Perşembe Mayıs 9, 2024

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:: Elleri ve silahlarıyla devrimi yaratanlara! Ocakta, Kavgamızda Ölümsüzleşenlere!

Ocak ayının son haftası düzenlenen “Parti ve Devrim Şehitleri Haftası”na ilişkin Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninst(TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu(TİKKO) Rojava Komutanlığı yayımladığı açıklamada, “Bizler asla elleri ve silahlarıyla devrimi yapanları unutmayacağız.  Yaptıklarıyla ve sözleriyle konuşulanlar var oldukça unutulmazların sayfalarında yenilmezler listesinde hep onların yoldaş isimleri yazılı kalacaktır” diye belirtildi.  

“Gerçekliğin dolaysız anlatıcı ve yaratıcı dili ve yüreği olanlar ölümsüzdür.”          

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı’nın yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Devrimin ve özgürlüğün ölümsüz yürütücüleri yüksek bir emek ve kanla özgürlükleri örgütleyip çoğaltırlar. Tarihin ve yaşamın unutulmazları arasında yer alan ölümsüzlerimiz, köleliğin ve cehaletin orta yerinde parlayan ve ışıldayan kutup yıldızları gibidir. Varoluş nedenlerinin merkezinde zulmün kalelerini parçalayıp yıkmak, sömürücülerin saltanatına son vermek vardır. 

Bütün yaşamlarını utanılası sömürü ve zulüm dolu düzeni tarihin derinliklerine gömmek için örgütlerler. Devrim davasına kendini adayanlar aynı zamanda ölümün kefenini her an yırtmaya da hazırdırlar. Çünkü onlar çok iyi bilmekte ve anlamaktadırlar ki; özgürlük ve hakikat peşinde koşanlar mücadelenin en çetin ve zorlu anlarını yüzlerinde tükenmek bilmeyen gülüşleriyle karşılamaya hazır olmak zorundadırlar. Kötülük ve çirkinliklerle dolu sömürü ve zulüm dünyası ancak büyük bir bedel ödeme cüretiyle ve büyük bir devrimci savaş pratiğiyle alt edilebilir.

Gök kubbenin altında yaşlı dünyanın yoksul topraklarında yaşayan çeşitli milliyet, renk, dil ve cinsten mazlumlar kurtuluşa ve sınırsızlığa doğru başarıyla yürümesi ancak örgütlü bir güçle olur. Ve onun sıra neferlerinin büyük fedakarlığıyla mümkün olur. Bunun dışında başka bir fikir başka bir yol ve öneri ancak varılacak hedefin mesafesini uzatır. Henüz gökkubbenin altında emeksiz, bedelsiz, kansız bir kurtuluş yolu çizilmemiş; sokak ve caddelerinde ölümsüzlerin resimlerinin asılı olmadığı bir özgürlük manifestosu henüz yazılmamıştır. Her okul ve akademinin esas konusu “savaş-bilim-çelişki” olmadan kurtuluşun yaşamsal bilgileri elde edilemez.

Bu yol zorlu bir o kadar onurludur. Büyük bir cüret, sarsılmaz bir cesaret ve yüksek bir kahramanlık ister. Uyuyan milyonların uyandırılması uçurum dibine yuvarlanmışların zirvelere çıkarılması ancak derin bir devrimci bilinç, sarsılmaz bir irade alt edilmeyecek bir gerilla ordusuyla başarılır. Bilincin ve silahın”“yığınların ve devrimci savaşın” buluşup bütünleştiği stratejik bir yol ancak kurtuluşun yolunu aydınlatır. Bulunan yol her gün daha derin daha geniş şekilde ezilenlere açılmadıkça zafer, sonu gelmez bir hayal olarak kalır. Tüm bu soylu görevlerin orta yerinde varlığımızın, özgürlüğümüzün tayin edici yapı taşları olan ölümsüzlerimizin söz ve vasiyetleri yazılıdır. Tüm değerlerimizin en somut bileşkesi olan şehitlerimizin kavga dolu özgürlük anıları vardır. Onların, yüzlerin, binlerin sayısız devrimlerin OCAK takipçileri olan komutan Nubar Ozanyan, yürek işçisi Serdar Can, direnişin sıkılı yumruğu Güzel Anamızın kavga türküleri miting meydanlarında dinlenir. Savaş alanlarında namluları konuşur. Eğitim akademilerimizde sözleri yazılır. Ateş dolu sohbetlerimizde anılar dolaşır. Ve direniş ve savaş destanları yeniden kendini yaratarak yazılır. Faşizmin hüküm sürmediği bir karış toprak ve hava parçasının kalmadığı ülkemizde herkesin susturularak sindirilmeye, çökertilmeye çalışıldığı bir süreçte şehit yoldaşlarımızın direniş ve savaş iradeleri umudun adı olarak konuşulacaktır. Yani şehitlerimiz konuşacaktır. Ve o an bütün sokak ve caddelerdeki emekçiler ayağa kalkarak marşlarla uğurlanan ölümsüzlerin önünde şapkalarını çıkartarak bir kez daha selama duracaklardır. Büyük bir saygıyla susan öfkeli kalabalıkların önünde konuşan sadece devrim şehitleri olacaktır.

Direniş özgürlüğe, özgürlük yaşama, yaşam da ölümsüzlüğe yol açar. İnsan amaçtan düşerse inançtan da düşer. Şehitlerimiz halkımız ile çağdaş dünya arasında kurulan sağlam direniş ve inanç köprülerdir. Yaşamlarını sözlerinin sahibi olarak yaşamak, bunun için hayatlarını ortaya koymak zorunda olduklarını çok iyi bilerek sınırsızlığın ve sonsuzluğun yoluna çıktılar.

Bizler asla elleri ve silahlarıyla devrimi yapanları unutmayacağız.  Yaptıklarıyla ve sözleriyle konuşulanlar var oldukça unutulmazların sayfalarında yenilmezler listesinde hep onların yoldaş isimleri yazılı kalacaktır. Kurulacak dünyanın yaratılacak özgür geleceğin en sağlam yapı taşlarının üzerinde hep onların ölümsüz gülüşleriyle dolu resimleri olacaktır. Dünyanın ve ülkemizin mazlum çocukları o resimlere bakarak kendilerini ve yaşamlarını yaratacaktır. O resimlere gururla bakarak dimdik duracaklardır kötülüklerin ve cehaletin karşısında!   

Ve bizler şehitlerimizi anmanın sadece ve sadece onların ayak izlerinde bilinç ve cesaretle yürümek olduğunu bilerek yaşama ve savaşma andımızı yazıyoruz. Ve bizler şehitlerimizi anmanın ne bir an olsun yas tutmak ne de bir damla gözyaşı dökmek olmadığını bilerek kararlılıkla geride bıraktıkları görevleri tamamlamaya çalışacağız. Bu görevleri omuzlamak olduğunu bilerek stratejimizin gereklerini yerine getirmeye çalışacağız.      

Gerçekliğin dolaysız anlatıcı ve yaratıcı dili ve yüreği olanlar ölümsüzdür.”      

46165

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:: Elleri ve silahlarıyla devrimi yaratanlara! Ocakta, Kavgamızda Ölümsüzleşenlere!

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar