Pazar Mayıs 12, 2024

TKP-ML MK SB:Artık Söyleyecek Sözümüz Az, Yapacak İşimiz Çoktur!

FIRTINAYI YARATACAK DAMLALAR OLACAĞIZ! KAYPAKKAYA YOLDAŞI FIRTINALARLA ANACAĞIZ!

Çeşitli ulus, milliyet ve inançlardan Türkiye proletaryası ve halkına;

İbrahim Kaypakkaya yoldaşı katledilişinin 46. yıldönümünde, planlamasını yaptığı ancak pratikleştiremediği 1. Kongremizle selamlıyor ve anıyoruz. Ülkemiz topraklarında enternasyonal proletaryanın öncü ve önder bölüğü partimiz TKP-ML’yi kuran önder yoldaş, Halk Savaşını geliştirme planları içindeyken, faşist TC güçlerince tutsak edildi ve Amed zindanlarında katledildi. Önder yoldaşımızın anısı ve devrimci komünist mirası önünde bir kez daha eğilirken, onun gözbebeği olan partimize yönelik dışarıdan ve içeriden gerçekleştirilen her türlü saldırıya karşı durmanın ve komünist mirasını yeniden üretmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz.

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın komünist mirasını ülkemiz topraklarında daha güçlü var edememenin, 28 Şubat 1973’te Amed Zindanı’ndan bizlere yazdığı son mektubundaki “Selam Eder, Gözlerinizden Hararetle Öperim… Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir savaş dilerim. Hoşçakalın” talimatını layıkıyla yerine getirememenin burukluğunu yaşarken; Onun bizlere bıraktığı komünist tezlerin üzerinden partimizin 1. Kongresini gerçekleştirerek bir programa kavuşturulmasının ve göndere çektiği kızıl bayrağı anda somutlamanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Bu, her şeyden önce onun devrimci komünist mirasına gecikmiş de olsa verilmiş mütevazi bir yanıttır. Partimizin programatik görüşlerini günümüz gerçekliği içinde analiz edilerek bir programa dönüştürülmesi, yakına ama ileriye atılmış bir adımdır. Şimdi sözümüz söylenmiş, görevlerimiz somutlanmıştır. Şimdi Kaypakkaya yoldaşın talimatlarını yerine getirme, gözbebeği partisini “Önce Parti” şiarıyla devrimci temeller üzerinden daha sağlam örgütleme, “daha sıkı, daha kararlı bir savaş” yürütme göreviyle karşı karşıyayız.

Bunu başaracağımıza, Kaypakkaya yoldaşa ve halkımıza verdiğimiz sözü layıkıyla yerine getireceğimize inancımız sonsuzdur. Bu inancımızın kaynağı, Marksizm Leninizm Maoizm bilimi ve halkımızın özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve devrim isteğidir. İşçi sınıfımızın sömürüye, işsizliğe, hak gasplarına; halkımızın açlığa, yoksulluğa, Kürt ulusuna yönelik imha-inkar ve Özgürce Ayrılma Hakkı’nın gasp edilmesi saldırılarına; kadın ve LGBTİ’lerin katledilmesine, başta Aleviler olmak üzere her türden ezilen inanca yönelik baskılara; hayvanlara ve doğaya yönelik gerçekleştirilen saldırı ve talana karşı isyanımız ve mücadelemiz meşrudur, haklıdır.

Kaypakkaya’nın neredeyse tek korkusu olarak ifade ettiği, kitlelerin mücadelesinin gerisinde kalma tehlikesi, başta partimiz olmak üzere tüm devrimci hareket açısından günceldir. İşçi sınıfı hareketi güç biriktirmektedir. Köylülük başta yaşam alanlarının talan edilmesi olmak üzere, üretimden koparılmaya karşı çıkmaktadır. Kürt ulusu faşist TC’nin “sınırları aşan” saldırganlığına karşı direniştedir. Kadınlar ataerkiye ve katledilmeye karşı isyandadır. Başta Aleviler olmak üzere çeşitli inançlara sahip halkımız demokratik mücadelesini sürdürmektedir. Gençlik kendisine dayatılan geleceksizliğe karşı öfkelidir. Yeni Geziler, Serhildanlar mayalanmakta, damlalar birikmekte, fırtınaya hazırlanmaktadır. Halkımızın fırtınasında bir damla olmak, bu fırtına içinde İbrahim Kaypakkaya’yı anmak, fırtınayı Halk Savaşı kasırgasına dönüştürmek temel yaklaşımımızdır.

Yoldaşlar, gençler, kadınlar, halkımız!

Katledilişinin 46. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya yoldaşı bir kez daha anarken, onu anmanın en iyi ve en doğru yolunun, onun bilimsel yöntemini kavramak olduğunun bilincindeyiz. 1. Kongremiz, bu anlayışla hareket etmiştir. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın komünist tezlerine yönelik sağdan ve “sol”dan her daim saldırılar olmuştur. Dün onun tezlerinin geçerliliğini yitirdiğini iddia edenlerden bugün onu putlaştıran “en keskin Kaypakkayacılar”a kadar bir dizi anlayış ortaya çıkmış, ancak gerçeklerin devrimciliği her zaman galebe çalmıştır. Kaypakkaya yoldaşı komünist önder yapan, onun dünyada ve ülkemizde kitle hareketlerine yaklaşımıdır. Gerçekleri olgularda arama, eskiyene ve çürüyene keskin bir neşter vurma pratiğidir. Kaypakkaya’nın hayata karşı konumlanışı ihtilalcidir. Gerçeklere yaklaşımı devrimcidir. Onu bir kez daha anarken altını çizmeliyiz ki; onun gerçekler karşısında bilimsel yaklaşımından hareket etmek, “bayatı atıp tazeyi almak” hareket noktamızdır.

Partimiz TKP-ML’nin 1. Kongresi, Kaypakkaya’nın bu devrimci yöntemine ve ihtilalci çizgisine bağlı kalacağını beyan etmiş, bir kez daha savaşı yükseltme kararlılığında olduğunu deklare etmiştir. Partimizin Kaypakkaya yoldaş sonrası eksik bıraktığı kimi görevlerin bu süreçte yerine getirilmesi, programını oluşturmasının yanında, Kadın Komünistler Birliği’nin kuruluşunu ilan etmesi vb. bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Şimdi görev bizlerdedir. 1. Kongre çizgimizin emrettiği şey, partiyi savaş içinde inşa etmektir. Hiçbir “öncelik”, hiçbir “gerekçe” buna engel olmamalıdır. 1. Kongre irademizin yaklaşımı nettir, berraktır. Başta partimiz olmak üzere, halk ordumuzu, Komsomolumuzu ve Kadın Komünistler Birliği’mizi savaşın en sıcak alanlarında örgütleyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki; İbrahim Kaypakkaya’yı anmak, partimizin 1. Kongre çizgisinde ortaya koyduğu fırtınalar içinde damla olmak çağrısına uymaktır.

Yoldaşlar!

Öfkemiz; çektiğimiz acılarla paralel, hesaplaşmamız yoksulluğumuzla doğru orantılıdır!

Kaypakkaya yoldaşın ihtilalci çizgisi 12’lerden Nubar Ozanyan yoldaşa uzanan çizgide yaşam bulmakta, İtalyan enternasyonalist anarşist savaşçı Lorenzo Orsetti’lerle sürmektedir. Şan ve şeref olsun İbrahim Kaypakkaya’ya… Şan ve şeref olsun onun ardılları olarak toprağa düşenlere,

İBRAHİM KAYPAKKAYA ÖLÜMSÜZDÜR!

FIRTINALAR İÇİNDE DAMLA OLACAĞIZ, KAYPAKKAYA YOLDAŞI FIRTINALARLA ANACAĞIZ!

PARTİYLE DEVRİME, ŞAN OLSUN 1. KONGREMİZE!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP-ML, HALK ORDUMUZ TİKKO, GENÇLİK ÖRGÜTÜMÜZ TMLGB, KOMÜNİST KADIN BİRLİĞİMİZ KKB!

TKP-ML MK SB

Mayıs 2019

12374

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar