Cumartesi Haziran 15, 2024

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir. Bu nedenle de bugün -05.05.2010- genel greve giderek, pasifist sarı sendika ağalarının "uslu durun” çığırtkanlıklarını adeta yırtarcasına, Yunanistan sokaklarını direniş arenasına çevirdiler. Öncekileri saymazsak, Avrupa burjuvazisinin dayattığı kemer sıkma pakatine karşı direnişin büyüklerinden ilki ve bu direnişlerin ardı arakası kesilmeyeceğe benziyor. Yaşlı Kıtanın felsefeci torunları, tarihten öğrendiklerini, bugüne ve geleceğe uygulayacaklardır. Avrupanın en çok kitap okuyanlar arasinda sayilan bu halk, emperyalist tekelci burjuvazinin içine girdiği krizi, kendine boyunduruk olarak takmak isteyen Yunan burjuvazisinin oyununa gelmeyerek, her geçen gün direnişi büyüterek adım adım ilerleyecek ve gerekeni yapacaktır. Tekelci burjuvazi "krizi atlattık” diye fetava verse de, kriz daha da derinleşerek devam ediyor. 2008 krizini kısmen geçici önlemlerle geriletmelerine karşın, ana neden ortadan kalkmadığı için, kriz bugün daha derin bir şekilde kitleleri etkilemeye devamedecktir. AB ülkeleri bütçe açıklarını daha geri ülkelere yıkmaya çalışmalarına karşın, bu da onlar için bir çözüm değil, geçici önlemlerin ötesine gitmeyerek, daha sert bir şekilde geri dönecektir. Yunanistan’da olduğu gibi. Avrupa burjuvazisi, yeni "iflasları” önleyebilmek için yıl sonuna doğru daha çok sıcak para gerekecek. Bu da, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürünün ve hak gasplarının artması analmına geliyor. Yunanistan’ı "iflas”tan kurtaran AB’li emepryalist tekeller ve İMF, kendi borçlarını geri almak için daha büyük bir borç batağının içine attılar Yunanistan’ı. Yani, çözüm olarak, borçları alabilmek için yeniden borçlandırılıyor. Ne pahasına? İşçi ve emekçilerin yaşam koşullarını en dibe itme pahasına. İşsizliği ve sömürüyü artırma pahasına! AB burjuvazisi birbirleriyle büyük dalaşmalar pahasına, Yunanistan’ı "iflas”tan kurtarmak için 110 milyar euro vermeyi kabul ettiler. Karşılığında ise, Yunan burjuvazisinden "halkın kemerlerini son iliğine kadar sıkın ve direnişlere papuç bırkamayın, sert önlemler alın” diye şart koşmayı da unutmadılar. Oysa bu "borç” Yunanistan burjuva devletinin borcu, kendi bütçesinin 8 katı ve şimdi buna 110 milyar euro daha eklendi. İşte, tekelci burjuvazinin bir ülkeyi "iflas”tan kurtarma planı! Bu, bir ülkeyi "kurtarma” değil, olsa olsa daha büyük bir bataklığın içine atma anlamına geliyor. Yani, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürüyü daha da artırma anlamına geliyor. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri, burjuvaziye meydan okumaya devam ediyor. Emperyalist Avrupa Birliği’nin sahibi emperyalist tekellere karşı, dişe diş direniyorlar. Onların karşılarında Yunan burjuva hükümetinin kolluk kuvvetleri olsa da, işçi ve emekçiler biliyor ki, bu mücadele aynı zamanda emperyalist AB bloğuna karşı veriliyor. Çünkü, Yunan burjuvazisi kendi borçlarını halkın üzerine yıkıyor. İşçi ve emekçilerin tekellere en ufak bir borçları olmadığı gibi, alacaklarının ise haddi hesabı yoktur. Avrupa sallanıyor ve yakın bir süreçte daha sert bir şekilde sallanmaya devam edecektir. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri Avrupalı sınıf kardeşlerini de motive edeceklerdir. Sırada İspanya, Porterkiz ve diğerleri var. Alman, Fransız ve İngiliz tekelci burjuvazisi boşuna ellerini oğuşturmasınlar, yakın bir süreçte onlarında sokakları direniş manzaraları ile süslenecektir. Özellikle Almanya’da tekelci burjuvazi ile özdeşleşmiş olan sarı sendika ağaları, Alman işçi sınıfını daha fazla pasifize edemeyecekleri günler yaklaşmaktadır Dünya genelinde işçi ve emekçilerin direnişleri her geçen gün artarak yükselme eğilimi gösteriyor. Atina’da Syntagma meydanında yükselen mücadele yumrukları, Türkiye’de Tekel işçilerinin mücadelesinin ardından 1 Mayıs’ta Taksim’de yükselen mücadele yumrukları ile aynı güzergahı, sosyalizmi işaret ediyor. Prometheus’un torunları söndürülmeye çalışılan ezilenlerin ateşini yeniden harlıyor. YUSUF KÖSE | 06.05.2010 |

110949

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar