Cumartesi Haziran 1, 2024

ATİK yalnız değildir çünkü ezilenlerin mücadelesi vardır :Sefa ünal

Alman emperyalizmi, Türkiye’nin “terörizmle” ortak mücadele gibi ağzının sularını akıtacak, zaaflı yanını kullanarak işlerini yürütmeye, politikasını kolaylaştırmaya çalışmaktadır. Şimdide ATİK operasyonuyla TC’yi tavlamaya kıvama getirmeye çalışmaktadır. Alman emperyalizmi ATİK operasyonuyla kendi yasalarını çiğneyecek, mülteci hak ve özgürlüklerini ayak altına alacak, imzaladığı uluslararası anlaşmaları yok sayacak kadar kendinden geçmiştir.

Gerçekleşen operasyonu siyasi ve hukuki temelde iki ayak üzerinden incelemek ve mücadele hattını da bu eksenlerde iç içe geçirerek sürdürmek gerekir. Elbette ATİK operasyonu esasen siyasi saiklerle gerçekleşmiştir. Ki hukuki boyutuna bakıldığında operasyonun siyasi karakteri daha bir açık ve net görülmektedir.

Alman devleti ATİK operasyonunu 11 Eylül’ün hemen arkasından çıkardığı “terörle mücadele” kapsamındaki faşist karakterli yasaya dayanarak gerçekleştirmiştir. Bu yasanın 129/a-b maddeleri kendi ülkesinde herhangi bir suç işlememiş olmakla birlikte, başka bir ülkede “terör faaliyeti” yürütüyor olmayı suç kapsamına sokmaktadır. Alman devleti bu yasayı Türkiye’de faaliyet yürüten TKP/ML örgütüne üyelik şeklinde işleterek uyarlamıştır. Alman yasalarına göre ise TKP/ML “terör örgütü” listesinde yoktur. Bir bütün ortaya atılan iddialar ise Alman devletinin yasalarını ihlal eden bir durumun olduğuna işaret etmediği gibi, tutuklama çıkardığı bütün ATİK üyeleri Türk devletinin politik baskısına maruz kaldığı için ya bizzat vatandaşlığa kabul edilmiş ya da politik mültecilik oturumu verilmiş kişilerdir. Alman devletinin iddialarından birisi Rojava için faaliyet yürütmek, buradaki Kürt direnişine destek olmaktır. Oysa aynı Alman devleti Barzani üzerinden Kobani’ye silah ve lojistik destek sağlamış, çeşitli düzeylerde YPG ve PYD temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bu açıdan da tam bir iki yüzlü ve kendini inkar eden bir düzlemde durmuştur. Temel iddialar ve suçlamalar bu eksendedir. Altı tamamen boş, kendi yasalarıyla çelişkili bu durum operasyonu yalın kat politik nitelikleriyle gün gibi açığa çıkarmaktadır.

Operasyonun politik amaçları ve hedefleri esasa oturmaktadır. Alman emperyalizminin politik hesapları Türk devletiyle çakışma noktası yakalamaktadır. Birincisi, Avrupa’da ki politik mültecilerin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasıdır. Gerek Avrupa gerekse de Türkiye ile ilgili politik amaç ve hedeflerine uygun mücadele yürütmelerini engellemek, inanç ve değerlerine bu tür operasyonlarla yabancılaştırmak ve bir bütün işçi ve emekçilerle ilişkisini zayıflatmaktır. İkincisi, devrimci-demokratik faaliyetleri “kriminalize” etmektir. Terör umacası ile bu faaliyetlerin meşruiyetine gölge düşürmek ve kazanılmış hakları bu şekilde tırpanlamaktır. Üçüncüsü, Alman emperyalizminin TC’nin faşist sisteminden azami oranda beslenecek politik iklimi yaratmasıdır. Demokratik, devrimci ve ilerici hareketlerin Türk egemen rejiminde mücadelesini genişletecek, yaygınlaştıracak ve var olan politik krizi derinleştirerek ezilenler lehine yeni olanak ve örgütlenme alanları yaratacak çalışmalarına “burjuva demokrasisi” ile darbe vurmaktır. Faşizmin devrimcilere daha güçlü saldırmasına uluslararası alanda meşruiyet ve açık destek sunmasıdır. Dördüncüsü, Ortadoğu’da Kürt silahlı direnişinin devrimci, demokratik diğer güçlerle kaynaşmasını, dayanışmasını engellemeye çalışmaktır. Aynı zamanda gericilere rağmen gelişen ve büyüyen bu dayanışmayı yasadışı, gayri-meşru ilan ederek var olan olanaklarıyla engellemeye, sabote etmeye çalışmasıdır.

