Cumartesi Mayıs 18, 2024

Örgütlülerin Handikabı

Çarşı (örgütlü) her şeye karşı.

Öncüye de, örgüte de, devlete de.

Ve yazar, geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyor.

Şu koca dünyada komünizm karşısında örgütlülerin yaşadığı handikapı her halde başka hiç kimse yaşamıyordur.

Hemi geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyorlar.

Hemi de eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm yerine  kendilerininde nasıl bir komünizm tezahür ettiklerini söylemiyorlar.

Sanki eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm geçiş dönemini içerseydi kabul edeceklermiş gibi.

Ee.. işte... çarşının (örgütlünün) hali de, sokaktan tutun fabrikaya kadar her yerde toplumu örgütleyen, sınıfsız toplumu ortaya çıkaran ve sınıfsız toplumun devamınıda sağlayan (sosyalist) örgütlemenin komünizminde örgütlenmesi olduğunu görmeyince böyle oluyor.

Çarşı (örgütlü) şeye karşı oluyor.

Ve sadece bunla da kalmıyor.

Kitleleşememe sorunlarını çözmüş öncünün, kitleyle de arasındaki sınıfsal farkı çözmüş olduğunu göremeyen örgütlüler,  komünizmde bakünü tarzı öncülüğü ret etmeyen anarşistlere taş çıkarırcasına  komünizmlerinde öncüyü de ortada kaldırmaya dahil girişiyorlar.

Tabiki tüm bu durumlarda örgütlülerin komünizmi bilip bilmedikleri şühpesinide daha da artırmıyor değil.

Zaten komünizm hakkında söyledikleride marksın geçiş dönemi içermeyen anarşistleri eleştirmesinden öteye geçmemeside bu şühpeninde ortaya çıkmasına yetiyor artıyor.

Tüm bunlara rağmen en iyi niyetimizle de hadi diyelimki biz proletaryalar bu şüphede haksısız.

Ve hadi diyelimki geçiş dönemini içermeyen komünizm hakkında yaptıkları her eleştirileride geçiş dönemi içeren kömünizmlerinin ip uçlarını bizlere veriyor.

Ve bu durum da komünizmi bildiklerini ispatlıyor.

Ve biz proletaryalarda bunu göremiyoruz.

Halhalükarda da bu durum yine bir çok soruyda beraberinde getirmez mi?

Her şeyden önce böyle bir yaklaşımda karşımıza marksın, anarsistlerin komünizmini eleştirmesi sırf geçiş dönemini içermemesi nedeniyle miydi sorusunuda getirmez mi

Böyle bir  sorununda karşımıza gelmeside yine örgütlülerin bildiğini iddia ettikleri komünizm hakkında  şühpelerimizide daha da arttırmaz mı?

Sonuçta geçiş dönemi içermediği için eleştirdiğimiz komünizme tek yapabildiğimizde  geçiş dönemini içermediği için eleştiri.

Halbuki marks sadece ve sadece anarşistlerin komünizmini  geçiş dönemi içermemesi ve geçiş dönemini içermeyen kömünizminde sınıfsız toplumu ortaya çıkaramayacağı endişesiyle eleştirmememiştirki.

Marks aynı zamanda anarşistlerin komünizmi bir geçiş süreci sonrasında gelse dahil sınıfsız toplumun  devamını sağlayamayacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.

Bunun böyle olmadığını marksın, anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle eleştirdiğini düşünmek marksın, anarşistlerin komünizminin

sınıfsız toplumu geriye döndermeyeceği fikrine sahip olduğu düşüncesini de ortaya çıkarırki bu da yanlıştır.

Sınıfların ortaya çıkışı sadece kişini (öncünün, tarihte de şamanların, avcıların) sahip oldukları (fiziksel ve kişisel) özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesiyle alakalı değildir.

Aynı zamanda kişinin sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesinin koşullarının var  olmasıyla da alakalıdır.

Ve komünizmde kişini sahip olduğu ( fiziksel ve kişisel) özellikleri de orta kaldıran bir özelliğe sahip değildir.

Bu üretimin gelişmişliğiyle ve de toplumun kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı duruşuyla, örgütlenişiyle alakalıdır.

Üretim gelişmişliğinin devam etmesi de sürekli kişini sahip olduğu özellikleri ortada kaldırsa dahil eskiyen üretim ilişkisi yerine gelen yeni üretim ilişkiside yeniden kendine özgü, kişini sahip olduğu özellikleri ortaya çıkarır.

Komünist toplumun diyalektiğinde  tek değişmeyecek olanda kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı toplumun duruşunu yitirmemesi ve örgütlenişi olacaktır

Bu yüzden de Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil aynı zamanda toplumu örgütlemek istedikleri şeklin sınıfsız toplumun devamını da sağlayamacağını düşünerekte eleştirmiştir.

Ve sınıfsız toplumun devamını sağlayacağını düşündüğü yegane örgütlülükte komünizme (sorunlarında kurtularak) kalan sosyalist örgütlülükten başka birşey olmadığını da düşünmüştür.

Bu nedenlerle de Marks sosyalizmle komünizmi ayrı gayrı görmedik demiştir.

Kısacası geçiş dönemini içermeyen anarşistlerin komünizmi eleştirerek geçiş dönemli komünizme ulaşacağımızı düşünmek yanlıştır.

Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil geçiş dönemini içerse dahil sınıfsız toplumun devamını sağlayamacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.

Bu yüzden de bizlerde birbirimizin komünizmini eleştirirken sadece geçiş dönemi içerip içermemesiyle değil sınıfsız toplumun devamını sağlayıp sağlamayacağı örgütlüğe sahip olup olmadığıyla da   eleştirmeliyiz.

2675

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar