanın barındığı dağları İHA ve SİHA’larla bombalıyor. Daha açıkçası Kürtlere yönelik imha ve inkar siyasetinde katliamların tavan yaptığı bir süreçten geçiyoruz.
İşte tam da böylesi süreçlerde devrimcilerin en çok birlikteliğe, dayanışmaya gerek duydukları süreçlerdir. Böyle bir süreçte ortak mücadele yürütme temelinde gerçekleştirilen ittifaklar çok önemlidir.
Günümüzde devrimciler devrimci önderlerin birlikte mücadele çizgisinde yürümekte bu mirası daha da zenginleştirme mücadelesi içindedirler. Gençlik örgütleri ”Birlikte Yürüyoruz” şiarıyla başlattıkları yürüyüşlerini yaptıkları ortak toplantıyla ”Birleşik Gençlik Meclisi”nin kuruluşunu ilan ettiler. Faşist AKP-MHP iktidarına karşı mücadeleyi birlikte vereceklerini duyurdular.
Ülkedeki devrimci, sol, sosyalist, yurtsever güçler de ”Faşizme Karşı Birleşelim, Örgütlenelim, Mücadeleyi Yükseltelim” sloganıyla her alanda birlikte yürümek, devrimci birlikteliği, dayanışmayı yükseltmek için ”Birleşik Mücadele Güçleri”ni oluşturdular. Devrimciler olarak faşizmin baskılarına karşı tepki duyan ve karşı çıkan güçleri, Birleşik Mücadele Güçleri önderliğinde birleştirip verilen mücadeleyle ileriye taşıma gibi bir tarihi görevle karşı karşıyayız.
Son Haberler
Sayfalar

Dogmatizmin Eksensiz Çukurunda Yön Aramak-1
Bazıları tarihin önünde yürür, bazıları ise onu yazar. Bazıları ise ilerleyen tarihin ne tarafında yer alacaklarında kararsızdırlar.
Giriş:
Devrimci mücadelenin ve bu mücadele içinde yer alan örgütlerin tarihini yazmak, sınıf mücadelesini ilerletmek ve gelecek kuşaklara deneyimler aktarmak açısından, hiç kuşkusuz büyük bir önem taşımaktadır.
Tarih yazımında, burjuva sınıfı adına tarih yazıcılarıyla işçi sınıfı adına tarih yazıcıları arasında niteliksel bir sınıf varkı vardır ve bu eşyanın tabiyatına da uygundur.

Kandil-Yerevan Yürüşümüz(4)- Kandil-Yerevan ve Şimdiki Duruşum(5)Dursun Ali Küçük
*Şendinli- Xaxurke boğazından yolculuğa ve uzun yürüşüşe başlıyoruz.

Nasıl yaşayacağına karar verenler nasıl savaşacağına karar vermişlerdir!
Sınıf savaşımında devrimci yaşamın rolü ve yeri tartışılmaz düzeyde önemlidir. Ancak bu gerçeklik her zaman yeterince anlaşılmaz. Üzerinde yeterince düşünülmeyen, ciddiyetle durulmayan konuların başında devrimci yaşam gelir. En az dikkat ve ilginin olduğu, en az duyarlılığın gösterildiği, en az sorgulanan yerdir yaşam. Oysa en fazla hata ve zaafların, yanılgı ve yenilgilerin yaşandığı, kendisini gizleyip sakladığı yerdir yaşam. Deşifre edilip sorgulandığında bunun böyle olduğu görülüp anlaşılacaktır.

Psikolojik savaş ve gerilla savaşı karşısında faşizmin propaganda yöntemi üzerine…
2015 yılında savaşın yeniden başlaması ile birlikte faşist Türk devleti daha önceki savaş tecrübesini sentezleyerek yeni bir savaş konseptini devreye soktu. Daha öncesinde karadan gerilla karşısında ciddi bir varlık gösteremeyen Türk ordusu, bu yeni konseptte teknik ve propaganda ağırlıklı farklı bir tarz geliştirmeye çalıştı. Bu tarzın ürünü olarak kimi başarılı sonuçlar alması, beraberinde oldukça yoğun bir kara propagandaya başvurmasına neden oldu.

Çin Devrimi ve Maoizm -1-
“Ancak uçurumun ağzında mevcuttur böylesi muhteşem bir manzara” , “Yangını ben başlattım”, “Enginleri fethetme ruhuna sahip değilseniz, Marksizm-Leninizm’i öğrenmeye kalkmak çok tehlikelidir.”
BPKD’ni anlatırken kullandığı bu ifadeler Mao Zedung’un devrimi, devrimciliği kavrayışını açıklıkla, yoruma yer vermeyecek şekilde anlatmaktadır.

Kandil Yerevan Yürüşümüz(3)-Dursun Ali Küçük
Yarın Xaxurke ‘den yolculuk başlıyor-Ekim 2004 yılıydı.
Benim yanımda eskiden kullandığım telefon vardı. Cemal arkadaş bizden istemedi. Karasu Xınere'de gelip telefonu almak istedi kabul etmedik. O kadar uzun bir yolculuk için herhangi bir duruma karşı telefon kullanmak gerekliydi.
Yolculuğa çıkmamıza bir gün kalmıştı. Kuryeler hazırdı. Biz hazırdık. Herşey tamamlanmıştı. Xaxurke karargahından ayrılmış, Xaxurke boğazının aşağılarına gelmiştik.

Tüm yaşamını devrimci mücadeleye adayan TKİP Kurucu Kadrolarından Teslim Demir (Sinan) kaybetmenin acısı içindeyiz.
Teslim Demir'i Mayıs 2018 tarihinde yakalandığı akciğer kanseri sonucu 29 Eylül 2018 tarihinde kaybettik. Onu kaybetmenin acısı içindeyiz. Başta TKİP'li yoldaşlarına, dostları ve ailesine baş sağlığı diliyoruz.
Teslim Demir dostumuzu 6 Ekim 2018 tarihinde Almanya’nın Oberhausen kentinde Alevi Kültür Merkezi’nde yapılacak anma töreninin ardından vasiyeti üzerine İzmir'e uğurlanacaktır. Tüm devrimcileri ve ilericileri yapılacak anma törenine katılmaya çağırıyoruz.
Teslim Demir Ölümsüzdür

Kara Tren: Charles Aznavour (22 MAYIS 1924 - 1 EKİM 2018) Gül ve Diken
Fransız şansonunun, 20. yüzyıl popunun anıt isimlerindendi. Piaf ve Trenet, Brel ve Sinatra arasında kendi sularında onyıllar boyunca abide gibi durdu, şarkı matematiğinin, hikâye kurgusunun, duyarak okuyuşun derslik örneklerini verdi. Anne tarafından İzmitli (bugünkü sınırlarla Adapazarlı) olan, Türkiye’de özellikle 60'larda, 70'lerde hemen her şarkısıyla çok sevilen ve dinlenen Ermeni Fransız Charles Aznavour, geçmiş ve gelecek, dostluk ve barış, tarih, hafıza ve hakikat için elini taşın altına koymaktan çekinmedi.

Kandil-Yerevan Yürüşümüz(2)-Dursun Ali Küçük
*Ayrılık ve uzaklık zamanı başlıyor...
PKK'nin değişim göstermesi ve yeni koşullara göre amaç, örgüt, yönetim tarzı, çaılşma tarzı, tüzük ve iç işleyişini düzenlemesi, iç infazlara ve Kürdistani güçlerle arasındaki çatışmalara son vermesi zamanı gelip çatmıştı.
Eskisi gibi yürümek olamazdı. Ama bağımsız-demokratik ve birleşik Kürdistan dan vazgeçmek değil, bunu yeni koşullara göre güncellemek gerekiyordu.
İlk hayalimiz ve bütün Kürtlerin hayali terk edilemezdi.
PKK lideri Abdullah Öcalan Rusyadayken 6. kongredeydik.

“İstanbul’da işçi sınıfı hareketi kuvvet topluyor! Yeni bir fırtınaya doğru”*
3. Havalimanı yapımında çalışan inşaat işçilerinin eylemleri ve ardından 24 işçinin tutuklanması süreç açısından son derece önemlidir. Türkiye işçi sınıfının kendiliğinden mücadelesi, faşizmin işçi sınıfı ve halka saldırısından doğrudan doğruya etkilemektedir. Bu olgu, rakamlar incelendiğinde rahatlıkla görülebilir. Emek Çalışmaları Topluluğu’nun son yıllara ilişkin yaptığı çalışmalar bu gerçeği göstermektedir.

Birleşik Mücadelenin Olanaklarını Emeğin Dünyasında Aramak!
‘Tek Adam Rejimi’ne karşı devrimci, ilerici ve yurtsever güçler, birleşik mücadelenin olanakları ve sürekliliğine dair verimli, anlamlı tartışmaları sürdürüyor.
OHAL altında, tamamen eşitsiz koşullarda gerçekleştirilen, AKP-MHP ittifakının hile ve devlet terörü ile kazandığı 24 Haziran seçimleri, söz konusu birleşik mücadelenin ne tür olanaklar sunabileceğine ve sahada nasıl bir sinerjiyi açığa çıkartabileceğine ilişkin zengin veriler sundu.