Perşembe Mayıs 16, 2024

Suriye küçük,ama pasta büyük

Suriye, yüzölçümü küçük olan bir ülke. Yeryüzünün bu küçük toprak parçası için bir dünya savaşı çıkarılır mı diye sorulabilir? Ya da emperyalist sistemin işleyişine “akıl-sır” erdiremeyenler için, çok anlamsız gelebilr. Ancak, emperyalistler açısından hiçte sorun böyle değil. Evet, toprak küçük, ama pasta çok çok büyük. Akdeniz’e açılan, üzerinden Suudi Arabistan, Katar, Irak doğal gaz ve petrollerinin borularla Akdeniz’den Avrupa’ya ulaştırılması planlanan bir yer. Ve elbette Suriye’nin kendi petroli de söz konusu.

Ve her şeyin Batı’ya akması gerektiğini arzuluyor Avrupa burjuvazisi. Avrupa burjuvazisinin kıblesi, içinde ABD de olan “Batı”dır.

Sadece Suriye’de değil, Dünya’nın neresinde olursa olsun, Batı’ya akmayan yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları için savaş çıkar. Ya da savaş nedeni sayılır. Kural haline getirilmiş sömürgeci ve emperyalist yağmacılık, batı “Batı” olalı böyledir. Önce, insanları köle (bedava iş gücü) olarak “Batı”ya aktardılar ve peşinden yeraltı kaynaklarını...

Suriye’nin enerji yolu olarak öne çıkmasından öte, Suriye’nin Arap kuşağında belirleyici bir yeri vardır. Suriye kimin elindeyse, Ortadoğu’da o gücün etkinliği altındadır demek yanlış olmayacaktır. En azından bugüne kadar böyleydi. Bundan sonra nasıl olur, bu önümüzdeki süreç içinde belli olacak.

Emperyalistler açısından Ortadoğu sorunu Suriye ile sınırlı değil. Büyük bir enerji yatağı. ABD ve AB’li emperyalist haydutlar bu enerji yataklarını hiç kimse kimseyle paylaşmak istemiyor. Rus sosyal emperyalizmin dağılması ve toparlanıp (Çeçenistan’ı, Kırımı, Güney Osetya’yı, yani çevresini sağlamlaştırdıktan sonra) peşinden 2015 yılında Suriye’ye aktif olarak geri dönmesi, paylaşımda “artık ben de varım” demesi, emperyalist paylaşım satrancında yeni bir gücün ortaya çıkması şaşırtıcı oldu.

Özellikle İran’ı bölgede giderek güçlenmesi, Yemen’e kadar uzanması; Lübnan ve Irak’taki etkinliği ve bunun Suriye’ye uzanması, başta ABD emperyalizmi olmak üzere Batı emperyalizmini rahtsız etmektedir. Bölgede Batı’ya boğun eğmeyen ya da onların kulvarında oynamayan Suriye ve İran her zaman ABD ve AB (ve elbette İsrail’in) emperyalistlerin düşmanı olmuş, bu ülkleri kendilerine bağlamak istemişlerdir.

Emperyalistlerin Irak ve peşinden Suriye işgalleri, İran’ı köşeye sıkıştırma yerine, etkinlik alanını genişletmesine neden olmuştur. ABD ve Batılı emperyalistlerin Suriye’yi parçalama savaşı, İran’ın bölgede daha aktif rol almasına ve Rusya ile ittifak kurmasına neden olmuştur.

Bu ittifak, hem Rusya’nın hem de İran’ın etki alanlarını genişletmeye ve batılı emperyalistler karşısına daha güçlü çıkmalarına vesile olmuştur.

ABD ve AB açısından Suriye’nin Rusya’ya kaptırılması, Rus emperyalizminin bölgedeki egemenliklerinin artmasını ve pekişmesini getirecektir. Daralan pazarlara yeni emperyalistlerin girmesi, batılı emperyalist haydutlar için kabul edilebilir bir gelişme olarak görülmüyor.

Rusya ve İran paylaşılmış alanlardan pay istiyorlar ve elde ettikleri pasta dilimlerini geri vermek niyetinde değiller. Tersine, derinleştirme ve geliştirme peşindeler. Bu pastanın küçük bir dilimine de emperyalist Türk burjuvazisi talip oldu. Batılılar ise pastanın hepsini kendileri yalayıp yutmak istiyor. İşin basit anlatımı bu.

Ortadoğu’da egemenliğin zayıflaması, diğer bölgelerde de egemenlik alanların daralmasını beraberinde getirecektir, ABD için. Zaten yükselen, genişleyen, derinleşen ve paylaşılmış emperyalist pazarlara hızla dalan bir Çin emperyalizmi var.

Suriye gerçeğinin arkasında; ne Esad, ne kücücük Guta, ne kimyasal gaz, ne de insanların katledilmesi vs. var. Sorunun arkasındaki esas gerçek: Emperyalistlerin dünyayı yeniden paylaşma krizi var. Daha büyük pastalara sahip olma savaşı var.

Kapitalist sistem artık krizi kaldıramayacak durumda ve paylaşılmış pazarları yeniden paylaşmak istiyorlar. ABD ise kimseye pay vermek istemiyor. Tersine, her geçen gün pazar alanları daralıyor. ABD’nin kurduğu ve egemen olduğu emperyalist egemenlik düzeni her yanından dökülüyor. Yeni gelişen emperyalist güçler, ABD’nin egmenliğni tehdit ediyorlar ve küçük pasta dilimleriyle yetinmek niyetinde değiller. İngiltere ve Fransa ise ABD ile birlikte rakibi Çin ve Rusya etrafında birleşmiş emperyalist güçlere karşı egemenlik alanlarını koruma ve gelişenleri geri püskürtme çabası içine girmişlerdir.

Emperyalist savaş tehlikesi her zamankinden daha fazla. Bütün dünya halklarını ve işçi sınıfını tehdit etmektedir. Dünyayı ve elbette insanlığı yıkıma götürecek bu savaşı ancak ve ancak enternasyonal işçi sınıfı ve ezilen dünya halklarının mücadelesi durdurabilir. Gelinen aşamada dünya barışını savunmak ve emperyalizme karşı mücadele esas hale gelmiştir. Başını ABD’nin çektiği emperyalist blok barışın baş düşmanıdır. Çünkü esas savaş kışkırtıcısı ABD emperyalizmidir. 

46491

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

Sayfalar