Cumartesi Mayıs 25, 2024

Örgütlülerin Handikabı

Çarşı (örgütlü) her şeye karşı.

Öncüye de, örgüte de, devlete de.

Ve yazar, geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyor.

Şu koca dünyada komünizm karşısında örgütlülerin yaşadığı handikapı her halde başka hiç kimse yaşamıyordur.

Hemi geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyorlar.

Hemi de eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm yerine  kendilerininde nasıl bir komünizm tezahür ettiklerini söylemiyorlar.

Sanki eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm geçiş dönemini içerseydi kabul edeceklermiş gibi.

Ee.. işte... çarşının (örgütlünün) hali de, sokaktan tutun fabrikaya kadar her yerde toplumu örgütleyen, sınıfsız toplumu ortaya çıkaran ve sınıfsız toplumun devamınıda sağlayan (sosyalist) örgütlemenin komünizminde örgütlenmesi olduğunu görmeyince böyle oluyor.

Çarşı (örgütlü) şeye karşı oluyor.

Ve sadece bunla da kalmıyor.

Kitleleşememe sorunlarını çözmüş öncünün, kitleyle de arasındaki sınıfsal farkı çözmüş olduğunu göremeyen örgütlüler,  komünizmde bakünü tarzı öncülüğü ret etmeyen anarşistlere taş çıkarırcasına  komünizmlerinde öncüyü de ortada kaldırmaya dahil girişiyorlar.

Tabiki tüm bu durumlarda örgütlülerin komünizmi bilip bilmedikleri şühpesinide daha da artırmıyor değil.

Zaten komünizm hakkında söyledikleride marksın geçiş dönemi içermeyen anarşistleri eleştirmesinden öteye geçmemeside bu şühpeninde ortaya çıkmasına yetiyor artıyor.

Tüm bunlara rağmen en iyi niyetimizle de hadi diyelimki biz proletaryalar bu şüphede haksısız.

Ve hadi diyelimki geçiş dönemini içermeyen komünizm hakkında yaptıkları her eleştirileride geçiş dönemi içeren kömünizmlerinin ip uçlarını bizlere veriyor.

Ve bu durum da komünizmi bildiklerini ispatlıyor.

Ve biz proletaryalarda bunu göremiyoruz.

Halhalükarda da bu durum yine bir çok soruyda beraberinde getirmez mi?

Her şeyden önce böyle bir yaklaşımda karşımıza marksın, anarsistlerin komünizmini eleştirmesi sırf geçiş dönemini içermemesi nedeniyle miydi sorusunuda getirmez mi

Böyle bir  sorununda karşımıza gelmeside yine örgütlülerin bildiğini iddia ettikleri komünizm hakkında  şühpelerimizide daha da arttırmaz mı?

Sonuçta geçiş dönemi içermediği için eleştirdiğimiz komünizme tek yapabildiğimizde  geçiş dönemini içermediği için eleştiri.

Halbuki marks sadece ve sadece anarşistlerin komünizmini  geçiş dönemi içermemesi ve geçiş dönemini içermeyen kömünizminde sınıfsız toplumu ortaya çıkaramayacağı endişesiyle eleştirmememiştirki.

Marks aynı zamanda anarşistlerin komünizmi bir geçiş süreci sonrasında gelse dahil sınıfsız toplumun  devamını sağlayamayacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.

Bunun böyle olmadığını marksın, anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle eleştirdiğini düşünmek marksın, anarşistlerin komünizminin

sınıfsız toplumu geriye döndermeyeceği fikrine sahip olduğu düşüncesini de ortaya çıkarırki bu da yanlıştır.

Sınıfların ortaya çıkışı sadece kişini (öncünün, tarihte de şamanların, avcıların) sahip oldukları (fiziksel ve kişisel) özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesiyle alakalı değildir.

Aynı zamanda kişinin sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesinin koşullarının var  olmasıyla da alakalıdır.

Ve komünizmde kişini sahip olduğu ( fiziksel ve kişisel) özellikleri de orta kaldıran bir özelliğe sahip değildir.

Bu üretimin gelişmişliğiyle ve de toplumun kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı duruşuyla, örgütlenişiyle alakalıdır.

Üretim gelişmişliğinin devam etmesi de sürekli kişini sahip olduğu özellikleri ortada kaldırsa dahil eskiyen üretim ilişkisi yerine gelen yeni üretim ilişkiside yeniden kendine özgü, kişini sahip olduğu özellikleri ortaya çıkarır.

Komünist toplumun diyalektiğinde  tek değişmeyecek olanda kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı toplumun duruşunu yitirmemesi ve örgütlenişi olacaktır

Bu yüzden de Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil aynı zamanda toplumu örgütlemek istedikleri şeklin sınıfsız toplumun devamını da sağlayamacağını düşünerekte eleştirmiştir.

Ve sınıfsız toplumun devamını sağlayacağını düşündüğü yegane örgütlülükte komünizme (sorunlarında kurtularak) kalan sosyalist örgütlülükten başka birşey olmadığını da düşünmüştür.

Bu nedenlerle de Marks sosyalizmle komünizmi ayrı gayrı görmedik demiştir.

Kısacası geçiş dönemini içermeyen anarşistlerin komünizmi eleştirerek geçiş dönemli komünizme ulaşacağımızı düşünmek yanlıştır.

Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil geçiş dönemini içerse dahil sınıfsız toplumun devamını sağlayamacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.

Bu yüzden de bizlerde birbirimizin komünizmini eleştirirken sadece geçiş dönemi içerip içermemesiyle değil sınıfsız toplumun devamını sağlayıp sağlamayacağı örgütlüğe sahip olup olmadığıyla da   eleştirmeliyiz.

2896

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Ergün Aslan

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Sayfalar