Pazartesi Haziran 17, 2024

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

Faşist devlet, dün olduğu gibi bugünde, “vatan”, “millet”, “bayrak” üzerinden kitlelerin en geri kesimlerine hitap ediyor. Onları, demagoji ve yalan ve din afyonuyla uyutarak, aydınlara, komünistlere, devrimcilere ve Kürtlere saldırıyor. “teröre karşı mücadele” adı altında devlet terörünü meşrulaştırıyor.

Türk sermaye devleti, kendi çıkarları için toplumun en karanlık yanını öne çıkarıyor. Ve bu kör karanlığı, baskı ve devlet terörü ile besliyor.

Ülkede, güçlü bir şekilde tek örgütlü demokratik güç Kürt Ulusal Hareketi’dir. Bu nedenle onu hedef alıyor. Onun üzerinden tüm toplumun aydınlık kesimlerine saldırıyor. Başını kaldıran, devletin faşist uygulamalarına karşı direnen, konuşan, yazan aydınlarını, kalemlerini, akademisyenlerini hedef alıyor. Ölümle, hapisle, işten atmakla, aç bırakmakla tehdit ediyor. Ekonomik ve demokratik hakları için mücadele eden işçilere topluca işten atma tehdidini kullanıyor. Bu da yetmezse fabrika içlerine polis karakolu kuruyor.

Bütün faşist ülkelerde, faşizm aynen böyle hareket etmiştir. Hepsi birer Hitler’dir. Hepsi birer Ziya ül Hak, Pinochet, K. Evren, H. Mübarek, Sisi vb.dir. Hepsi birer Erdoğan’dır. Birbirlerinden farkları, mekan ve zamanla ilgilidir. Faşist diktatörlrin gücü, temsil ettikleri sermaye kadardır. Hitleri “Hitler” yapan, arkasındaki sermayedir. Erdoğan’ın gücü de arkasındaki sermaye kadardır, daha fazlası değil. Sermayenin faşist uygulamaları her tarafta aynıdır ve yöntemleri birbirinin tıpkı kopyasıdır. Çünkü faşizm, kapitalist sistem içinde burjuvazinin bir yönetim biçimidir.

Türk devletinin toplumun en ileri kesimlerine yönelik baskı ve terörü, faşizmin “ayak sesleri” değil, tersine faşizmin kendisidir. Kapitalist sistem içinde, bundan başka ve bundan öte faşizm yoktur.

Türkiye ve Kürdistan’da küçümsenmeyecek sayıda akademisyenlerin faşist devletin uygulamalarına karşı çıkmaları ve bunu bir bildiriyle kamuoyuna deklare etmeleri, sermaye devletini çileden çıkardı. Faşist Türk devletinin siyasal temsilcileri açıktan akademisyenleri hedef aldılar ve onlara geri adım attırmak için, McCarthy'ci bir yöntemle bütün sindirme ve yıldırma taktiklerini uygulamaya soktular.

Ne var ki, aydın olmak, böylesi dönemlerde faşizme karşı dik duruş sergilemekle kendini var eder. Bazıları bunu, “ama PKK terörü” diyerek, bu duruşun içini boşaltmaya çalışacaklardır. Ve devlet, onları geri adım attırmaya ve pişman olmaya zorlayacaktır. Faşizm, toplumu, sermayenin çıkarlarını koruyan askeri durumuna getirmeye çalışır. Çünkü faşizmin, örgütlü ilerici bir güce, direnişçi aydınlık bir yüze tahammülü yoktur.

Evlere çekilip ölü taklidi yapmak

Teori her zaman gereklidir, ama pratik ondan önce gelir. Uzun teorik sözler söylemenin ne yeri ne de zamanı. Zaman, faşizme karşı birlikte mücadelenin örülmesi, geliştirilmesi ve derinleştirilmesidir.

Yapılması gerekenler çok açıktır. Faşizme karşı birleşmek ve mücadele etmektir.

Evlere çekilip ölü taklidi yapmak1, faşizmin baskı ve teröründen kimseyi muaf kılmayacaktır. Faşizm karşısında sesiz kalanlar, faşizmin baskı ve terörüyle daha fazla karşı karşıya kalacaklardır.

Suskunluk, görmezden gelmeler, “bana dokunmazlar”, korku ve sinmeler, ne bunu yapanları faşizmin zulmünden korur ne de faşizmin artan ölçüde yürürlüğe soktuğu vahşetini dizginler.

Faşizme karşı birlikte mücadele etmek isteyenlerin, birleşmeleri için nedenleri çoktur. Faşizme karşı birleşmek yaşam mücadelesinin kendisidir. Ayakta kalmak, insan onuru ve siyasal kişilikler korunmak isteniyorsa; demokrat, devrimci, komünist kalınmak isteniyorsa; faşizme karşı olanlarla birleşip, örgütlenip mücadele etmek kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Faşizme karşı birlikte mücadele etmemenin komünist, devrimci ve demokratlar siyasal ve ideolojik nedenleri dünden daha fazladır.

Faşizme karşı mücadelenin ideolojik ve siyasal boyutu tartışılmayacak kadar açık olmasına karşın, bunu, elinde silah ile seni öldürmek isteyen bir kişiyle karşı karşıya kaldığında, ne yapman gerekiyorsa onu yapmalısın. Seni yok etmek isteyen birisine “buyur beni öldür” denemez. Elinde hiç bir şey olmasa da ona karşı çıkar, ölümüne mücadele edersin. Eli silahlı bir katilin karşısında korkakça boyun eğmek ve ölüme razı olmak, daha baştan katilleri çoğaltmak demektir. Faşizm, onursuzca teslim almak ve sindirmek, boyun eğdirmek, insani kişiliğinden, faşist olmayan siyasal kimliğinden, siyasal ve ideolojik duruşundan vazgeçirmek istiyor.

Kürt yurtseverler, komünistler, sosyalistler ve demokratlar, faşizme karşı seslerini yükseltip mücadele ediyorlar. Ancak, ortada ciddi bir birlik söz konusu değildir. Kürt Ulusal hareketi daha örgütlü ve devlete karşı dişe diş mücadele etmektedir. Onunla birlikte hareket edilmeli ve hendeklerin gerisinde yer alınmalıdır. Türk şovenizmin etkisinde kalmadan, faşizme karşı ortak mücadele ağı ülkenin her yanında örülmelidir. Bugün Kürtleri yalnız bırakanlar için, yarın çok geç olabilir ve bunun bedelini, Komünist, devrimci, demokratlar başta olmak üzere herkes çok ağır bir şekilde ödemek zorunda kalır. Faşist diktatörlük baskı ve terör koşullarını giderek ağırlaştırıyor. Çünkü o kurulmuş bir çarklı bir makine gibidir. Şalteri indirilene kadar, önüne geleni yok edecektir.

Faşizme karşı ortak bir bildiri yayınlayan Akademisyenlerin tavrı örnek alınması gereken cesurca ve onurluca bir duruştur. Bu duruşların çoğalması ve pratik olarak açıktan faşizme karşı mücadele, faşizmin kanlı dişlerini birer birer söküp atacaktır.

Faşist devletin çok yönlü saldırısına karşı direnen Kürt hareketiyle birlikte hareket etmekten kaçınanlar, bilmelidir ki; diktatör dedikleri Erdoğan ile dolaylı olarak aynı safta olduklarını unutmasınlar.

CHP’den medet umanlar ise, bütünüyle yanılıyorlar. CHP bu devletin asli partilerinden biridir ve Erdoğan’ın koltuk değnekliğini yapmaktadır. İlerici bir kaç milletvekilinin çıkardıkları ses dışında en küçük bir karşı çıkışı yoktur. Çıkarılan sesler ise CHP içinde boğulmak isteniyor. CHP’nin bugünkü tavrı 1930 ortalarındaki Alman SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi)nin Hitler faşizmi karşısındaki tavrına benziyor: Faşizmin kökleşmesinin yollarının döşenmesine gönüllü hizmet.2

Ne var ki, bu tavır; 1930-40’lı yıllarında dünyayı faşizm cehennemine çeviren Alman sermayesinin Nazi faşizmini yıkma mücadelesinde, yalnızca Sosyalist Sovyetler Birliği’nin, yaklaşık 28 milyon vatandaşını yitirmesine neden oldu.

Düzen partilerin hiç birinden faşizme karşı bir karşı koyuş beklemek saflık olur. Başta işçi sınıfı olmak üzere, geniş yığınların kazanılması, örgütlenmesi olmazsa olmazlardandır. Ama, öncelikle toplumun en ileri örgütlü kesimlerinin kendi aralarında faşizme karşı birlikte mücadele etmenin bilincine ve örgütlenmesine gitmeleri gerekiyor.

Komünist ve devrimciler için ise, daha militan ve aktif mücadele bilinci ve örgütlülüğü gereklidir. Özellikle Kürt Ulusal Hareketi (PKK) ile faşizme karşı mücadeleyi ortaklaştırmalı ve bunu salt sözle değil pratikle birleştirilmelidir.

Kendine “komünist parti” adını takıp, komünist adını kirletircesine kemalist ulusalcılığı (ki bu sosyal şovenizmidir) öne çıkarıp, ezilen Kürt ulusunun demokratik mücadelesine sırt çevirenler, faşizmin koltuk değnekliğini yaptıklarının bilincinde olmalıdırlar.

Hiç bir şey geç değildir. Geç olan; içinde bulunulan siyasal koşullara uygun mücadele biçimlerini pratiğe geçirememektir. Türkiye Devrimci Hareketi’(TDH)nin önünde yığınca deneyimi vardır. Her şeyden önce bir 12 Eylül Askeri Cuntası öngününü ve sonrasını yaşamışlığın, yeni sürece yığınca deneyim aktarımı vardır. 12 Eylül’ün ayak seslerinin geldiği günlerde yapılmayanlar, bugün yapılmalıdır. Tarih bizden bunu bekliyor. 16.01.2016

***

1 “Kış Dönümü” Oyunu yönetmeninden, Evrensel.net

2 CHP’nin son yaptığı 35. Olağan Kurultayı üzerine yorum yapan liberal sol gazetecilerin saptamaları bu yargıyı daha da pekiştiriyor. CHP, kitleleri oyalamaya ve uyutmaya devam ediyor. “Diktatör bozuntusu” lafıyla, muhalefet ettiğini sanıyor. Ama, asla kitlelerin sokaklara dökülmesini ve mücadele etmesini ise istemiyor. Emperyalist sermayenin ve işbirlikçi Türk sermayesinin çıkarlarına dokunacak bir adım atmıyor.  

44366

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]

 

“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]

Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.

“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:

“her şey akıyor

her şey akıyor, panta rei ve irin

akıyor kalbimize, senin ve benim;

yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2

 

Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.

Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]

“Durgunsa ya da suskunsa insan,

mutlak bir nedeni vardır.

Suskunluğa aldanma,

herşeyin bir zamanı var!”[2]

 

Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…

Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…

SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]

“Bir yazarı okumak, yalnızca

neler söylediğini öğrenmek değildir;

onunla birlikte yollara düşmek,

onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]

 

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2



Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2

DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz 

Bir kez daha, “Terör” mü?[1]

“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]

Onlar düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür ![1]

“Ji bo bi çav li hev

nihêrtina bi mirovekî re,

divê ku ew meriv be.”[2]

 

Çoğunu tanıyorum; kucaklaştık; aynı ekmeği paylaşıp birlikte umutlandık…

İnebolu (Kastamonu) M Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Murat Kur, Hıdır Yıldız ve Deniz Kırbağ’ı…

Sincan (Ankara) F Tipi Kadın Hapishanesi’nden Evrim Konak’ı…

Elbistan (Maraş) E Tipi Hapishanesi’nden Tuğçe Özgül’ü…

Malatya E Tipi Hapishanesi’nden Ali Mükan’ı…

Kürkçüler (Adana) F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Emrah Kalkan, İsa Uğur Erdoğan ve Özer İnal’ı…

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-1


DHF ve MKP cevresinden arkadaslar "cok partili sosyalizmi' tartisiyorlarmis...

Yeni Hınzır Paşalara Geçit Yok!

Bir kez daha asimilasyon ve Hınzır paşalar konusunda hem Alevi toplumuna, hem de Alevi örgüt yöneticilerine seslenmeyi, Aleviliğe yönelik asimilasyon operasyonunun bizzat devlet eliyle güçlü bir şekilde devam ettirilmesinden ötürü bir gereklilik olarak hissediyorum.   

Sayfalar