Pazar Nisan 28, 2024

Ölülerinin Üzerine Basa Basa Geliyorlar!

Göçmenler adı verilen; işçiler, emekçiler, toprakları alınmış köylüler, üretim araçları yok edilmiş ya da ellerinden alınmış mülksüzleştirilmişler; evleri başlarına yıkılmışlar, bombalarla yok edilmiş ya da sakat bırakılmış tüm ezilenler, açlığa mahkum edilmişler kararlı adımlarla, haramilerin üstüne üstüne yürüyorlar

Geliyorlar, barikatları, tel örgüleri, denizleri, okyanusları aşarak, önlerine dikilmiş askeri barikatları, ölüm melekleri adı verilen insanlık düşmanı burjuvaziden kendi yarattıklarını, emeklerini, alın terlerini, topraklarını geri almak için geliyorlar.

Akdenizleri, Ege denizleri, Pasifik ve Atlas okyanusunu aşarak, tel örgüleri 8 metrelik dikenli kalın duvarları, mayın döşenmiş sınırları, arkalarından ölüler yığını bırakarak, ama geliyorlar; ölümlerden korkmadan, ölülerinin üstlerine basa basa...

Göçmenler. Doğdukları topraklarda yaşayamayanlar. Yerlerinden yurtlarından edilenler, son dört yıl içinde 56 bin 800 ölü vermişler.

2014 yılından bugüne kadar Meksika’dan ABD’ye geçmek isteyen 3861 kişi ölmüş.

Afrika’dan Avrupa’ya geçmek isteyenler, 2014 yılından bugüne kadar 18 bin 400 ölü bırakmış geride.

Asya ve Orta Doğu ülkelerinden Avrupa’ya göç etmek isteyenler ise 8 bin 200 kişiyi “ölü” olarak geride bırakmış.

Bu istatistikler, kayıt altına alınabilenler. Bir de kayıt altına alınmayanlar var. Kayıtlara düşmeyen ölü sayısı kayıtlara düşenlerin belki de yarısı kadar.

“Medeni” dünyanın, adına “göçmen kampları” dedikleri toplama kamplarında kalanların sayısı ise belli değil. Ve ölenler “kurtuldu” dedirtecek cinsten nazi zulüm ve yok etme kapmaları gibi.

Kuzey Amerika (ABD ve Kanada) ve Batı Avrupa, dünya zenginliğin %60’nı, dünya nüfusunun da %17’ni elinde bulunduruyor. Servet dağılımında neredeyse Afrika’nın adı yok.

Dünyanın, ABD doları cinsinden 2018 yılı içinde serveti 317 trilyon ABD doları kadar. Bu servet dünya nüfusuna eşit olarak dağıtıldığında ise kişi başına ABD doları cinsinden 63.1001 servet düşüyor. Oysa dünyanın 2,5 milyarı aşkın insanı günlük bir doların altında yaşıyor. Dünya nüfusunun yarısından (3,5 milyar) fazlası ise günlük iki ABD dolarından daha az kazanıyor. Ama ABD’de yetişkin başına düşen servet ise 403,970 ABD doları kadar.2 Kişi başına düşen servet ise 103 bin ABD doları kadardır.

Afrika’nın ortalaması ise 2500 ABD dolarının altında. Afrika’da yaklaşık 1 milyar 300 bin kişi (Çin’in nüfusu kadar) yaşarken, ABD’de ise 327 milyon kişi yaşıyor. Yani Afrika’nın üçte biri kadar. Çin’de ise kişi başına düşen servet ise 51.874 ABD doları kadar.

Latin Amerika’da ise yetişkin başına düşen servet ABD doları cinsinden 8.055. Bu istatistik, Latin Amerikalıların neden Kuzey Amerikaya doğru kitlesel olarak yürüdüğünün ve ABD’nin kapısına dayandıklarının ekonomik açıklamasıdır.

Aynı şekilde Afrikalıların neden özellikle Batı Avrupa’ya yürüdüğünü yine aşağıdaki veriler açıklar. Avrupa’da kişi başına düşen servet 85 bin 402 ABD doları kadardır.

Dünya’da 42 milyon milyarder varmış ve dünyanın en zengin 8 kişinin toplam parasal geliri (426 milyar ABD doları), dünya nüfusunun yarısının parasal gelirinden fazla.3

Diğer bir rakam ise daha da korkunç: dünyanın en zengin %10’u, dünya finansal varlıkların %78’ini elinde bulunduruyor. Bu dağılımı burjuva liberalleri “eşit dağılım” anlamında olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor.

Daha fazla veri vermeye gerek yok. Bu rakamlar, Latin Amerikalı yoksulların ölümü ve her türlü eziyeti göze alarak aylarca ABD’nin üstüne üstüne neden yürüdüğünü açıklar. Yine Afrika ve Asyalı yoksulların, ölümü ve her türlü eziyeti göze alarak neden Avrupa ülkeleri üstüne üstüne yürüdüklerinin açıklar.

Ve bu ekonomik veriler, sınıf çatışmalarnı, ırkçılığın yükselmesini ve emperyalistlerin neden hummalı bir şekilde savaş hazırlığı içine girdiklerini de açıklar.

Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’de işçi ve emekçilerin katledilmesini de açıklar, bu veriler.

Bu veriler, Avrupa ve ABD’de ırkçılığın, iç faşistleşmenin neden geliştiğini ve Türkiye’de faşist diktatörlüğün bütün burjuvazi tarafından neden el üstünde tutulduğunun açıklamasını da verir.

Aynı veriler, doğanın neden katledildiğini, bir hafta içinde ABD’de bir, Çin’de ise iki yeni milyarderin ortaya çıkmasına karşılık, göç yollarına düşenlerin her geçen gün katalanarak nasıl çoğaldığının açıklamasını da yapar.

Afrika, Asya ve diğer yoksullaştırılmış bölgelerden Avrupa’ya, Latin Amerika’nın en yoksul ve en ücra bölgelerinden ABD’ye yürüyenler, kendilerinden alınmış olanları geri almak için geliyorlar ve onları durdurabilecek hiç bir güçte yoktur.

“Medeni” burjuvazi, yoksulaştırdıkları kitlelerin kendi haklarını almak için kapılarına dayanmalarını önlemek için sınır duvarlarını yükseltmekte buluyorlar. 1945 yılında dünyanın hemen her yerinde hiç bir sınır duvarı yok iken, ülkeler arasına yüksek ve kalın duvar örmenin yanında kalın tel örgülerle çevirme %70 oranında artmış. Ve bugün 67 ülke yoksulların akınından korunmak için kendi sınırlarına duvar örmüşler. Bunu en çokta gelişmiş ülkeler yoksul bıraktıkları ülkelere karşı örmektedir.

Duvar örme işi özellikle 2000 yıllarının başından bugüne kadar %50 ranında artmış. Berlin duvarı üzerinden anti-komünist propaganda yapanlar, Berlin duvarının yıkılışından günümüze kadar duvar örme işin %55 oranında artırmışlar.4

Ancak, burjuvazinin unutur göründüğü ya da görmezden gelmek zorunda kaldığı ya da önleyemediği bir yükselişte, işçi ve emekçilerin burjuvaziye karşı ölümüne direneceğinin ve kendi dünyalarını yaratacaklarını da açıklar.

Mülksüzleştirilmiş emekçilerin ücretli kölelik zincirlerini kırarak ve bütün sınır duvarlarını yıkarak, yürüyüşlerini; özgür, eşit ve paylaşımcı dünyalarını kuracakları güne kadar sürdürücekleri de bu verilerin içinde kendini net olarak görünür kılmaktadır.

Sınırları yıkarak gelenler ile sınırların içinde ücretli köle olarak çalışan emekçilerin birleştiği gün burjuvazi için başlangıcın sonu olacaktır.

Burjuvazinin, mülksüzleştirilmiş ve ücretli köle haline getirilmiş bu kitlelerin gücünü yenecek gücü yoktur. 17.11.2018 

23163

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar