Perşembe Mayıs 30, 2024

YDG: “Direnişin Meşalesi, Zaferin adıdır Kaypakkaya!”

“Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş, egemenlerin, halkımıza dayattığı yoksulluk ve sefalete, yaşatılan acı ve akıtılan kana, halkımız üzerindeki siyasal ve sosyal tahakküme karşı koyuşun büyük cüreti olarak doğdu. 

Kaypakkaya yoldaş, yarım asırlık suskunluğu parçalayan keskin çıkışı, devrimciler üzerinde esen revizyonist ve idealist rüzgarın net kopuşu, komünist bilincin sapmaz duruşu oldu.

Kaypakkaya yoldaşın, komünist bilincinin ve devrime inancının sarsılmazlığı, onun görüşlerinin; milyonların pratiğinden, Marksizmin, Leninizmin ve Maoizmin devrimci deneyiminden damıtılarak üretilmesindendir. Onun görüşlerindeki haklılık ve devrimci öz, dönemin toplumsal pratiğinden besleniyor oluşundandır.

Kaypakkaya yoldaşın görüşlerindeki berraklıkta, onun toplumsal pratiğin direk içinde oluşu, bu pratiği MLM tarzda yorumlayışının yanı sıra, tarihsel dönemecin sarsıcı etkisi de bulunuyordu. 1968 Büyük Proleter Kültür Devrimi, dünyayı temellerinden sarsacak bir dalgayı meydana getirmişti. Bu dönemde dünya üzerinde esen devrimci rüzgâr, Türkiye’ye de uğramıştı. 68 dönemi Türkiye için de, sınıf mücadelesinin yeniden ivme kazandığı, gençliğin isyancı ruhunun ateşlendiği, köylülerin toprak işgalleri ile ağalara baş kaldırdığı, işçilerin büyük işçi direnişleri ile sistemi derinden sarstığı, ülkenin her yanından kendiliğinden direnişlerin patlak verdiği bir dönemdir. Bu dönemin, Kaypakkaya yoldaşın ideolojik şekillenişinin ve Türkiye devrim stratejisindeki siyasal hattına dair yapmış olduğu belirlemelere katkısı oldukça büyüktür. Kaypakkaya yoldaş, başta BPKD’nin deneyimleri olmak üzere, Sovyet Devrimi ve burjuva demokratik devrimleri deneyimlerinden öğrenmiştir.

Kaypakkaya yoldaş, dogmatizm ile yollarını keskin çizgilerle ayırmıştır. Kaypakkaya, sınıf savaşımı deneyimlerinden, ithal-ikameci değil, ülke gerçekliğine uyarlayan bir tarzda yararlanmıştır. Kaypakkaya yoldaşın sürekli olarak öğrenmeye açıklığını, yeniyi yaratma cüreti ile birleştirmesi ile komünist kimliği de oluşmaya başlayacaktı. Kaypakkaya ile birlikte faaliyet yürüten Ali Taşyapan’ın Kaypakkaya için: “İdeolojik çizgi benimseme ve sürdürme tutumunda edilgen alıcı değildi İbrahim. Devrimci pratiği gözden geçirildiği zaman bu özelliği görülüyor. Çapa döneminin başlarında hepimiz TİP taraftarıydık. Sol öğretiyi özümleyiş düzeyimiz geriydi, daha işin başındaydık. TİP’in mitinglerinden duyduklarımız, iki-üç solcu yazarın makalelerinden okuduklarımız, sağdan soldan kulak içi ettiklerimiz teorik bilgimizin toplamını oluşturuyordu. TİP’e güveniyorduk, gidişattan memnunduk. Tam bu hoşnut ortamda İbrahim’in memnuniyetsizliği uç verdi. Sorgulamasız, irdelemesiz çizgi benimseyişimizden, edilgen nitelikli düz taraftarlığımızdan hoşnutsuzdu. O’nun bu çıkışı dengelerimi sarstı, ‘galiba TİP’e güvenmiyor’ kuşkusuna kapıldım. Kuşkumu dillendirdim. ‘TİP öncümüzdür, bu açık, ama o da hata yapabilir. Hataları aşması, gelişmesi bilinçli taraftarları sayesinde mümkün olur. Bilgili taraftarlar olalım, bunun için okuyup kendimizi geliştirelim.’dedi İbrahim.” vurgusu boşuna değildir. Çünkü o toplumsal pratiği ve kitleleri, MLM’nin bir süzgeci olarak görür. Kaypakkaya’nın bu bakış açısı ona, “nerede direniş ve mücadele varsa orada olma” şiarını rehber edindirmiştir. “Değirmenköylülerin Mücadelesine Omuz Verelim” başlıklı yazısında, “Çorum İlinde Sınıfların Tahlili” ve “Kürecik Bölge Raporu”nda, “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi”ne dair saptamalarında, Kaypakkaya yoldaşın somut sonuçlar çıkartma ve pratiğin- kitlelerin içinde olma özelliğine rastlarız. Kaypakkaya yoldaşın, pratiğin içerisinde yer alma, kitlelerle kopmaz bağlar kurma, her direnişten ve devrimci çıkıştan büyük dersler çıkartma ve direnişleri besleme özelliği, onun devrimci coşkunluğunun ve komünist kimliğinin bir göstergesidir. Kaypakkaya’nın büyük bir coşkunluk ve çaba ile oluşturduğu komünist kimlik, bugünün komünist kadro ve önderlik çizgisinin de tarifidir.

Devlete korku, halka umuttur Kaypakkaya!

Kaypakkaya yoldaşın; araştırma-inceleme ve yenilenme durumu, netliği, devrim stratejisine dair adımları, sistemin dengelerini alt üst eden belirlemeleri ile devletin kırmızı çizgilerine kurşun oluşu, Kaypakkaya’yı 71 devrimci- silahlı çıkışındaki devrimci önderlerden ayrı bir yere taşımaktadır.

Kaypakkaya, yarım asırlık suskunluğu bir bıçak darbesiyle ikiye ayırır gibi bozmuştur. Kaypakkaya’nın ülkenin sosyo-ekonomik yapısına dair yaptığı belirlemeler ve sonucunda devrimin yoluna dair izlediği halk savaşı stratejisi, ölümsüzlüğünün 42. yılında bile devlet tarafından korkuyla anılmasına sebeptir.

Bu yıl Ermeni Soykırımının 100. yılını “geride” bırakırken dahi Ermeni Soykırımı söylemi, devletin öfke nöbetine sebep olmaktadır. Henüz “Ermeni” kelimesinin yasaklı olduğu bir dönemde Kaypakkaya yoldaş Ermeni soykırımı gerçekliğini net bir şekilde ifade etmiştir. 

Kaypakkaya yoldaş, dönemin işçi ve köylü direnişlerinin edilgen bir izleyeni değil aktif bir bileşeni olmuştur. Onun için Kaypakkaya yoldaş kitlelerin hem öğrencisi hem de öğretmenidir. Onun için Kaypakkaya’nın faaliyet yürüttüğü her nokta da destanlaşmış, ezilen işçi ve köylülerin gönlünde yer edinmiştir.

Kaypakkaya yoldaş sistemle ilk hesaplaşandır. Kaypakkaya’nın, Kemalizmin özüne ve ulusal soruna dair yaptığı belirlemeler, ona bu konularda sistemle ilk hesaplaşma özelliğini kazandırmıştır. Kaypakkaya’nın, Kemalizm ve ulusal sorundaki keskin ve berrak görüşü 72’den bugüne ışığımız olmaktadır. Onun için bugün Kaypakkaya yoldaş, Haki Karer ve Dörtler ile birlikte anılmaktadır. Onun için bugün, gerek Türkiye, gerekse de Suriye Kürdistanı’nda Kürt ulusuna karşı yapılan saldırılar, onun kurduğu Proletarya Partisi tarafından da göğüslenmektedir. Onun için bugün hız kazandırdığımız, ulusal soruna dair her adımımızda Kaypakkaya yoldaşın izi vardır.

İşte Kaypakkaya yoldaşın bu özelliklerinden kaynaklı devlet, onun bir resmine dahi tahammül edememekte, Kaypakkaya ismini ananlara 10’larca yıl hapis cezaları verebilmektedir.

Ancak Kaypakkaya yoldaş, aynı özelliklerinden kaynaklı ezilen milyonların yüreğinde, halka yönelik her saldırıdan sonra yeşermektedir. Onun yoldaşı olduğumuz için, 42 yıldır her çaldığımız kapının içerisine girebilmekteyiz. Bugün Kaypakkaya’nın resmini taşıyan küçük bir rozet dahi kitlelerle “kucaklaşma” sebebimizdir.

Onun için bugün diyoruz ki devletin sana olan korkusu iyidir, kitlelerin sevgisi daha iyidir.

18 Mayıs Şehitleri’ni Unutmadık, Unutturmayacağız!

Sönmeyen meşalemiz, dinmeyen isyanımız; İbrahim Kaypakkaya

Yolumuzu gösteren, karanlığı aydınlatan kızıl meşalemizdir; İbrahim Kaypakkaya

Öfkenin bilinci, direnişin rehberidir; Kaypakkaya

Gençliğin İradesi, Kaypakkaya'nın Bilinciyle Alanlara

Yeni Demokrat Gençlik”

 

50822

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

Sayfalar