Perşembe Mayıs 9, 2024

TKP/ML KADIN KOMİTESİ | “Bizi yenemeyeceksiniz! Ya kazanacağız! Ya kazanacağız!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bir açıklama yapan TKP/ML Kadın Komitesi, “Bizi yenemeyeceksiniz! Biz hep vardık ve de var olacağız! TKP/ML Kadın Komitesi olarak devrim mücadelesinde fiziken yitirdiğimiz ve de erk-eklerin tahakkümü altında her ay onlarcası katledilen tüm kadınlar adına söz veriyoruz: Ya kazanacağız, ya kazanacağız! Ya zafer, ya zafer!” dedi. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamayı 8 Mart vesilesiyle olduğu gibi yayınlıyoruz:

BİZİ YENEMEYECEKSİNİZ! YA KAZANACAĞIZ! YA KAZANACAĞIZ!”

Kadının tarihi yalnızca ezilmenin, sömürülmenin, ikinci sınıf olarak görülmenin, şiddete uğramanın tarihinden ibaret değildir. Bu tarih aynı zamanda isyanın, direnişin, mücadelenin, bedel ödemenin ve ödetmenin de tarihidir. Ve biz TKP/ML Kadın Komitesi olarak, mücadelenin, direnişin en ön saflarında olan kadınların izini takip ediyor, geleceğe yeni izler bırakıyor ve devrim yürüyüşünü zafere ulaştırmak için BİZ DE VARIZ diyoruz…

İsyan ve direniş tarihimizin en önemli sayfalarından biridir kuşkusuz ABD’nin New York kentinde, ağır çalışma koşulları, uzun iş günleri ve buna karşın çok düşük, evet, erkek işçilerden de düşük ücretlere karşı kadın dokuma işçilerinin 8 Mart 1857 tarihinde ayağa kalkışı.

Kadın direniş takviminde bir başka sayfa ise 8 Mart 1908‘i gösterir. Bu sayfada, ABD’de Manhattanlı iplik işçisi kadınların 8 saatlik iş günü başta olmak üzere çeşitli taleplerle direnişe geçişi yer alır.

Ve yine aynı gün, yani 8 Mart 1908‘de bir başka ABD kentinde New York’ta dokuma işçisi kadınlar da direnişe geçmiştir. On binlerce işçinin “çalışma koşullarının düzeltilmesi, 10 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret” talebiyle başlattıkları grev, kapitalistlerin en vahşi saldırılarından birine maruz bırakılırken, direnişteki bir fabrikada çıkan yangında 129 kadın işçi yaşamını yitirir.

Kapitalistler o fabrikada yananın sadece işçilerin bedeni olduğunu düşünür, ancak yanan işçi kadınların küllerinden doğacak anka kuşlarını hesaba katmazlar. Nitekim Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin’in önerisiyle, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda bu direnişlere atfen 8 Mart, emekçi kadınların günü olarak kabul edilir. Yani dokuma işçilerinin yanan bedenleri emekçi kadınların elinde bir mücadele meşalesine çevrilir.

Enternasyonal proletaryanın mücadelesinin en önemli günlerinden biri olarak 8 Mart’ın meşalesi 108 yıldır kadınların ellerinde güncellenerek harlanıyor, sömürü sistemine ve patriarkal zincirlere karşı sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya umudunu geleceğe taşıyor.

Ekonomik kriz, OHAL ve savaş günlerinde 8 Mart…

Bu yıl 8 Mart’ı başta parçası olduğumuz Ortadoğu toprakları olmak üzere emperyalistler ve onların yeminli uşaklarının tüm dünya üzerinde yeniden kurmaya çalıştıkları kanlı oyunun ağırlığı altında karşılıyoruz. Bir yanda 2008’den bu yana tüm pansuman önlemlerle ve işçi sınıfı ile emekçilerin sömürüsünü artırmakla içinden çıkmaya çalıştıkları ekonomik kriz, bir yanda bu krizin de tetiklediği politik açmazlar, diğer yanda kartların her gün yeniden karıldığı, tüm aktörlerin doğrudan sahaya girdiği Suriye’deki savaş tüm dünya halklarını tehdit eden boyutlarda bir sürecin kapılarını aralıyor.

Ülkemizde ise 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak kullanan R. T. Erdoğan/AKP iktidarının artık olağanlaşmış Olağanüstü Hal rejimi kendilerine koşulsuz biat etmeyen her kesime karşı baskı politikalarını yaygınlaştırıp derinleştiriyor, ülkeyi adeta bir halk hapishanesine dönüştürüyor. Erdoğan/AKP iktidarının ülke içindeki devlet terörü, Suriye’de işgale dönüşüyor, en son Efrîn işgal saldırısında olduğu gibi Ortadoğu halklarının kanıyla ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Ama bunların hepsi iktidarlar cephesinde yaşanan gelişmelerdir. Madalyonun diğer yüzünde ise baskının, şiddetin, zulmün olduğu her yerde olduğu gibi direniş ve mücadele var. Ülkede OHAL’in saldırı ve tutuklama terörüne karşı alanları “herHALde direniyoruz” diyerek terk etmeyen kadınlar var. Sokaklar kadınlar ve LGBTİ+’lar için her geçen gün daha güvensiz hale gelirken, evlerine kapanmayan kadın ve LGBTİ+’lar var… Kanun Hükmünde Kararnamelerle işten atılan on binlerce kişinin sesi olan ve ölümüne direnen Nuriyeler var… Türkiye Kürdistanı’nda özyönetim direnişi sürecinde olduğu gibi yaşamını, toprağını savunan, özsavunma hakkını halkını savunmaya yükselten militan kadınlar var… Rojava’da Kobanê, Reqa ve en nihayetinde Efrîn’de DAİŞ, ÖSO vb. çetelerin ve Türk devletinin işgal saldırılarına karşı bedenini kalkan yapan Arinler, Avestalar var… Evinin bahçesine girerek gaz bombası atıp, evin pencere ve camlarını kıran İsrail askerine tokat ve yumrukla saldıran Ahed Tamimiler var… Kürtaj yasağına, kadın katliamlarına, ücret eşitsizliğine karşı kadın grevleriyle yaşamı durduran Latin Amerika ve Avrupalı kadınlar var…

Özgürlüğümüzü, kurtuluşumuzu kaybettiğimiz yerde bulacağız!

Kadın olarak tarihimizin ilk yenilgisini aldığımız özel mülkiyet düzenine geçişte, ardından sınıfların ortaya çıkışında kaybettik adımızı, sesimizi ve özgürlüğümüzü. Ardından gelen tüm sistemler, emeğimiz, bedenimiz, cinsiyet kimliğimiz üzerinden sömürülerine sömürü, zenginliklerine zenginlik katarak büyüdüler. Patriarkal tüm sömürü sistemleri ezilenlerin üzerinde kurduğu tahakkümden beslenirken, kadınlar “ezilenin ezileni” olarak yer aldılar bu denklemde yerlerini.

Kurtuluşun bu denklemden çıkarak değil, denklemi parçalayarak olacağının bilinciyle “Giyotine gitme hakkımız varsa, kürsüye çıkma hakkımız da olmalı” diyen Fransız devriminin öncü kadınlarından Olympe de Gouges, “Ceza talep ediyorum. Bugün tok olanlara, sefa sürenlere, milyonların ekmeğini hangi acılarla kazandığını bilmeyenlere, hissetmeyenlere” diyen Rosa Luxemburg, “Yaşamın olduğu her yerde savaşmak istiyorum” diyen Clara Zetkin, “Hangi görevi yürütürsem yürüteyim, emekçi kadını tümüyle özgürlüğe kavuşturma ve yeni bir cinsel ahlak için temel oluşturma amacının her zaman etkinliğimin, yaşamımın en yüce amacı olacağının kesinlikle bilincindeyim” diyen Aleksandra Kollantai, N. Krupskaya, Çiang Çing, komünizmin topraklarımızdaki ilk kadın şehidi Maria, enternasyonal proletaryanın Türkiye kolunun öncüsü TKP/ML’nin ilk şehidi Meral Yakar, “Cesaretiniz varsa gelin” diyen Sebahat Karataş, Mine Bademci, özgürlüğün yolunun dağlardan geçtiğini bilen ve o yolları arşınlayan Sefagül, Nurşen, Gülizar, Fatma ve Derya, “Nerede bir ezilen, bir haksızlığa uğrayan ve darda kalan varsa onun yanındayım” diyen Güzel Ana, Rojava devriminin harcı olan Arin Mirkan, Avesta Khabur, Ivana Hoffman, Ayşe Deniz, Kader Ortakaya…

Hepsi kadınları ikinci cins olarak konumlandıran sömürü sisteminin dayattığı denklemi parçalamak için yola çıktılar, çünkü özgürlüğümüzün, onu kaybettiğimiz yerde olduğunun bilincindeydiler!

Bugün onların ayak izlerine, deneyimlerine kendimizinkileri de katarak, yaşamın her alanında patriarkanın işgal ettiklerini yeniden elde etmek ve bu esaretten kurtuluşumuz için bu savaşın en ön mevzilerden ayağa kalkıyoruz. Türkiye ve T. Kürdistanı’ndan Rojava’ya bulunduğumuz tüm alanlarda patriarkal sömürücü, sömürgeci güçlere karşı bayrağı hakkıyla ve kadın dayanışmasıyla daha yükseklere taşıyoruz. Tüm iktidarların, kriz-savaş vs. anlarda ilk saldırdığı alanın kadın mücadelesi ve kazanımları-kararları olduğunu içte-dışta tüm çatışma noktalarında yaşayarak deneyimliyor ve emeğimizin gasp edilip bize karşı kullanılmasının önünde kararlılıkla duruyoruz.

Bizi yenemeyeceksiniz! Biz hep vardık ve de var olacağız!

TKP/ML Kadın Komitesi olarak devrim mücadelesinde fiziken yitirdiğimiz ve de erk-eklerin tahakkümü altında her ay onlarcası katledilen tüm kadınlar adına söz veriyoruz:

Ya kazanacağız, ya kazanacağız! Ya zafer, ya zafer!

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!

Kahrolsun patriarkal sömürü sistemi!

Yaşasın kadın dayanışması!

TKP/ML Kadın Komitesi

Mart 2018

46059

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Sayfalar