Perşembe Mayıs 9, 2024

Tecrite Karşı Ses Olmak

 Açlık Grevleri (AG) 12 Eylül 1980'de Askeri Faşist Cuntanın (AFC) iktidarı ele geçirmesiyle birlikte hapishanelerde baskılara, hak gasplarına, işkencelere karşı sıklıkla başvurulan eylemler olmuştu.

AFC devrimci mücadeleyi bastırmak için ülkede terör estirdi. Yakaladığı, tutukladığı devrimcileri, yurtseverleri günlerce, aylarca süren işkenceli sorgulardan geçirdikten sonra öldüremediklerini hapishanelere doldurdu. Zindanlarda da teslim alma/siyasal kimliğinden vazgeçirme baskı politikaları uyguladı. Bu baskı politikaları hapishanelerde devrimciler tarafından direnişlerle karşılanıyordu. Siyasi tutsaklar çeşitli direnişlerle birlikte dönem dönem bedenlerini açlığa yatırarak siyasal taleplerle, zindanlardaki baskı ve işkenceleri durdurma, zindan yöneticilerine geri adım attırma amacıyla AG yapıyorlardı.

AFC döneminde ülkenin çeşitli hapishanelerinde özellikle Metris ve Amed'de yapılan AG ve ÖO'da onlarca şehit verildi. Komünistler, devrimciler, yurtseverler direnişlerde, AG'lerde, ÖO'da ölümsüzleştiler. Hapishanelerde siyasal taleplerle veya Hapishanelerdeki baskı ve saldırılara, hak gasplarına karşı hak alma mücadelesi olarak yaşama geçirilen AG'leri AFC döneminden sonra kurulan Özal hükümeti döneminde de devam etti.

Türkiye hapishanelerinde baskı, saldırı ve işkenceler hiç durmadığı gibi direnişler ve AG'leri de eksik olmadı.1996 yılında tecrit ve hak gasplarına karşı gerçekleştirilen AG ve ÖO'da 10 devrimci tutsak ölümsüzleşti. Yine 2000 yılında tutsaklara yönelik Tecrit ve İzolasyona karşı (F Tipi hücre sistemine karşı) gerçekleştirilen AG ve ÖO eylemine 19 Aralık 2000'de Faşist devletin saldırısıyla 28 devrimci tutsak ateşli silahlarla katledildi. Devrimci tutsaklar zorla, işkencelerle F Tipi hücrelere konuldular. Devam eden direnişlerde ve ÖO'da 120 devrimci tutsak ölümsüzleşti. ÖO'daki devrimci tutsakların zorla besleme işkenceleri sonucunda Werniko Korsakof denilen hastalıkla sonuçlanan 500'e yakın tutsak sakat bırakıldı.

Günümüzde de F Tipi hapishanelerde hak gaspları, tecrit ve işkence hız kesmeden devam ediyor. Van hapishanesinde TKP/ML ve MKP davalarından yargılanan devrimci tutsaklar 127 gündür hapishanedeki baskılara ve keyfi uygulamalara karşı ÖO'dalar. ÖO direnişçileri TKP/ML davasından Kadir Karabak ve MKP'den Esat Naci Yıldırım 127. günde taleplerinin kabul edildiğini belirten tutsakların TTB'li hekimler tarafından muayene istekleri hala kabul edilmiş değil Devrimci tutsaklar hapishane koşullarına mahkûm ediliyorlar.

PKK'nin önderi Abdullah Öcalan uzun yıllardır tecrit altında İmralı adasında tutuluyor. 2 yıldan uzun bir süredir avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmüyor. A. Öcalan'a yönelik   tam bir tecrit ve izolasyon politikası uygulanıyor. 

PKK'nin önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in 8 kasımda başlattığı süresiz ve dönüşümsüz Açlık Grevi 77. gününde devam ediyor. Gelinen aşamada aile ve avukatlarıyla görüşe çıkamıyor. Onlarca hapishanede 300'e yakın tutuklu da destek için Açlık Grevinde. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinin büyük şehirlerinde başta Strasburg’da, Frankfurt'ta Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve Van hapishanesindeki TKP/ML ve MKP tutsakları Kadir Karabak ve Esat Naci Yıldırım'ın taleplerinin kabul edilmesi için AG'leri yapılıyor.

Güney Kürdistan'da , Rojava'da, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için kitlesel Açlık Grevleri , yürüyüşler yapılıyor. Son bir haftadır Kürtler, devrimciler, demokratlar, ilericiler Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yürüyüşler, mitingler ve çeşitli gösterilerle Leyla Güven'in başlatmış olduğu AG'ne destek sunuyorlar. Türkiye parlamentosunun kendi vekilinin istemlerine, mücadelesine sahip çıkmazken Avrupa'nın çeşitli ülkelerin parlamentoları, parlamenterleri, Nobel ödüllü bilim insanları, yazarları, aydınları Leyla Güven'in yanında olduklarını, desteklerini iletirlerken Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını isteyen/talep eden bildiriler yayınlıyorlar. Tecride karşı mücadeleyi desteklediklerini, Leyla Güven'in mücadelesinin yanında olduklarını belirten açıklamalar yapıyorlar.

Tek adam diktatörlüğüyle idare edilen Türkiye'de A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla ilgili Leyla Güven'in başlatmış olduğu AG ile ilgili yazılı ve görsel basında bir satırlık bile haber yok. Tek adam rejiminin esir aldığı basın sessizliğini koruyor...

Açlık Grevinde olanlar, Tecridin kaldırılması için mücadele edenler Kürtler olunca sessizlik...

Bir avuç devrimci basının, devrimci yazar ve aydının dışında, yazılı basın sessiz, görsel basın sessiz...

Sosyal şoven politikaların basın üzerinde, yazarlar, aydınlar üzerinde ne denli etken olduğunu görebiliyoruz.

Halbuki günümüz açısından insani değerler uğruna ölümü göze alanları sahiplenmeye, onlarla birlikteliğe en fazla gereksinim duyduğumuz bir süreçte yaşıyoruz. Faşist Diktatörlüğe karşı birlikte mücadeleyi örmek, geliştirip güçlendirmek önümüzde bir görev olarak durmaktadır.

Bilinir ki içerideki direnişler,Açlık Grevleri dışarıdaki mücadelelerle sahiplenmeye bağlı olarak kazanılır.

Sevgili Leyla Güven'in direnişini, Açlık Grevini sahiplenmek, büyütmek gibi bir görevimiz olduğu bilince çıkarılmalıdır.

16515

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Çetin Çetin

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Sayfalar