Pazartesi Mayıs 20, 2024

Umut..Mücadele.. Direnis

Aralık ayındayız...

    İdamlarla, işkencelerle, katliamlarla anılan bir aydayız.

    Gerçi diğer aylar da aynı yoğunlukla dolu desek yanılmayız.

    Çocukların yaşlarının büyütülerek idam edildiği aydayız.

    13 aralık...17 yaşındaki Erdal Eren yaşı büyütülerek tam 38 yıl önce AFC'nın generalleri tarafından idam edildi.Çocukların kurşunlanarak katledildiği... (-Mazlum Akay, Mehmet Nuri,Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Berkin Elvan devletin öldürdüğü çocuklardan bir kaçı - )

     Adı ALİ İsmail olan gencin sokakta sivil polisler tarafından kalaslarla dövülerek öldürüldüğü...

    Çocukların tecavüz edilerek katledildiği,on binlercesinin hapishanelere doldurulduğu ...

    İnsanların inançlarından dolayı hor görüldüğü, ötekileştirildiği, öldürüldüğü, katliamlara uğratıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

    Aralık dediğimizde katliamlar aklımıza geliyor...

    19 aralık Hapishaneler katliamı, 19 aralık 2000 yılında,Türkiye'nin en kanlı hapishaneler operasyonu yapıldı. F Tipi hapishanelere karşı 20 ekimden beri sürmekte olan Ölüm Oruçlarını sona erdirmek, siyasi tutsakları F Tipi hapishanelere doldurmak amacıyla 20 hapishaneye yapılan bu operasyonda 28'i siyasi tutsak olmak üzere 32 kişi katledildi. Yüzlerce siyasi tutsak yaralandı.

    19-26 aralık Maraş katliamı, 19 ile 26 aralık 1978 'de Maraş'ta alevi inancından insanlarımıza yönelik Faşist MHP ve ülkü ocakları tarafından devletin güvenlik güçlerinin gözetiminde, denetiminde gerçekleştirilen katliamda resmi verilere göre 150 kişi öldürüldü, 176 kişi yaralandı. Alevi inancından insanlarımıza ait 2000'in üzerinde ev ve iş yeri yakıldı. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500'e yakındır. Bu katliamın ardından hemen sonra bu bölgede yaşayan alevi nüfusun yüzde 80'i yurt içi, çoğunlukla da yurt dışına göç etti.

    28 aralık Roboski katliamı, 28 aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere ilçesinin Roboski köyünden Irak'a geçen bir grup kaçakçı F-16 uçakları tarafından vurulmuş, katliamda 17'si çocuk 34 kişi yaşamını yitirmişti. Bu katliam Kürt halkına yönelik katliamların ilki olmadığı gibi sonuncusu da değildi.


 

    Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki kurulduğundan bu yana seceresi katliamlarla dolu.1915 Ermeni soykırımı gibi bir insanlık suçu defterine kayıtlı. yine Süryanilerin  katliamları, Rumların, Yahudilerin zorla göç ettirilmesi...Günümüzde de Kürtler...Gerçi Kürtlerin katledilmeleri 1925'lerde başladı.Kürtlere yönelik imha ve inkar politikası kuruluşundan bu yana bu devletin temel politikası...

    Faşizmle idare edilen bu ülkede hakim sınıflar bununla da yetinmeyerek dönem dönem Askeri Faşist Diktatörlüklere geçiş yaptılar. 12 mart, 12 eylül gibi...

    Askeri Faşist Diktatörlükler (AFC) döneminde işkenceler, idamlar, katliamlar bir hız daha kazandılar. 12 mart ve 12 eylül AFC'ların iktidar olduğu yıllarda ilericiler, devrimciler, komünistler kurşunlandılar, işkencelerde katledildiler, idamlarda ölümsüzleştiler.

    12 martta Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) nin önderlerinden Mahir Çayan 10 yoldaşıyla birlikte Kızıldere'de katledildiler.

    Yine 12 martta TDH'nin önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan darağacında ölümsüzleştiler. TKP/ML'nin kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya Amed zindanında işkencede katledildi.Ser verip sır vermeyen önder olarak tarihe not düşüldü.

    12 eylül AFC  döneminde 12 marttan çıkarılan derslerle işkenceler, sokak infazları, idamlar tüm hızıyla devam etti.Hapishanelerde özellikle Amed'de katliamlar gerçekleşti. Kürt ulusal mücadelesinin onlarca insanı katledildi.  Mazlum Doğan'lar  zülme,işkencelere Newroz'da bedenini ateş topuna dönüştürerek yanıt oldular.


 

    Günümüzde de faşist diktatörlük yüzündeki peçeyi atarak açık faşizme, tek adam diktatörlüğüne geçiş yaptı.

    Hapishaneler tarihinde hiç olmadığı kadar dolu.

    Kadınların sokak ortasında katledildiği, çocuklara tecavüzün tavan yaptığı, öğrencilerin hapishanelere doldurulduğu,Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikasının en koyusunun uygulandığı ...

 Kürt şehirlerinin tanklarla, obüslerle yıkıldığı, bodrumlarda yüzlerce sivilin kurşunlanarak, yakılarak katledildiği...

 İlericilerin, devrimcilerin, komünistlerin kurşunlandığı, sokak infazlarının yapıldığı, hapishanelere doldurulduğu...

 Ülkenin bir bütün hapishaneye dönüştürüldüğü ...

 Sendikaya üye olan işçilerin işten atılarak açlığa mahkum edildiği...

 Haklarını arayan greve giden işçilerin gözaltına alınarak hapishanelere doldurulduğu ...

 İşçi cinayetlerinin  tavan yaptığı ...Tek adam diktatörlüğüyle yönetilen bir ülkede yaşıyor insanlarımız.

Tüm bu olumsuzluklara karşın işçilerin,emekçilerin direnişlerine, kadınların mücadelelerine ...

 Devrimcilerin, komünistlerin, Kürt ulusal hareketinin faşist diktatörlüğe karşı ortak mücadelesine de tanıklık ediyoruz.

    Bu ülkede direnişlere de tanıklık ediyoruz.

    Devrimcilerin, komünistlerin örgütlülüğünde direnişin olduğu yerde mücadele yükselir, umut yeşerir.

    UMUT işçinin örgütlülüğünde, emekçinin direnişinde...

    UMUT dağlarda...

17167

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Sayfalar