Perşembe Mayıs 16, 2024

Partizan’ımızı uğurluyoruz – Hüseyin Şenol

Yarın Partizan,ımızı sonzuzluğa uğurlayacağız. Ama Dursun Çaktı yoldaşımız her zaman mücadelemizde yaşamaya devam edecek. Her zaman anacak, O’nu sürekli yazacağız, gelecek kuşaklara anlatacağız…

Acımız büyük, çok üzgünüz. Geçtiğimiz Perşembe günü, 25 Şubat’ta, daha 64 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı yarın sonsuzluğa uğurluyoruz.

Çok erken oldu be Dursun Yoldaşım.

Senin yokluğun büyük bir eksiklik yaratacak. Ama mirasına sahip çıktığımız oranda, bu eksiklik en aza indirgenecek, bunu da biliyoruz.

Bugün ölüm yıldönümü olan ünlü yazarımız Yaşar Kemal ne güzel demiş: “İnsan, evrende gövdesi kadar değil, gönlü kadar yer kaplar.” Bu söz en çok da Dursun Çaktı’ya yakışıyordu. Cüssesi büyük değildi ama, yüreğiyle bulunduğu tüm alanı kaplardı. Yani o kadar geniş ve kocaman yürekliydi.

Ben 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası, 6 gün sonra geldim Almanya’ya (Şansa o yaz gezmeye geldiğim için pasaportum hazırdı. Yoksa zor çıkardık). Yani 40 yıldan fazla bir süre ve 40 yıldan fazla bir süredir tanıyorum kendisini. O 24, ben 17 yaşındaydım. Ben Kurtuluş’çu, O Partizan’cıydı. 40 yıl önce Ulm-Söflingen’deki dernekteydik sürekli.

En çok onunla tartışırdım ve bu tartışmalarda sesimizi yükselttiğimiz zamanlarda oldu tabii ki, ama bir gün bile dargın ve küskün durmadık. O’na kızmak mümkün değildi, tartışırken peşin hükümlü davranmıyordu. Teorik donanımlıydı. Hepimizden daha fazla bilgiliydi ve sürekli kendini geliştiriyordu. Hiç bir zaman tartışmada ezmeyi seçmedi, üslubunu bozmadı. “İlkelerde savaş, devrimci ahlak ve tavır” için de muazzam bir örnekti.

Ben ondan yedi yaş küçüktüm ama bana da abi derdi. O herkese abi derde… Eşim Ayşegül’e de “abla” derdi. Halbuki o hepimizin abisiydi.

“Kosova, Arnavutluk ve çevresi bir gezi-tarih turu ayarlasana Şenol abi” derdi sürekli. Tabii ki tarihe ve bölgeye ilgili ve meraklıydı biliyorum. Çünkü dünyanın tüm bölgelerine ve halklarına yakındı. Anlayacağınız, aslında tur muhabbetinin gezmekten öte, benim ilgi alanıma, Arnavut oluşuma ve konuyu sürekli işlememeydi ilgisi. Yani destekti onun tavrı. Çok isterdim onunla bu bölgeleri gezip, üzerine konuşmayı…

O, hayatın her alanında vardı. Türkiye halklarıyla dayanışma hareketinin en ön saflarındaydı. Göçmen ve azınlık olmaktan kaynaklanan haklar mücadelesinin de en başındaydı. İşçi sınıfı mücadelesinden, sendikal mücadeleye ve barış hareketine önem verirdi. Türkiye’deki seçimler kadar, Almanya’daki seçimler için de aktif faaliyet yürüttü.

O sadece Ulm sokak, meydan ve salonlarında değil, Almanya ve Avrupa’nın bir çok ülke ve kentinde etkinliklerde, bıkmadan usanmadan sürekli yer aldı.

Gazete, dergi, bilet sattığımızda onun da orada olmasını çok isterdik ve önce ona verirdik. Bir kez olsun geri çevirmediği gibi, herkesin alması için de büyük çaba harcardı.

Evet çok alçak gönüllüydü, yani mütevaziydi, dinlerdi, sorardı anlamaya çalışırdı ama taviz de vermezdi devrimci ilkelerden…

4-5 ay evvel hastalığını ilk duyduğumuzda, ‘ağır’ bir durum değildir diyorduk. Nasıl derdik ki “Tek bir hap bile kullanmıyorum, herhangi bir rahatsızlığım yok” derdi sürekli.

Bir öğrendik ki pankreas.

Kötü yıkıldık.

O bize moral vermeye çalışıyordu “Bunu da atlatırız, teslim olmayız” diyordu.

Sonra bir duyduk ki sadece pankreas da değil.

Yayılmış lanet olası kanser illeti.

Çok daha fazla yıkıldık ve beklemeye koyulduk hep birlikte.

Koronavirüsü salgınına denk gelmesi de ayrıca bir sorundu. Kendisini ziyaret de edemiyorduk. Arada kısa telefon konuşmalarının da sonu gelmişti son günlerdi.

Bu ortamı hiç hak etmeyenlerin başında geliyordu O. İyi günde, kötü günde herkesle sürekli ilgilenirdi. Şimdi o rahatsız ama biz onu ziyaret edemiyor, uzun uzun muhabbet edemiyorduk.

Biraz grafikten anladığım için, afişleri pankartları bildirileri roketleri hazırlamam için ricada bulunuldu. O anda babamın sözü geldi aklıma; “Düğünle cenaze beklemez” derdi.

Görselin en güzelini, en yakışanını yapmak istiyor haliyle insan. Ama en zorlandığım grafik çalışmalarımdan biriydi. Bir türlü ölümü yakıştıramıyordum kendisine. Öldüğü hemen o saatte duyulmasın, insanlar şok olmasın diye, baskıya gece gönderdim afiş, rozet, pankart ve bildirileri. Olur da “Önce oradan geçenler görür” diye çekindim. Dedim ya; konduramıyordum ölümü kendisine.

Bir yandan, zaten gidip göremiyoruz diye kahroluyorduk. Aynı durumu taziyesi ve cenaze töreni içinde düşünüyorum günlerdir.

Üç-dört gündür Tohum Kültür Merkezi’nde taziyesi var ve her gün dernek için ve önünde yüzlerce insan toplanıyor. Taziyede arada anons ediliyor, “Lütfen uzun kalmayalım, şehir dışından gelenlere öncelik tanıyalım…” diye. Sosyal mesafeye de dikkat çekildi sürekli.

Yarın anma ve cenaze töreni var, Ulm’un Merkez Mezarlığında. 100 kişinin üstü yasak. Napalım, yüzü aşarız tabii ki, ama binler adına orada olacak 100 ve üzeri…

Yazımı uzatmamak için şimdilik virgül koyuyorum.

Evet, yarın Partizan,ımızı sonzuzluğa uğurlayacağız. Ama O her zaman mücadelemizde yaşamaya devam edecek. Her zaman anacak, O’nu sürekli yazacağız, gelecek kuşaklara anlatacağız.

Dursun Çaktı, girerken de tüm devrimci-demokrat ve yurtsever yelpazeyi bir araya getirecek, her zaman yaptığını giderken de bize bir kez daha yapacak. Devrimci dayanışma sergilenecek anmasında.

O grupçu değildi. Bir tutkal görevi görüyordu.

Tam anlamıyla yoldaştı, yoldaşımdı.

Sana devrim ve sosyalizm sözü veriyoruz.

Güle güle devrimci-sosyalist yoldaşım.

Güle güle Partizan…

Kaynak:www.avrupademokrat.com

2770

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

Sayfalar