Pazar Mayıs 19, 2024

TKP/ML Enternasyonal Büronun açıklaması:Tüm Kardeş Parti ve Örgütlere

Partimize bağlı Halk Ordusu TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Ordusu) gerillalarıyla faşist Türk Ordusu arasında Dersim'in Aliboğazı alanında 23 Kasım 2016 tarihinde başlayan ve 28 Kasım 2016 tarihine kadar süren çatışmada 8 yoldaşımız şehit verilmiştir. 6 gün süren çatışmada yitirdiğimiz halk savaşçıları; Ersin Erel, Hasan Karakoç, Murat Mut, Alican Bulut, Samet Tosun ve kimlikleri tespit edilemeyen 3 yoldaşımız kahramanca çarpışarak güneşe uğurlanmışlardır. Faşist Türk Ordusundan iki askerin saf dışı bırakıldığı çatışmada, beyaz ordu kayıplarının daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Zira, her zaman olduğu gibi Türk devletinin kayıplarını gizlediği bilinmektedir.

Türk devletinin yüzlerce askerinin ve özel komando birliğinin katıldığı, her türlü silah ve askeri aracın kullanıldığı bu çatışmada, TİKKO savaşçıları 6 gün boyunca faşist ordu güçlerini alana sokmayarak çatışmayı sürdürmeyi başarmışlardır.

Yoldaşlarımızın alınan cenazelerinde oluşan yanıklar ve bazı yoldaşlarımızın yandıkları için tanınmaz bir durumda olmaları, Türk devletinin çatışmada kimyasal silah kullandığını göstermektedir. Özel bir otopsi yapılmasına izin vermeyen Türk devleti, şehitlerimizin yakınlarını ve ailelerini tehdit ederek yaptığı katliamın üstünü örtmektedir.

Faşist Türk devleti ölülerimizden bile korkuyor. Katledilen devrimci ve yurtseverleri mezarlarında dahi rahat bırakmayan faşist diktatörlük; 13 Mayıs 1980 tarihinde Elazığ'ın Karakocan ilçesinde polisle girdiği çatışmada şehit düşen partimiz kadrolarından Armenak Bakırcıyan yoldaşımızın anıt mezarı Dersim valiliğinin aldığı bir kararla yıkılmıştır. Ermeni soykırımının 100. yılında yapılan bu anıt mezara dahi tahammüllü kalmayan Türk devletinin bu alçakça saldırıyla verdiği bir diğer mesajda Ermeni düşmanlığıdır. Aynı alçakça saldırıları katledilen PKK gerillalarının mezarlarına karşı da yapan Türk devleti yüzlerce mezarı yıkarak, Kürtlere ölülerinizi bile rahat bırakmayacağız mesajı verilmektedir.

Türkiye'de Kürt ulusal mücadelesi ve sınıfsal mücadelenin giderek ivme kazanması egemen sınıfları her geçen gün daha da korkutmaktadır. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerici Fethullah Gülen kliği tarafından yapılan Darbe Girişiminin başarısız olmasını kendi lehine çeviren AKP hükümeti, ''Gülencilere karşı mücadele ediyorum'' kisvesiyle, Kürtlere, devrimcilere ve ilericilere saldırılarını artırmış bulunuyor. Binlerce ilerici ve demokratın işten çıkarıldığı, yüzlece çalışan kamu emekçisinin ve 150 yakın gazetecinin tutuklanıp cezaevlerine konulmasıyla saldırlarını her geçen gün daha da artıran faşist diktatörlük, HDP (Halkların Demokrasi Partisi) Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ı tutuklayarak, topluma, 'her an herkesi tutuklarım' mesajı vermiştir. Kürt düşmanlığıyla bilinen AKP, faşist Türk devletinin geleneklesci devlet politikasını harfiyen uygulayarak saldırlarını devam ettiriyor. Suriye'de Rojova devriminden bu yana, Kürtlerin burada kazandığı statüyü bir türlü hazmedemeyen Türk devleti, Cerablus işgaliyle Suriye'de Rojovaya girme palanları suya düştüğü için, ülke içinde Kürtlere karşı milliyetçi duyguları kabartarak, denetimindeki gerici kitleleri Kürtlere karşı kışkırtarak, iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır.

AKP'nın tek adamla diktatörlüğü daha da güçlendirme planları, başkanlık siteminin hayata geçirilmesi hamlesi, faşist ve ırkçı MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ortaklığıyla sürdürülerek tamamlanmak isteniyor. Türk burjuvazisinin 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana uzlaşarak başlattığı saldırı OHAL (Olağan Üstü Hal) yürürlüğe girmesiyle iyice artmıştır.

Ancak tüm bu çabalar nafile!.. Faşist diktatörlük, yükselen halk muhalefetini ve Kürt ulusal mücadelesini artık durduramayacaktır. Ağababaları emperyalistlerden aldıkları destekte Türk devletini çöküşten kurtaramayacaktır.

Kürt ulusal hareketi, devrimci hareketin ve Komünistlerin bu dönemde eylem birliklerine çok daha önem vererek faşizme karşı mücadeleyi ileriye taşıyarak yeni mevziler kazanabilirler. Ezilen Kürt ulusuna, emekçilere ve işçi sınıfına umut olmanın bir yolu da budur.

Hemen yanı başımızda Suriye, Libya ve Irak'ta devam eden savaşta yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın yerlerinden olduğu günümüzde, anti-emperyalist mücadelenin önemi tamda bu gerçeklerde saklıdır. Partimiz, Rojova da oluşturulan enternasyonal taburda yerini alarak bu tarihsel görevin yerine getirilmesi için sorumluluk almış bulunuyor. Partimiz, Türkiye'de Demokratik Halk Devriminin gerçekleştirmek için savaşı daha da boyutlandırmaya kararlıdır.

DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!

23 KASIM 2016 TARİHİNDE TİKKO GERİLLALARININ DÜŞMANLA GİRDİKLERİ ÇATIŞMA PARTİMİZ MÜCADELE TARİHİNE YAZILMIŞ YENİ BİR DESTANDIR!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

KAHROSUN EMPERYALİZM, FAŞİZM VE HER TÜRDEN GERİCİLİK!

TKP/ML -EB 10 Aralık 2016 

47396

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

Sayfalar