Pazar Mayıs 5, 2024

Özgürlük aşkı – Kurt ve Köpek Hikayesi

Varlığından günümüze dek tüm yaşamını dağlarda, ormanlarda, sarp yerlerde sürdüren, özgürlüğüne aşık bir kurt kardeş varmış. Kendi doğallığında avlanarak yaşamını sürdürürmüş. Kurt kardeşin yaşadığı dağ köyünde ise bir çoban köpeği varmış.

Köpek kardeş köyde sahibiyle birlikte, ona hizmette bulunarak yaşarmış. Efendisi ne verirse yer, malını-mülkünü ve de efendisinin kapısını Kurt’tan Kuş’tan korurmuş. Kurt ile köpeğin bu enteresan hikâyesini birçoğumuz biliriz. Anlayanların bu hikâyeden büyük dersler çıkaracağını, beni anlayacağını umut ediyorum. Bu manada hikâyeyi olduğu gibi anlatayım:

 Havalar normal seyrinde devam ettikçe Kurt ve Kurtlar sürüsünün avlanma sorunu olmazmış. Çünkü Kurt ve sürüsü doğal ortamda avlanarak yaşamlarını sürdürürmüş. Havalar iyice soğumaya başlayınca, doğanın doğal zorlukları başlar. Hele kış mevsimi, kendini karakışa bıraktığında, bütün canlılarda yaşam savaşı ve açlıkla mücadele başlar. Yabanlarda,  dağlarda yaşayan canlılar için yaşam zorlukları daha da ağır olur. Kar, boran, tipi, sis, göz gözü görmez olur. Yaban hayvanları doğanın bütün zorluklarına bedenen dayanıklıdır. Ne de olsa o koşullar içinde meydana geliyorlar. O zorluklar içinde yaşamını sürdürerek hayata tutunuyorlar. Bağışıklık kazanmaları ve dayanıklılıkları da buradan geliyor. Buna rağmen karda kışta, tipide, boranda yaban hayvanları zorlanırlar…

Kurt bu ortamlarda atılgan hareketli ve durmaksızın av sürmektedir. Kurt yaşamını sürdürmede zorlanır. Açlık başlar av bulamaz. Böylesi çok zor koşullarda kurt kardeş zorunlu, çaresiz dağ köyüne inmeye karar verir. Köye inmeye iner de gözüne kestirdiği avına bir türlü ulaşamaz. Çünkü kurt kardeşin karşısında kendinden daha güçlü, kuvvetli, dinç, karnı tok çoban köpeği çıkar. Bütün hünerine, taktiklerine, avcılık oyunlarına başvurur. Bir türlü başarılı olamaz. Her avlanma hamlesine çoban köpeği engel olur. Kurdu kovalar ama bir türlü yakalayamaz. Bu gel-git, hamle ve geri çekilme birçok kere devam eder. İkisi de amacına ulaşamazlar. Böylece birbirine aşina olan kurtla köpek arkadaş olmaya karar verirler. Ve başlarlar sohbete: Kurt kardeş aç, perişan, yorgun, halsiz. Köpek kardeş ise efendisinin verdiği yal ve ekmek kırıntılarıyla karnını doyurduğundan, gayet rahat o tarafa bu tarafa esneyip durmakta, keyfine de diyecek yokmuş. Kurt kardeşin ise avurtları içine çökmüş, kaburgaları sayılır haldeymiş. Bir o tarafa bir bu tarafa gider gelir olmuş. Çok acıktığı için arkadaş olduğu köpeğin önündeki artıkları yemek istemiş. Kurdun tüm feryadı figanına, köpek kardeş hiç aldırış etmemiş oralı dahi olmamış. Kurt kardeş, köpek kardeşe demiş ki: “Köpek kardeş çok açım, günlerdir bir şey yiyemedim. Avlanamadım.  Ölmek, bitmek ve tükenmek üzereyim. Senin artığından karnıma bir lokma girsin kendime geleyim” demiş. Kurdun açlığını umursamayan köpek kardeş: “Olmaz, bu yalı-ekmek kırıntılarını bana efendim karnımı doyurmam için verdi. Sana veremem. Seninle paylaşamam. Eğer, efendim görürse beni cezalandırır, döver, aç bırakır ve kapısında kovar. Benim halim nice olur, ne yaparım sonra. Efendisiz kalırım, yaşayamam” demiş. Kurt kardeş ne yapmışsa, ne denebilecekse onu söylemiş ama köpek kardeşi ikna edememiş. Fakat köpek kardeş, kurt kardeşin sefil haline de üzülüyormuş.

Bu arada köpek kardeşin aklına bir fikir gelmiş; kurt kardeşe bu fikrini- önerisini sunmak istemiş. Eğer kurt kardeş bu fikrini-önerisini uygun bulup kabul ederse açlıktan, susuzluktan, evsizlikten kurtulur, hem de efendisi olur, diye düşünmüş. Ve fikrini kurt kardeşe açmış, demiş ki: “Kurt kardeş aç kalmak istemiyorsan, soğuktan donmak istemiyorsan, bir efendin olsun istiyorsan bu dediklerimi yap yeter. Yapacağın tek şey efendimin kapısını benim gibi beklemek, gelip geçenlere arada bir havlamak, bazen efendimin gözüne girmek için etrafa saldıracaksın, onu koruyup kollayacaksın. Bu yaptıkların karşılığında efendim senin boynuna bana taktiği bu tasmadan takar. Bazen bağlar bazen salar. Görevini yerine getirince barakana geri dönersin. Efendimin hoşuna gitmeyen şeyler yaparsan eğer dayak yersin, azarlanırsın.  Ya da kovulursun. Ama olsun efendimiz değil mi bize her şey yapmaya hakkı var akıllı olursan azarlamaya, sövmeye, sevmeye aldırış etmezsen senin de benim gibi karnın doyar, önüne ekmek kırıntıları atılır. Aç karnımız doyar. Kardeş kardeş geçinip gideriz”!

Kurt kardeş büyük şaşkınlık içinde donakalmış. Şaşkınlığı bir süre devam etmiş. Ne diyeceğini bilememiş. Köpek kardeşin söylediklerini, öneri ve yapması gerekli şeyleri tek tek gözden geçirmiş. Bir taraftan açlık sefalet, perperişan yaşamak diğer taraftan birinin egemenliğinin altına girmek. Kulluk-kölelik etmek, yani özgürlüğünü karın tokluğuna barakaya azarlanmaya, istendiği zaman itilip kakılmaya katlanıp özgürlüğünü satmak! Kurt gibi dağlarda özgürce yaşamak yerine, köpek olup kapıda kulluk yapmak!

Kurt kardeş hiçbir tereddüt taşımadan kararlıca ve kendinden emin ayağa kalkmış ve demiş ki: “Köpek kardeş bana önerdiklerin için sana teşekkür ederim, ama ben, ne senin gibi boynuma tasma takarım ne de karın tokluğuna birilerini efendi seçerim. Aç kalırım, soğuklara, kara, kışa, tipiye, borana dayanırım. Doğup, yaşadığım dağlara dönerim, özgür avlanır, özgür yaşarım. Kurtluğumdan, özgürlük aşkımdan asla taviz vermem. Ben dağda özgür doğdum, dağlar beni özgürleştirir, özgürlüğüm için her şeye feda ederim”

Açlığına, susuzluğuna, kara, tipiye, sise bakmadan güle oynaya arkasına bakmadan özgürce yaşadığı dağlarına geri dönmüş. Böylece özgürlüğünü abideleştirmiş. Özgürlük tüm, variyetlerden daha değerlidir…  Herkese sevgiler.

 

HASAN AKSU. 26. 03. 2013

 

 

63648

Son Haberler

Sayfalar

Özgürlük aşkı – Kurt ve Köpek Hikayesi

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar