Salı Mayıs 14, 2024

Yirmi Dört Saat Devrimcilik

Devrimci ideolojiye sahip olmak kadar bu ideoloji ışığında somutu tahlil edecek politikayı belirlemek ve ana müdahale edecek kadroyu yaratmak da bir o kadar önemlidir.

En zor ve zahmetli olan; en fazla dikkat, duyarlılık, yoğunlaşma gerektirecek olan militanın eğitilip hazırlanmasıdır. Nerede, nasıl davranıp, hareket edeceğini, ne yapacağını bilen, tek başına da kalsa yönünü bulabilen insan yetiştirmek, işte temel görev budur. Demokratik devrimin ihtiyacı olan budur. Kolektifin ihtiyacı olan da budur.

Yani öncüleşmek… Her alanda her konuda öncüleşmek. Kendisine, sınıfına, yaşama, çevresine doğru bakan, doğru anlayan; amacına ve mücadeleye doğru  anlamlar yükleyen; bunu hakkıyla yaşayan ve layıkıyla yürütendir. Örgüte koşulsuz, gerekçesiz  katılandır. Her gün, her an sistemden tam kopuş sağlama mücadelesi verendir. “24 saat devrimciliği” , “komple devrimciliği”, “doğru kararları uygulayacak doğru kadrolar olmayı” esas alan devrimciliğin öncüsü olandır.

Burjuva-feodal sistemden kopmak ve sosyalizmin insanı olmak gerekmektedir. Yani birey olmaktan kurtulup örgütün insanı olmak. Bireysellikten kurtulup kolektifin insanı olmak. Amaçsız yaşamdan kurtulup amaca uygun yaşamak. Kendin için yaşamaktan kurtulup devrim davası için yaşamak. Disiplinsizlikten kurtulup disiplinli yaşamak.

Bütün bunları gerçekleştirmek ve başarmak elbette çok zor, sancılı, bilinçli bir mücadele gerekir. Her an kendinle savaşmak, kendine müdahale edip yaşam ve pratiğini düzenlemek kısaca düşmandan daha fazla kendinle savaşmak gerekir. Kendisiyle savaşmayan, bunu amaç edinmeyen düşmana karşı savaşamaz.

Örgüt, her dönem ve her an da devrimin, halkın çıkarlarını savunan, onların özgürlüğünü temsil eden ve bunun savaşımını yürütmek gibi ciddi bir sorumluluğu olan iradededir. Militan bu gerçeklik üzerinden örgüte katılım sağlamışsa bireyin örgüte tabi olması anlamlıdır değerlidir. Militanın örgütün disiplinine-merkezine-kararlarına tabi olma gibi bir sorumluluğu vardır. Örgütün emir ve talimatlarına gönül rahatlığıyla uyma ve uygulama gibi bir görevi vardır.

Eğer ortada sorun yaşanıyorsa, çözülmeyen durumlar devam ediyorsa önce militanın kendi gerçekliğiyle yüzleşmek kendi pratiğini öncelik olarak sorgulamak gibi ciddi bir sorumluluğu vardır. Kendine doğru bakmayan dışına da doğru bakamaz. Kendini anlamayan dışını anlayamaz. Kendisiyle hesaplaşmayan dışındaki düşmanla hesaplaşamaz.

Örgütsel katılım her şey değildir!

Militan, örgütsel katılım sağlayarak görevinin tamamladığını düşünmemelidir. Her gün, her an örgütün ideolojisine; disiplin ve kararlarına amaç ve yönelimine katılmak esas olan budur. Unutmamak gerekir ki; her militan sistemden getirdiği, içinden çıkıp geldiği sınıfın-çevrenin-ailenin bir dizi zaaf ve zayıflıklarını da getirir. Tembellik, uyuşukluk, duyarsızlık, sorumsuzluk gibi ciddi sistemsel hastalıkları barındırır. Bunların bir çırpıda, bir hamlede, bir eğitimle atılamayacağını iyi bilmek gerekir. Sistemli, düzenli ve disiplinli bir şekilde, amaca uygun bir tarzda kendisiyle mücadele yürütmelidir.

Eğer militan örgütün istediği yazıları geç veriyorsa, randevularına geç gidiyorsa ya da gitmiyorsa, emir ve talimatlarını zamanında yerine getirmiyorsa, bireysel ve mali raporunu zamanında vermiyorsa, aldığı görevleri yerine getirmiyorsa ideolojik olarak örgüte katılmış kabul edilemez.

Militan kendi egolarından güçlü kopacak, ayrıcalıklı-bencil, düzensiz, disiplinsiz yaşamdan hızlı kopacak olan olmalıdır. Kopuş mücadelesini her gün, her an, her pratik ve görevde bilinçli-örgütlü yürüten olmalıdır. Her hareketi, her pratiği örgütlü olmalıdır. Bireyselliğe, keyfiyetçiliğe kendine göreciliğe hiçbir taviz vermemelidir. Örgütle yaşamalı, solumalı ve yürümelidir. Kendisini koşulsuz ve gerekçesiz örgütün yaşamına ve amacına uygun hale getirmelidir.

Haklarını hatırlarken sorumluluklarını asla unutmamalıdır. Özgürlüğünü düşünürken disiplini elden bırakmamalıdır. İkna olmak kadar emir ve talimatlarla da yürünebileceğini anlamalı ve böyle pratikler de olabileceğini bilmelidir. Halkın-örgütün insanı olmak; özgürlüğün-hakikatin insanı ve militanı olmak… Bunları başardığımız oranda halkın beklenen ve aranan öncüsü olabiliriz.

2966

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar