Salı Mayıs 28, 2024

Volkan Yaraşır: İbrahim Kaypakkaya, ihtilalin yolu, ihtilalin ruhu ve ihtilalin manifestosudur.

İbrahim Kaypakkaya’nın idelojik- teorik mimarisi tarihsel olarak; Anadolu ve Mezopotamya halklarının isyan ve komünalite geleneğine, yerel olarak; 1960 sonrası, Türkiye’deki zengin sınıf mücadelesine, Uluslararası boyutta; 1968 küresel isyan hareketine, kültür devrimine ve ulusal kurtuluş savaşlarına dayanmaktadır.

Devrimci hareket açısından 1970′lerin başı bir momentumu ifade eder. 1971 devrimcileri, uçurumun kenarında yürümenin cüret ve cesaretini simgeler. Aynı zamanda ’71 pratiği, sistem dışı ve açık bir devlet karşıtı olmanın pratiğidir.

1971 devrimcileri bir tarihsel kopuş gerçekleştirdi. 50 yıllık revizyonist, parlamentarist ve legalist çizgi ’71 ihtilalciliğiyle aşıldı. İbrahim Kaypakkaya ise kopuştan kopuşu ifade etti. Yani ihtilalin yolu, ruhu ve manifestosu oldu.

İbrahim Kaypakaya 20. Yüzyılın iki büyük devrimin yolundan yürüdü: Rusya ve Çin devrimleri, kendini en net ll. Enternasyonal’de  ve devamı olan anlayışlarda somutlayan determinizme, ekonomizme, “evrimci sosyalizme”, pozitivist yozlaşmaya ve  sol skolastiğe (metafizik materyalizme) bir yanıttır. Dondurulmuş diyalektiğin parçalanmasıdır. Militan diyalektiğin devrimci praksisle yeniden kuruluşudur.

Rusya ve Çin Devrimi, İbrahimin sistematiğinin temel zeminlerini oluşturdu. Devrimin diyalektiği onun idelojik, teorik ve pratik atılımını sağladı.Çünkü her devrim bir diyalektiktir. İbrahim, bu devrimlerden ve diyalektiğinden beslendi ve ögrendi. Bu devrimler onun düşünsel sistematiğine yön verdi.

Devriminin diyalektiğini kavraması ve sistematiğine uygulaması Kaypakkaya’nın kopuştan kopuşu gerçekleştirmesini sağladı. Kemalizm  ve ulusal sorun çözümlemelerindeki olağanüstülük ve yıkıcılık buradan kaynaklanır. Kaypakkaya’nın  açılımları tesadüfi değil, devrimin diyalektiğidir ve devrimin imkanını aramasının sonucudur.

İbrahim Kaypakkaya sadece solun tek başına öne çıkardığı işkence direnen, bir devrimci değildir. Bu tavır İbrahim’i yoksaymanın , onu politik figüre indirgemenin yöntemidir. Bu tutum bir ikonoklastın, ikonlaştırılmasından başka bir şey değildir.

İbrahim Kaypakkaya için Kemalizm ve ulusal sorun üzerine önemli şeyler söyledi demekte tek başına bir şey ifade etmez. Bu totolojik bir yaklaşımdır.

Bu tavır da İbrahimin sistematiğini vulgarize etmektir, yani kabalaştırma ve içeriğini boşaltmaktır.

İbrahim Kaypakkaya’nın Kemalizm ve ulusal sorun çözümlemeleri bir devlet tahlili olması yanında, bir tarih tezidir.TC’yi ayakta tutan iki ana kolonu (ya da aşil noktalarını) göstermesi bağlamında devrimin olanağını açığa çıkarmaktır.

Ve bu çözümlemeleri onun parti anlaşıyla bir bütünlük taşır. Partinin adının Komünist olması bir yanıyla tarihsel bağ, diğer yanıyla işçi sınıfının devrimci rolüne, “tarihsel özneliğine”  vurgudur. Marksist Leninist vurgusu ise bir kopuş ve devrimci rotanın ifadesidir.

15-16 Haziran yazıları, kır kent diyalektiği, mikro sosyoloji çalışmaları, sınıfın tarihsel rolüne vurgular, proletarya diktatörlüğünün altının çizilmesi, halk savaşı, devlet analizi, diğer alt üst edici ilkler gibi bir ilk olan Ermeni Sorunu ve soykırımı açılımı İbrahimin sistematiğinin katmanlığını göstermektedir.

İbrahim Kaypakkaya compact bir yapıdır yada sistematik bir bütünselliktir.Bu bütünsellik içinde tabiki gerilim noktaları vardır. Olması da doğaldır. Marksizmin en karekteristik özelliğininde bütünsellik olduğu unutulmamalıdır. Gerilim noktaları bütünselliğin sadece ayrıntılarıdır.

Onun tarih tezi, devrim anlayışı, çalışma ve örgütlenme tarzı ve parti anlayışı bir diyalektiktir. Bu diyalektik kavrandığı ölçüde İbrahim Kaypakkaya kavranabilir ve anlaşılabilir.

Son olarak İbrahim Kaypakkaya Lenin gibi her zaman sınıfsal antagonizmanın tarafı oldu ve militan diyalektikle hareket etti. Bunun anlamı devrimin güncelliğini yaratmaktır. Lenin’i Marx bağlayan en belirleyici özellik budur. Devrimin güncelliği yani devrimin olanağı ve imkanını aramak. İbrahimin Kemalizm analizini  ve ulusal soruna bakışını, bu perspektifle ele almak gerekir.

Ayrıca İbrahim Kaypakkaya’nın diğer belirleyici özelliği Lenin gibi uzlaşmazlığıdır. Rusya’da  devrimin yolu Lenin’in Narodniklerle, Ekonomistlerle, Legal Marksistlerle, Menşeviklerle ve hatta eski Bolşeviklerle hesaplaşması ve uzlaşmazlığıyla oluştu.

Bu karakteristik yön, çelişkide taraf olmanın yaratıcı yıkıcılığıdır. Diyalektiğin pratiğe geçmiş halidir. Sınıfsal antagonizmayla sürece bakma ve müdahale etmedir. İbrahim hiç bir şartta ve koşulda ne ideolojik  ne de pratik düzeyde uzlaşmamıştır. İbrahimi belirleyen en temel yönlerden biri onun uzlaşmazlığıdır. Bir devrimci komünist önder olarak bu noktada bedel neyse, onuda layıkıyla ödemiştir. Devrimci diyalektik, İbrahimin bu özelliğini şekillendirmiştir.

İbrahim Kaypakkaya devrimin günceliğidir.

İbrahim Kaypakkaya yıkıcı bir teori ve yıkıcı bir pratiktir.

İbrahim Kaypakkaya ihtilalciliktir.

İbrahim Kaypakkaya ihtilalin yolu, ihtilalin ruhu, ihtilalin manifestosudur.

 

Volkan Yaraşır

99882

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

“KORKU KITASI” AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN FELSEFESI

 

KÜÇÜK BURJUVAZININ SEFIL HALLERI

 

Sayfalar