Pazar Haziran 16, 2024

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

2004 yılında, El Salvador’un başkenti San Salvador’da sıcak bir kasım akşamüstü… Ülkenin en büyük gerilla cephe örgütü FMLN’in kente saldırıp da ABD ve Arjantin destekli ölüm mangaları karşısında, geride üç bin ölü bırakarak çekilmesinin 15. yıldönümünün ertesi günü. Etrafta bir gece önceki yürüyüşün izleri hâlâ duruyor. Kenti çevreleyen varoşlardan binlerin ellerinde meşaleler, kopup geldiği. Sağda solda yakılmış lastikler, bildiri artıkları, pankart sopaları…

FMLN yasal partiye dönüşeli 12 yıl olmuş. Handal ise beş yıldır milletvekili…

Partisi parlamentoya girdi gireli her hafta diğer FMLN milletvekilleriyle birlikte o meydana gelip etraflarına toplanan seçmenlerine hesap veriyor, eleştirileri, soruları yanıtlıyor, önerileri -ertesi hafta o konuda ne yaptıklarını anlatmak üzere- not ediyor… 

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

İri yarı, keskin bakışlı, sade görünümlü, babacan bir adam. Olduğundan en az on yaş genç gösteriyor. Yanında -ellilerinde olmalı- zarif, dünya güzeli eşi… Saçları saman sarısı…

Kâh o kocaman elini çevresini saran yoksullardan çelimsiz bir sarhoşun omzuna koyuyor konuşurken, kâh sesini yükseltiyor, kâh bacakları arasında koşuşturan çocukların başını okşuyor. Her bir dinleyicisinin gözlerinin ta içine bakarak konuşuyor. Seçmenleriyle konuşan bir politikacıdan çok akrabalarını ziyarete gelmiş bir aile büyüğü havasında. Ortalıkta koruma moruma hak getire…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

13 Ekim 1930 günü, Filistinli göçmen ebeveynler, Giries Abdala Hándal ve Giamile Hándal’ın oğlu olarak El Salvador’da Usulután’da dünyaya geldi. Altı kardeşin en büyüğü…

Toplumsal mücadeleye ilk adımını 13 yaşında, diktatör Maximiliano Hernández Martínez’in devrilmesiyle sonuçlanacak iş bırakma eylemlerini destekleyerek attı. 1948 askerî darbesinin ardından Ulusal Üniversite’deki hukuk öğrenciliği sırasında özerklik mücadelesindeki aktif rolü, saflarına katıldığı Komünist Parti içerisinde de dikkatleri üzerinde toplamasına yol açacaktı. Tabii yalnız yoldaşlarınınki değil, düşmanlarınınkini de. 1951’de tutuklanıp sınırdışı edildi. 

Bu arada, Blanca Vega Silva ile evlenmişti (1950). Çiftin üç çocuğu oldu: Anabella, Erlinda ve Jorge Schafik.

Blanca ve kızları Anabella ve Erlinda ile birlikte gittiği Şili’deki sürgün yıllarını hukuk öğrenimini tamamlamakla geçirecekti… Tabii Şili Komünist Partisi’nin aktif bir üyesi olarak…

1956’da çıkan af sonucu ülkesine dönünce, partisinin saflarında askerî diktatörlüğe karşı örgütlenme faaliyetlerine hız verdi.

Ekim 1960… Bir kez daha sürgün; bu defa Guatemala’da…

Aynı yıl partisinin merkez komitesinde, silahlı mücadele kararı lehine parmak kaldıranlar arasındaydı. Birkaç gün sonra, diktatör José María Lemus, ülkeye birkaç ay soluk aldıracak bir darbeyle devrildi. Ülkeyi yeniden (15 Ekim 1979’a dek sürecek olan) askerî rejime sürükleyen 25 Ocak 1961 tarihli darbe ise, ülkedeki tüm demokrasi girişimlerini kararlı bir biçimde boğacaktı.

Handal, askerî rejime karşı olabilecek her yoldan mücadeleyi sürdürdü: 1967 seçimlerinde desteklediği Partido de Acción Revolucionaria (PAR: Devrimci Eylem Partisi) sağcı rejim tarafından “komünist tehdit” olarak algılanıp kapatıldığında, bu kez de Partido Revolucionario 9 de Mayo (PR-9M: 9 Mayıs Devrimci Partisi)’nun başına geçti. Ne ki bu partinin ömrü de fazla uzun sürmeyecekti.

Gizli Komünist Partisi’nin yöneticisi olarak da, 1965’deki öğretmenler grevini, 1967’deki çelik işçileri grevini, 1968 ve 1971’deki büyük öğretmen grevlerini ve üniversite öğrencilerinin diktatörlüğe karşı mücadelelerini örgütledi. 19 Temmuz 1972’de askerî birliklerin üniversiteye kanlı müdahalesi, üniversite özerkliğine son verecekti.

Şefik Handal, SKP’nin 1970’deki VI. Kongresi’nde Merkez Komite üyeliğine seçildi ve siyasal komisyonu sekreterliği görevini üstlendi. Partisinin Hıristiyan Demokrat Parti (PDC) ve Partido Movimiento Nacional Revolucionario (MNR: Ulusal devrimci Hareket Partisi) ile ittifak görüşmelerini bizzat yürüttü; bu müzakerelerin sonucunda oluşturulan Ulusal Muhalefet Birliği’nin (UNO) sonuna (1979) dek yönetiminde kaldı. 1973’de seçildiği SKP Genel Sekreterliği görevini ise 1994 Aralığı’na dek yürütecekti…

Handal kitlesel eylemlerle ile silahlı mücadeleyi bağdaştırmasını bilen ender liderlerdendi. 1970-79 arasında beş devrimci sol örgütün birleşmesi yolunda yürüttüğü uğraşlar, 10 Ekim 1980’de Farabundo Martí para la Liberación Nacional (FMLN: Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi)’ın kuruluşuyla meyvesini verecekti. 

El Salvador’da devrimci halk savaşı dönemi başlamıştı…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Komünist Parti tarafından Fuerzas Armadas de Liberación (FAL: Silahlı Kurtuluş Kuvvetleri) başkomutanlığına getirilen Handal, çeşitli cephelerde savaştı: Guazapa, San Vicente kuzeyi, Chalatenango, Usulután güneyi, San Miguel kuzeyi, Morazán. 

Silahlı çatışmaların, diplomatik görüşmelerin, kitle eylemlerinin arasında yolunu, saçları saman sarısı Tania Bichkova ile birleştirmişti; bu birlikteliğinden kızı Xenia dünyaya geldi (1981).  Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Kuruluşundan, Chapultepec Barış görüşmeleri sonucu 14 Aralık 1992’de yasal partiye dönüşmesine dek FMLN’in Başkomutanı…

Gerilla komutanı Handal, 1997’de FMLN milletvekili olarak El Salvador parlamentosuna girdi… 24 Ocak 2006’daki ölümüne dek FMLN milletvekili olarak kalacaktı. 

Mart 2004’teki devlet başkanlığı seçimlerine, partisinin başkan adayı olarak katıldı ve ABD destekli sağ partilerin terör estirdikleri şantaj ve sahtecilik yüklü bir seçim kampanyası sonunda, 812 bini aşkın El Salvador’lunun oyunu almayı başardı: geçerli oyların yüzde 36’sı…

24 Ocak 2006 günü, Bolivya Devlet Başkanlığı’na seçilen Evo Morales’in özel davetlisi olarak yemin törenini izlemek üzere gittiği Bolivya’dan dönüşünde, havaalanında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi… 

Bir çınar devrildi El Salvador’da…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

San Salvador’daki o sıcak kasım akşamüstü, biz bu onurlu, bir o kadar da fırtınalı yaşamın bir anına tanık olduk. 

Gözleri kıvılcımlı, iri kıyım adamın, saman sarısı saçlı hayat arkadaşıyla birlikte, kendi kullandığı eski model arabasından inip, etrafını saran halk çocuklarıyla şakalaşa şakalaşa meydanda kurulmuş derme çatma kürsüye yürüdüğünü, bir hamlede tırmanıp, çevresinde toplananlara hesap verişini, onlarla söyleşmesini izledik. Bir bardak su kadar duru ve sade… İçtenlikli, sıcak…

Öldü mü gerçekten?

Hayır. Ezilenlerin mücadele tarihinin sayısız kahramanları arasına katıldı yalnızca… Spartaküs gibi, Bedreddin gibi, Che gibi, Kawa gibi, Rosa gibi, Tupac Amaru gibi, Farabundo Marti gibi, Augustino Sandino gibi…

Biliyoruz ki Latin Amerika ve yeryüzü yoksullarının, madunlarının başkaldırılarında, halk çocuklarının lanetli egemenlerine karşı direnişlerinde sürdürecek yaşamını. 

 

23 Eylül 2012 10:24:28, Ankara.

 

N O T L A R

[*] Gelecek Dergisi (Kıbrıs), Yıl:3, No:82, Kasım 2013… 

[1] Edip Cansever.

96425

Sibel Özbudun

1956 yılında,İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Fransa'ya giderek, üç yıl süresince Fransa'da dil ve Paris VII ve Paris X Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndükten sonra,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü'ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun;

 

1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında,aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasınıda aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun'un çok sayıda çevirive telif eseri bulunmaktadır.

     Blog

 

sozbudun@hotmail.com

Sibel Özbudun

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar