Pazartesi Mayıs 13, 2024

Ölülerinin Üzerine Basa Basa Geliyorlar!

Göçmenler adı verilen; işçiler, emekçiler, toprakları alınmış köylüler, üretim araçları yok edilmiş ya da ellerinden alınmış mülksüzleştirilmişler; evleri başlarına yıkılmışlar, bombalarla yok edilmiş ya da sakat bırakılmış tüm ezilenler, açlığa mahkum edilmişler kararlı adımlarla, haramilerin üstüne üstüne yürüyorlar

Geliyorlar, barikatları, tel örgüleri, denizleri, okyanusları aşarak, önlerine dikilmiş askeri barikatları, ölüm melekleri adı verilen insanlık düşmanı burjuvaziden kendi yarattıklarını, emeklerini, alın terlerini, topraklarını geri almak için geliyorlar.

Akdenizleri, Ege denizleri, Pasifik ve Atlas okyanusunu aşarak, tel örgüleri 8 metrelik dikenli kalın duvarları, mayın döşenmiş sınırları, arkalarından ölüler yığını bırakarak, ama geliyorlar; ölümlerden korkmadan, ölülerinin üstlerine basa basa...

Göçmenler. Doğdukları topraklarda yaşayamayanlar. Yerlerinden yurtlarından edilenler, son dört yıl içinde 56 bin 800 ölü vermişler.

2014 yılından bugüne kadar Meksika’dan ABD’ye geçmek isteyen 3861 kişi ölmüş.

Afrika’dan Avrupa’ya geçmek isteyenler, 2014 yılından bugüne kadar 18 bin 400 ölü bırakmış geride.

Asya ve Orta Doğu ülkelerinden Avrupa’ya göç etmek isteyenler ise 8 bin 200 kişiyi “ölü” olarak geride bırakmış.

Bu istatistikler, kayıt altına alınabilenler. Bir de kayıt altına alınmayanlar var. Kayıtlara düşmeyen ölü sayısı kayıtlara düşenlerin belki de yarısı kadar.

“Medeni” dünyanın, adına “göçmen kampları” dedikleri toplama kamplarında kalanların sayısı ise belli değil. Ve ölenler “kurtuldu” dedirtecek cinsten nazi zulüm ve yok etme kapmaları gibi.

Kuzey Amerika (ABD ve Kanada) ve Batı Avrupa, dünya zenginliğin %60’nı, dünya nüfusunun da %17’ni elinde bulunduruyor. Servet dağılımında neredeyse Afrika’nın adı yok.

Dünyanın, ABD doları cinsinden 2018 yılı içinde serveti 317 trilyon ABD doları kadar. Bu servet dünya nüfusuna eşit olarak dağıtıldığında ise kişi başına ABD doları cinsinden 63.1001 servet düşüyor. Oysa dünyanın 2,5 milyarı aşkın insanı günlük bir doların altında yaşıyor. Dünya nüfusunun yarısından (3,5 milyar) fazlası ise günlük iki ABD dolarından daha az kazanıyor. Ama ABD’de yetişkin başına düşen servet ise 403,970 ABD doları kadar.2 Kişi başına düşen servet ise 103 bin ABD doları kadardır.

Afrika’nın ortalaması ise 2500 ABD dolarının altında. Afrika’da yaklaşık 1 milyar 300 bin kişi (Çin’in nüfusu kadar) yaşarken, ABD’de ise 327 milyon kişi yaşıyor. Yani Afrika’nın üçte biri kadar. Çin’de ise kişi başına düşen servet ise 51.874 ABD doları kadar.

Latin Amerika’da ise yetişkin başına düşen servet ABD doları cinsinden 8.055. Bu istatistik, Latin Amerikalıların neden Kuzey Amerikaya doğru kitlesel olarak yürüdüğünün ve ABD’nin kapısına dayandıklarının ekonomik açıklamasıdır.

Aynı şekilde Afrikalıların neden özellikle Batı Avrupa’ya yürüdüğünü yine aşağıdaki veriler açıklar. Avrupa’da kişi başına düşen servet 85 bin 402 ABD doları kadardır.

Dünya’da 42 milyon milyarder varmış ve dünyanın en zengin 8 kişinin toplam parasal geliri (426 milyar ABD doları), dünya nüfusunun yarısının parasal gelirinden fazla.3

Diğer bir rakam ise daha da korkunç: dünyanın en zengin %10’u, dünya finansal varlıkların %78’ini elinde bulunduruyor. Bu dağılımı burjuva liberalleri “eşit dağılım” anlamında olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor.

Daha fazla veri vermeye gerek yok. Bu rakamlar, Latin Amerikalı yoksulların ölümü ve her türlü eziyeti göze alarak aylarca ABD’nin üstüne üstüne neden yürüdüğünü açıklar. Yine Afrika ve Asyalı yoksulların, ölümü ve her türlü eziyeti göze alarak neden Avrupa ülkeleri üstüne üstüne yürüdüklerinin açıklar.

Ve bu ekonomik veriler, sınıf çatışmalarnı, ırkçılığın yükselmesini ve emperyalistlerin neden hummalı bir şekilde savaş hazırlığı içine girdiklerini de açıklar.

Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’de işçi ve emekçilerin katledilmesini de açıklar, bu veriler.

Bu veriler, Avrupa ve ABD’de ırkçılığın, iç faşistleşmenin neden geliştiğini ve Türkiye’de faşist diktatörlüğün bütün burjuvazi tarafından neden el üstünde tutulduğunun açıklamasını da verir.

Aynı veriler, doğanın neden katledildiğini, bir hafta içinde ABD’de bir, Çin’de ise iki yeni milyarderin ortaya çıkmasına karşılık, göç yollarına düşenlerin her geçen gün katalanarak nasıl çoğaldığının açıklamasını da yapar.

Afrika, Asya ve diğer yoksullaştırılmış bölgelerden Avrupa’ya, Latin Amerika’nın en yoksul ve en ücra bölgelerinden ABD’ye yürüyenler, kendilerinden alınmış olanları geri almak için geliyorlar ve onları durdurabilecek hiç bir güçte yoktur.

“Medeni” burjuvazi, yoksulaştırdıkları kitlelerin kendi haklarını almak için kapılarına dayanmalarını önlemek için sınır duvarlarını yükseltmekte buluyorlar. 1945 yılında dünyanın hemen her yerinde hiç bir sınır duvarı yok iken, ülkeler arasına yüksek ve kalın duvar örmenin yanında kalın tel örgülerle çevirme %70 oranında artmış. Ve bugün 67 ülke yoksulların akınından korunmak için kendi sınırlarına duvar örmüşler. Bunu en çokta gelişmiş ülkeler yoksul bıraktıkları ülkelere karşı örmektedir.

Duvar örme işi özellikle 2000 yıllarının başından bugüne kadar %50 ranında artmış. Berlin duvarı üzerinden anti-komünist propaganda yapanlar, Berlin duvarının yıkılışından günümüze kadar duvar örme işin %55 oranında artırmışlar.4

Ancak, burjuvazinin unutur göründüğü ya da görmezden gelmek zorunda kaldığı ya da önleyemediği bir yükselişte, işçi ve emekçilerin burjuvaziye karşı ölümüne direneceğinin ve kendi dünyalarını yaratacaklarını da açıklar.

Mülksüzleştirilmiş emekçilerin ücretli kölelik zincirlerini kırarak ve bütün sınır duvarlarını yıkarak, yürüyüşlerini; özgür, eşit ve paylaşımcı dünyalarını kuracakları güne kadar sürdürücekleri de bu verilerin içinde kendini net olarak görünür kılmaktadır.

Sınırları yıkarak gelenler ile sınırların içinde ücretli köle olarak çalışan emekçilerin birleştiği gün burjuvazi için başlangıcın sonu olacaktır.

Burjuvazinin, mülksüzleştirilmiş ve ücretli köle haline getirilmiş bu kitlelerin gücünü yenecek gücü yoktur. 17.11.2018 

23225

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

Sayfalar