Bu politik amaçlar emperyalist gericilikle Faşist Türk devleti ne kadar sorun yaşarsa yaşasın devrimcilere, demokratlara ve sisteme muhalif olan tüm hareket ve kesimlere düşmanlıkta stratejik ittifaklarını gölgelemeyeceğini göstermektedir. Bu uğurda hiçbir masraftan kaçınmadığı gibi aynı anda birçok Avrupa ülkesini harekete geçirerek merkezi bir operasyon yapmaktan geri bırakmamaktadır. ATİK operasyonu Almanya merkezli gelişse de Avusturya, Fransa, İsviçre ve Yunanistan’da seferber edilerek gerçekleştirilmiştir. Almanya faşist TC ile öyle sıkı bir çalışma yapmıştır ki AB kapsamındaki yasaları da kendi kirli çıkarlarına payanda yaparak bahsi geçen devletlerin yasalarını da adeta büyük güç ukalalığıyla paspasa çevirmeyi dayatmıştır.

Almanya’ya Yunanistan’dan Atılan Tokat!

Bu gerici politik hesaplara ve kirli çıkar ilişkilerine karşı yürütülecek karşı kampanyada aynı şekilde politik olmak zorundadır. Emperyalizmin ve egemen sınıfların siyasal ve ekonomik olarak ezilen halk kesimleri üzerinde ki sömürü, baskı ve sindirme politikası karşısında mücadele yürütenlerin faaliyetlerinin hedef olması meselenin politik ve sınıfsal niteliğini oluşturmaktadır.

Buna karşı ilk ve en etkili karşı koyuş Yunanistan özgülünde olmuştur. Yunan devletinin Almanların baskı ve dayatmasıyla gerçekleştirdiği operasyonda 2 ATİK üyesi tutuklanmıştır. Bunun yanında 2 ATİK üyesi de mültecilik sorunları kapsamında tutuklanmıştır. Yunanlı komünistler, devrimciler ve demokratlar bu hukuksuz ve tamamen politik nedenlerle gerçekleşen operasyona karşı hızla örgütlenmiş ve karşı kampanya başlatmıştır. Öncelikle yaygın bir kamuoyu çalışması başlatılmış, konuya duyarlı tüm kesimler bilgilendirilmeye ve bu eksende duyarlı kılınmaya çalışılmıştır. Bu noktada bildiri, afiş, broşür, basını bilgilendirme gibi yaygın bir çalışma örgütlenmiş, diğer yandan SYRİZA üzerinde baskı kuracak diplomatik kanallar çalıştırılmıştır. Meselenin politik karakterinin ve hedefinin altı çizilerek çalışmalar yürütülürken, diğer yandan gönüllü avukatlar grubu ile hukuki mücadele cephesi de açılmıştır.

Süreç iki aşamaya ayrılmıştır. Birinci ve öncelikli olarak kısa sürede sonuçlanacak Almanya’nın iade talebinin gerçekleşmesini engellemek ve tutuklananların serbest bırakılmasını sağlamaktır. İkincisi ise Almanya’nın tamamen politik nedenlerle Türkiye ile ortak yaptığı bu operasyonun çökmesini sağlayacak ve ATİK özgülünde komünist, devrimci ve demokratik faaliyetin meşru bir hak olduğunun altını daha güçlü bir şekilde çizmek ve ona yeni alan ve olanaklar yaratmak mücadele hattı örmek olmuştur. Birincisi ivedi, öncelikli ve basamak işlevi görecek görev iken ikincisi soluklu, derinlikli ve gelecek yeni saldırıları püskürtecek ve karşılayacak şekilde ele alınmıştır. Bunun ilk karşılığı iltica sorunu nedeniyle tutuklanan ATİK üyesinin kısa sürede serbest bırakılması olmuştur. Bunun yanında İnterpol araması olduğu gerekçesiyle tutuklanan ATİK üyesi de gerekli prosedürler ve bekleme süresi tamamlandıktan sonra serbest kalmıştır.

Nihayetinde kamuoyu oluşturma, alanlara çıkma, diplomatik kanalları kullanma ve güçlü bir hukuki eksende çok yönlü yürütülen mücadele ile Almanya’nın iade isteği Yunan temyiz mahkemesi tarafından oy birliği ile ret edilmiştir. ATİK üyesinin, Almanya’nın iade talebinin ve isnat edilen suçların tamamen soyut olduğu ve Türkiye’nin anti-demokratik ve sudan sebeplerle şekillenen talebinden farkı bulunmadığı gerekçesiyle derhal serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Böylece Yunan mahkemelerinde Almanya’nın operasyonun anti-demokratik, gerici siyasi mülahazalarla gerçekleştiği teyit edilmiştir. Bu süreç özellikle Yunanistan’ın reformist-solcu hükümeti SYRİZA’nın yeni hükümet olmasından kaynaklı sorunu kamuoyuna anlatmak ve duyarlı kılmak için zorlu bir durum yaratırken, diğer yandan Alman emperyalizmine karşı oluşmuş büyük tepkiden dolayı kolaylaştırıcı bir yanı içermekteydi. Bu kolaylaştırıcı ve zorlu yanları kavrayarak mesele politize edilmiş, bir program oluşturulmuş ve aşama aşama hayata geçirilmiştir. Nihayetinde haklılığa olan inanç ve kararlılıkla yürütülen mücadele hem kanallar açılmasına olanak sunmuş hemde sonuç alıcı girişimlerle hedefe odaklanmayı sağlamıştır. Sonucunda ise ciddi bir kazanım elde edilmiştir.

Bu karar hem ciddi bir politik kazanım hemde hukuki kazanımdır. ATİK’in sudan sebeplerle kriminalize edilmeye çalışılmasına karşı açılmış önemli bir gediktir. Dava henüz başlamadan bu kararla altı boşaltılmış, gerici bir politikanın hukuk kullanılarak gerçekleştirilmeye çalışılması deşifre olmuştur. Bu basamak ATİK operasyonlarına karşı yürütülecek mücadelede önemli bir kaldıraç işlevi görecektir, görmelidir. Almanya’da yürüyecek davaya karşı ciddi bir politik ve hukuki hazırlığın, devrimci ve demokratik faaliyetlerin bu davaya saldırarak genişletilmesi olanakları vardır.

Öncelikli Ve Zayıf Halkalar Koparılmalıdır!

Bu eksende ATİK operasyonuna karşı ciddi bir hazırlık ve seferber olma hali sağlanmalıdır. Öncelikle bu operasyonun politik hedefleri ve yönelimi konusunda bir netlik sağlanmalıdır. Bu en geniş kamuoyuna duyurulmalı, devrimci ve demokratik kesimlerle sorunu sahiplenecek şekilde ortak hareket zemini oluşturulmalıdır.

Bu süreci karşılarken öncelikli halkalar ve zayıf noktalar hedef olarak belirlenmelidir. Buralardan dosyaya saldırmalı faaliyetin esas hedefi olan Almanya yargılanmasına soluklu hazırlanılmalıdır. Elbette bunun yanında Türk devletinin ülkede devrimci ve demokratik kesimlere yönelecek dar ve geniş kapsamlı saldırılarında bu şekilde zemini kaydırılmalıdır. Dolayısıyla ilk yönelinmesi gereken halka Almanya’ya iade duruşmalarının olacağı Fransa, İsviçre üzerinde kamuoyu baskısı yaratmak olmalıdır. Davanın bütünlüğünü bozmadan, politik hedefini gözden kaçırmadan iadelerin engellenmesi ve tutuklu olanların serbest bırakılması hedeflenmelidir. Bu eksende özellikle Yunanistan mahkemesinin aldığı karar emsal niteliğindedir. Almanya’nın herhangi bir hukuki ilişkisi olmaksızın 11 Eylül’ün gerici yasalarını dayanak yaparak iade ve yargılama talebi boşa çıkarılmalıdır. Bu eksende özellikle ilgili ülkelerin kamuoyu üzerinde sistemli bir bilgilendirme ve duyarlılık oluşturma çalışmaları örgütlenmelidir. Konuya duyarlı ülkenin komünist, devrimci, demokratik kamuoyuna meseleyle ilgili dosyalar oluşturarak ortak mücadele çağrısı yapılmalıdır. Yine sorunun politik mültecilerin hak ve özgürlüklerini ilgilendiren yanı dolayısıyla diğer Türkiyeli örgüt ve partiler, kitle örgütleri vs ‘ye belirlenmiş ortak bir programla gidilmeli ve bu eksende “dayanışma ve özgürlük komisyonları” kurularak çalışmalar yürütülmelidir. Hem ilgili ülkelerin komünist, devrimci, demokratları hem de Türkiyeli ve diğer ülkelerin politik mülteci örgütleriyle birlikte organize bir faaliyet gerçekleştirilmelidir. Bu eksende sokak ve kitle ayağı bir yandan yürütülürken diplomatik kanallarda kullanılarak hükümetler ve mahkemeler üzerinde kamuoyu basıncı oluşturulmalıdır.

Yine aynı şekilde meselenin hukuki boyutu küçümsenmemeli ilerici, devrimci avukatlar soruna duyarlı kılınmalı, konunun uzmanı avukatlar çeşitli biçimlerde sürece dahil edilmelidir. Bu eksende güçlü ve sağlam bir hukuk ayağı örgütlenmelidir.

Bu ülkelerin dışındaki faaliyetler bu eksendeki çalışmaları besleyecek şekilde yapılmalıdır. Elçilikler önünde eylemler, konuya özel ve genel operasyon kapsamında dayanışma ve destek içeren metinler üzerinden ulaşılabilecek tüm kitle örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler ve kurumlar, aydın –yazar ve sanatçıların imzalarının alındığı geniş bir dosya oluşturmak gibi faaliyetler örgütlenmelidir. Bu iade davaları üzerinde ciddi bir basınç ve sonuç almak için güçlü bir politik araç olacaktır.

Yine özellikle faşist Türk devletinin zindanlarında uzun süre kalmış ve baskılara karşı Ölüm Oruçları gerçekleştirmiş ve bu yüzden ciddi sağlık sorunları olan yoldaşlarımız Almanya zindanlarında tutulmaktadır. Bu yoldaşların ciddi sağlık sorunları söz konusudur. Buna rağmen ağır ve zorlu zindan koşullarında tecrit altında tutuluyorlar. Bunların derhal serbest bırakılması için Almanya eksenli faaliyetler örgütlenmelidir. Bu eksende özellikle hekim örgütlerine özel çağrı yapılmalı, sağlık sorunları özel bir çalışma olarak örgütlenmelidir. Zira bu koşullarda zindanlarda tutulmak açık insan hakları ihlalidir. Konuya duyarlı insan hakları örgütleri bilgilendirilmeli Alman hükümeti basınç altında tutulmalıdır.

Devrimci Demokratik Mücadele Yargılanamayacak, Başaramayacaklar!

Bu özgün ve öncelikli meseleler sürecin ilk yüklenilmesi gereken ve koparılması gereken halkalarıdır. Ancak bunun ötesinde esas meseleye ciddi bir politik hazırlık yapılmalıdır. Sorunun politik muhtevası asıl olandır. Devrimci ve demokratik mücadelenin politik alanı daraltılmaya çalışılmaktadır. Almanya’nın gerçekleştirmek stediği yargılama asıl hedeftir. Özel ve öncelikli sorunlar bu asıl hedefe sıkı bir şekilde bağlanmalıdır. Operasyonun ve davanın özü hedefe konmalıdır.

Bu bağlamda bütün faaliyet alanlarında dayanışma ve desteği basitten karmaşığa, yakın olandan uzak olana doğru ören, örgütleyen bir planlama yapılmalıdır. Kamuoyunu bilgilendirecek, konuya duyarlı kılacak merkezi ve yerel ölçekli bildiri, afiş, bröşürler hazırlanmalı ve yaygın dağıtımı yapılmalıdır. Kamuoyunda temsiliyeti bulunan kişi ve kurumların mümkün olan biçim ve içeriklerle destekleri sağlanmalıdır. Alman kamuoyunu duyarlı kılacak, Alman hükümeti üzerinde basınç oluşturacak her olanak zorlanmalı, her fırsat değerlendirilmelidir. Bu eksende ATİK’le ilgili bilgilendirici dosyalar hazırlanmalı demokratik tüm kurumların bilgilenmesi dolayısıyla da desteği sağlanmaya çalışılmalıdır. Ön yargısız ve sınırlar koymaksızın bu çalışmalar örgütlenmelidir.

Yine hali hazırda ATİK’in kamuoyuna açtığı imza föyü vardır. Bu imza föyleri etkin bir çalışmayla yaygınlaştırılmalıdır. Konuya duyarlı kamuoyunun bulunduğu her etkinlik aynı zamanda bu çalışmanın mecrası olmalıdır.

Geniş kitlelere ulaşacak iletişim araçları ve olanaklar kullanılmalıdır. Basının gündemine hem hukuki boyutuyla hem siyasi boyutuyla sokulmalıdır. Bu noktada verili olanakların yanında yeni olanakları yaratacak koşullar gözden geçirilmeli, gerekli girişimlerde tutuk değil atak olunmalıdır.

Bu ve buna benzer yaygın soluklu, koordineli bir faaliyet örgütlenmelidir. Dönem dönem profili yüksek, dönem dönem ise rolentide yürüyecek mücadelenin öncelikli ortaya çıkan gündemlerinden kopmaksızın ancak süreklilik kazanmış bir faaliyet örgütlenmelidir.

Alman emperyalistlerinin kendi yasalarını da aşarak, kendi hukuk normlarını zorlayarak gerçekleştirdiği bu operasyonun bir bütünlük içerdiği asla unutulmamalıdır. Bu operasyonun Türkiye devrimci ve demokratik mücadelesine yönelen bir özü ve dolaysız sonucu vardır. Bu operasyonun ve yürüyecek davanın karşısında örülecek mücadele hattı Türk egemen sınıflarının konumlanışını ve mücadeleye yönelik yönelimini belirleyecek özellikler taşıdığı unutulmamalıdır. ATİK operasyonuna karşı yürütülecek mücadele, elde edilecek başarı, gösterilecek direnç devrimci ve demokratik mücadelenin alanını genişletecek, yeni olanakların oluşmasına vesile olacaktır. Ne kadar başarılı ve dirençli bir faaliyet örgütlenirse daraltılmaya çalışılan mücadele alanımız genişleyecek, meşruiyet sınırı büyüyecek gericiliğin pervasızlığı terbiye edilecektir. Bu aynı zamanda ezilen halk kesimlerinin politik mücadelesine ciddi bir katkı olarak eklenecektir.

 

 

 

 

 

76058

Sefa Ünal

Sefa Ünal  sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

 

Sefa Ünal

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar