Cumartesi Nisan 27, 2024

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

Gelişen teknoloji sayesinde, insanlar, nerede ne oluyor anında  takip edebiliyor, gelişmelerden haberdar olabiliyor. Ayrıca, bir ülkeyi tahlil etmek için de gidip görmek gerekmiyor.

 

Yazı da dikkatimi çeken, Brezilya’nın “yarı-feodal” değerlendirilmesiydi. Şöyle tanımlanıyor: “Ülkemizle ilgili mevcut değerlendirmemiz bürokratik kapitalist ve gelişmekte olan yarı-sömürge, yarı-feodal yapıdır.“

 

Yukarıda da belirtiğim gibi, internet sayesinde bütün ülkeler ve o ülkelerdeki gelişmeler elinin altında oluyor. Ve hatta nasıl ki TÜİK’in verileri izlenebiliyorsa, diğer ülkelerdeki istatistik kurumların verileri de aynı şekilde izlenebiliyor.

 

Söz konusu örgüt, hangi verilerden ve hangi kriterlerden hareketle Brezilya’yı „yarı-feodal“ değerlendiyor bilmiyorum. Ancak, ben Brezilya’nın kapitalist olduğunu ve Türkiye’deki kapitalist gelişmeden daha ileri düzeyde olduğunu biliyorum.

 

Burada, Brezilya’nın sosyo-ekonomik yapısını inceleyecek durumumuz yok. Ancak, bazı istatistiki veriler, bir ülkenin ekonomik ve toplumsal durmunun ne olduğu konusunda yaklaşık olarak bir fikir verebilir.

 

Brezilya, 2010 yılı verilerinden hareket edilirse, GSYİH açısından dünyanın 8. Ekonomisi. Ancak, 2013’de 7. sıraya çıkarak, İngiltere’nin önüne geçeceği tahmin ediliyor.

 

Bir ülkenin toplumsal yapısı, yaklaşık olarak, aşağıdaki verilerden çıkarılabilir:

 

(Bir) Brezilyz'da şehirleşme oranı ise % 87,4’dir. Bu oran, en gelişmiş kapitalist emperyalist ülkelerin bazılarından bile ileri düzeydedir. Köylülüğün en kısa zamanda en fazla mülksüzleştirildiği ve şehirlere sürüldüğü ülkelerin başında Brezilya gelir. Amazon ormanların derinliklerinde bir kaç yerli kabile kaldı, onları da kapitalist pazara bağlamanın uğraşı içindeler. Adı geçen örgüt, bu kabilelere bakarak mı „yarı-feodal“ tesbiti yapıyor, demeye dilim varmıyor.

 

(İki) Brezilya’da, ekonomik sektörlerin GSMH’ya katkıları ise sırasıya şöyledir: Tarım: % 5,5, sanayi, % 27,5 ve hizmetlerin katkısı ise % 67,0’dır. 

 

(Üç)  Yine, çalışan nüfusun % 17,4’ü tarımda, % 22,6’sı sanayide ve % 59,7’si ise hizmet sektöründe çalışmaktadır. Tarım da çalışanların da büyük bir bölümünün tarım işçisi olduğu gözönüne alınmalıdır. Çünkü toprakların büyük bir bölümü büyük çiftlik sahiplerinin elindedir. Ve bir çok emperyalist ülkenin Brezilya’da dev tarım işletmeleri söz konusudur.

 

Dünyanın 7. Büyük ekonomisi olan  Brezilya’nın kapitalist iç pazara bağlanmayan hiç bir yerleşim yeri kalmamıştır. Bunu şehirleşme oranından çıkarabiliriz. Yaklaşık 200 milyon nüfusuyla büyük bir ülke olan Brezilya, 107 milyon aktif olarak çalışana sahiptir. 

 

Dünyanın en büyük ihraçatçı ülkeler sıralamasında yeri 24. sıradadır. Dış ticaret fazlası veren bir kaç ülkeden birisidir. Dünya tarım ürünleri ihracatında, ABD ve AB’den sonra 3. sırada yer almaktadır.

 

 

Yazı da şöyle bir veri de var: "Toplam toprak sahiplerinin % 1’i toplam toprağın % 50’sine sahiptir.  ....  Bu alan 200 milyon hektardır, yani toplam toprak mülkünün yarısıdır." Bunun anlamı; ekilebilir toprakların yarısı tarımla uğraşanların % 1'nin elinde toplanmış. Bu, köylünün topraksızlaştırılması ve üretim aracı olarak toprağın belli ellerde yoğunlaşmasının bir ifadesidir.

 

 

Brezilya’da yoksulluk büyüktür. Özellikle kırsal alanda yaşayan köylülerin ve tarım işçilerinin yoksulluğu ön planda iken, mülksüzlerin aktığı şehirler de birer devasa yoksulluk merkezleri haline gelmiştir. Toprak sahipleri ile tarım işçileri arasında sıklıkla çatışmalar yaşanırken, toprak sahipleri işçilere yönelik yer yer katliamlara varan baskılar uygulamaktadır. ILO’nun 2004 verilerine göre, tarımda, yaklaşık 25 bin köle işçi çalıştırılmaktadır. Bugün de bu uygulama bütünüyle ortadan kalkmış değildir. Hem paramiliter güçlerle hem de devletin resmi güvenlik güçleriyle işçilere ağır baskılar uygulanmaktadır. Aynı şekilde, şehirlerin yoksul yerleşim alanlarında devletin katliamlar uyguladığı bilinmektedir.

 

Bunları, kısa notlar halinde buraya aktarmamın nedeni; kapitalizmi, toplumsal bir zenginlik olarak gören anlayışların yanlışlığıdır. Kapitalizm, bir avuç burjuvazinin zenginliği pahasına,  kitlelerin muazzam ölçüde mülksüzleştilmesi ve yoksullaştırılması demektir. 

 

Brezilya’da kitlelerin yoksulluğuna ve devletin baskılarına bakarak, ülke „yarı-feodal“ değerlendiriliyorsa, büyük bir yanılgıdır. Daha doğrusu, bu, kapitalizmi „refah toplumu“ gösteren burjuvaziye hak veren bir yaklaşım olur. 

 

Acaba, Maoistler bulundukları ülkeleri böyle değerlendirmek mecburiyetinde mi? Özellikle de yarı-sömürge bağımlı ülkelerdeki Maoistler, kendi ülkelerini „yarı-feodal“ değerlendirme yükümlülüğü mü taşıyorlar? Mao, Çin’i yarı-feodal değrlendirdi diye, kendine „maoist“ diyen siyasal yapılar da aynı Mao’nun Çin’i değrlendirdiği gibi, kendi ülkelerini de Mao’ya bakarak mı değerlendirmek zorundalar? Yoksa Mao; „hangi ülke olursa olsun bütün yarı-sömürgeler aynı zamanda yarı-feodal“ mi demiş! Ya da Mao; bilimsel olun, araştırma yapmadan basma kalıp ve yüzeysel bir şekilde kendi kafanızın içindeki öznel şablonlara mı sosyal olguları yerleştirin“ demiş? 

 

Ya da 

 

Mao; „Gerçeği pratik içinde keşfedin ve gene pratik içinde kanıtlayıp geliştirin“ yerine, sübjektif dünyanızı gerçeklerin yerine mi geçirin demiş? 

 

Elbette hayır! Mao, ML bilimi kendine rehber edinmişti. Bu nedenle de ML geliştirerek MLM düzeyine ilerletebildi.

 

Mao, Çin’i ML bilimin ışığında değerlendirdi ve ona göre devrimin strateji ve taktiklerini geliştirerek Çin Devrimi’ne önderlik ederek devrimi başarabildi. Mao’yu yanlış kavrayanlar ise, onu ML özünü alacakları yere, onun Çin özgülündeki değerlendirmelerini birebir kendi ülkelerine uygulamaya çalışıyorlar. Yalnış olan burasıdır.

 

 Bir çok ülkede, kendine Maocu diyen kimi örgütlerin durumu böyledir dense pek de abartılı bir saptama olmayacaktır.

 

Kısacası, Mao gibi enternasyonal proletaryanın ML bir ustasını, sübjektif ve dogmatik sığ anlayışlara alet edilmesine karşı sessiz kalmak doğru olmasa gerek….

 

                                                         ***14.01.2013 

108639

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar