Çarşamba Mayıs 15, 2024

TC, Kürdistan ve Kürtleri silahsızlandırmak istiyor!...-Dursun Ali Küçük

 

1-Kürdistan Federasyonu ve Batı Kürdistan’a vurdular, olmadı...

Patron TC; IŞİD ve Arap sömürgeciliğini dirilterek ve öne sürerek Kürdistan federasyonunu yıkmak istedi. Musul ve Kerkükü almak ve Kürdistan federasyonun gücünü oldukça etkisizleştirmek ve yıkmak için tabii ki bunlar yapıldı.

Bunu unutmayacağız.

Aynı hızla Ortadoğu da Kürtlere savaş açtıkları için Rojava Kürdistan’ı ve Kobani’ye saldırıyorlardı. Kürtlerin burada üç yerdeki yönetimine son vermek ve silahsızlandırmak istiyorlardı. Üstelik Arap kemerini uygulayacaklardı ve Kobani’de olduğu gibi Kürtleri yerlerinden süreceklerdi. TC’ye komşu olacaklardı. TC, “kurtarıyorum” numarasıyla Rojava Kürdistan’ına girecekti ve İŞİD  Esad rejimini devirmek için yola devam edeceklerdi.

Daha önce bu konularda yazdım ve tekrar etmeyeceğim. TC’nin planları tutmadı. Kürdistan federasyonu ve Rojava da İŞİD yenildi. İŞİD temizleme hareketi iki alanda sürmeye devam ediyor.

Bunu da unutmayacağız.

Kürdistan ve Kürdler savaş içindedir. Kendini savunmak ve güvenliğini sağlamak, ülke namusunu korumak için daha da silahlı güçlerini takviye edip modernize etmek zorundadırlar.

Savaş cephesindeki güçlenme ve ordulaşma, siyaset ve diplomasi alanında da devam ediyor ve edecek.

Buralarda kimse kendinizi savunmayın diyemez, savunmayı zaafa uğratacak tavır davranış ve politika içinde bulunmak Kürdistani bir suçtur.

Tartışmaya kalkmak bile geriye düşmektir.

O halde Kürdistan federasyonun ortak ordu oluşturma kararı ve politikası ve girişimlerinin yanında olmak gerekmektedir.

Rojava Kürdistan’ında YPG daha da modernize olmalı, savunmak için saldırı pozisyonunu yakalamalı ve ortak silahlı güç kararlarını hayata geçirmesini de desteklemek çok yerinde olur.

İran idam ve inkar rejimine karşı da Kürdistan güçlerinin kendini savunma hakları vardır. Orada barışçı geçiş ve demokrasi bulunmamaktadır.

TC, sadece Kuzeyi silahsızlandırmak için değil, Kürdistan federasyonu ve Rojava Kürdistanı’nı fiilen silahsızlandırmaya ve yenmeye çalıştı.

2-Bütün Kürt direnişlerinde ilk öncelik silahları bırakın ve teslim edin/olun oldu.

TC tarihine baktığımızda kendini savunmak ve soykırıma karşı direnmelerde TC’nin ilk dayattığı “silahlarını bırak ve teslim ol” demek olmuştur.

İhsan Nuri Paşa ya da Ağrı direnişinde “silahlarını bırak ve istediğin gibi seni yaşatalım” teklifinde bulunmuşlardır. İhsan Nuri bunu kabul etmemiştir.

Geçmiş tarihimize baktığımızda bunun sıkça örneklerini görüyoruz.

İlkin silahsızlandırmış ve sonra verilen sözleri unutmuştur. Neler yaşandığı az çok biliniyor ve geçiyorum.

3-1999 da PKK lideri Öcalan’ın esir alınmasıyla birlikte TC nin öncelikli politikası Kürdistandaki ulusal kurtuluş direnişini silahsızlandırmaya çalışmak olmuştur.

Son üç yıldır “çözüm süreci” denilen olayda sınır ötesine çekilme ve silahsızlanma çalışmaları yeniden gündemleştirildi. Türkiyelileşme ve Türkiye’nin demokratikleşmesi öncelik kazandı.

Son günlerde KCK nin silahlı mücadeleyi Türkiye’de yani kuzey Küdistan’da sonlandırması veya silahlı mücadelenin bittiğini ilan etmesi ve sınır ötesine çekilmesi tartışılıyor.

Geçen süreçlerde olduğu gibi yine türk medyası ön açıklamaları ve yapıldığı söylenen anlaşmayı dillendirmeye başladı. Kandil’in bazı itirazları olduğunu belirtiyorlar.

Kandilin itirazının meclisteki polis güvenlik yasası ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili bazı pürüzlerle ilgili olduğu belirtiliyor.

Nitekim Kandil ile görüşen İmralı Heyeti nin yaptığı açıklama bunu doğruluyor.

Temel gündemi eskiden beri olduğu gibi Kuzeyin silahsızlandırılması ve silahlı mücadeleye son verilmesi oluşturuyor.

Kandil yani KCK Yürütme Konseyi’nin İmralı heyeti aracılığıyla yaptığı açıklamaya bakılırsa ciddi bir itirazlarının olmadığı anlaşılıyor. İşlerin nasıl döndüğünü sonra daha net göreceğiz. Bazı şeyleri konuşmak erken sayılabilir.

Veya kimileri hemen tepki verebilir. Olanları ve tartışılanları yazıyorum. Diğeri ve sorunu netleştirmek bu işi yürütenlerin ve bu işe ortak olanların ve destekleyenlerin değerlendireceği bir sorundur.

Baştan beri benim görüşüm; asıl amaç, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini tasfiye etmek olduğunu ve bununda en öneli ayağı silahsızlandırmak ve silahlı mücadeleye son vermek olduğunu söylüyorum. KCK, Kürdistan Ulusal kurtuluş mücadelesi söylemlerinden vazgeçti. Hedef Türkiye’nin demokratikleşmesidir.

TC, KUZEYİ SİLAHSIZLANDIRMAK İSTİYOR

TC için “çözüm süreci”nin esası Kuzeyi silahsızlandırmaktır. Türk medyası bu konuda İmralı ve HDP ile anlaşma yapıldığını iddia ediyor.

Kürdistan federasyonu ve Rojava Kürdistan’ında TC politikası yenilgiye uğradı. Ortadoğu da süren savaşın özellikle Kürtlere karşı yapıldığını dünya alem açıkça gördü. TC bu savaşta Kürtlerin yenilgisine oynadı. ABD ve AB ve koalisyon güçlerinin de müdahalesi ile Ortadoğu politikası yeniden dizayn ediliyor. TC politikası çöktü.

İran Ankara büyükelçisi tehlikede olduklarını ve Türkiye-İran ve Suriye’nin ortak politika yürütmesini söylüyor. Bunu yapmazlarsa Ortadoğu da Kürdistani güçlerin sağladığı gelişmelerin Türkiye ve İran’a sıçrayacağını vurguluyor.

Erdoğan ve TC, açıkça “Kuzey Irak tan sonra Kuzey Suriye görmek istemediklerini” söylüyor.

O halde madem istedikleri ve yürüttükleri politika tutmadı, Kuzey i öncelikle silahsızlandırmak veya silahlı güçlerin varlığına son vermeye çalışıyorlar.

KCK’nin elinde silahlı gücün olması onlar için tehlikedir. Tahkim edilmiş ateşkes veya silahlı mücadeleye son verildiğinin ilan edilmesi, güçlerin Kandil de toplanması ve sonrasının hesaplarını yapıyorlar.

Diyalog ve müzakere süreçlerinde başta taraflar netleşir, ortam oluşturulur, karşılıklı taraflar temel maddeler üzerinde görüşür ve kamuoyu bundan haberdar edilir ve kitle ortamı yaratılır. Sonra doğal olarak silahsızlanma gündeme gelir ve uygun yöntemlerle yapılır. Bunların hemen hiç biri yok.

Kandil; “temel stratejileri Öcalan belirler ve irademiz Öcalan’dır ve görüşmelerde her tür yetkiye sahiptir” açıklamalarını yaptı. İtirazlarının neye yarayacağı da tartışmalıdır.

Peru’da Guzman TV ye çıkarıldı. Barış ve silahlı mücadeleye son verme çağrısı yaptı. Çoğu geldi teslim oldu. Aydınlık Yol un çok az bir kısmı silahlı mücadeleye devam etti. Etkisizleştiler. Silahlarını bırakanlar “pişmanlık yasası”ndan yararlandı ve çıktılar. Guzman’ın davası yeniden görüldü ama hakkında verilen müebbet cezası değişmedi.

Genel seçimler gelmeden önemli gündem maddeleri ve psikolojik vakalar meydana gelecektir.

Silahlarını ne yapacakları ve nasıl yürüyecekleri KCK nin bileceği iştir. Attıkları adımlar kendilerini bağlayacaktır.

Ama TC’nin çok kötü oynadığını ve başkanlık sistemine yolları açtıklarını, fiilen Erdoğan’ın bu havaya girdiğini söylemek yerinde olur. Türklerin deyişiyle “atı alan Üsküdarı geçer”.

TC, Kürtleri yeniden fethetmeye çalışmaktadır. Kuzeyi fethetme çaba ve politikalarına karşı durmak görevimiz ve sorumluluğumuz olmalıdır.

Dursun Ali Küçük-16.2.2015

 

63027

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

Sayfalar