Cumartesi Mayıs 11, 2024

Müslüm Elma: Biz devrimciler, sosyalistler düşüncelerimizi ifade etmekte çekinmeyiz

"Sayın Mahkeme Heyeti,

Sayın Avukatlarım tarafından araç içi denetim ve 15.03.2014 tarihli ev içi gözetimine ilişkin değerlendirme itirazlarını gerekçelendiriyorum ve bu itirazın aynı zamanda Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 257. maddesi 1. fıkrası gereğince açıklama olarak anlaşılmasını istiyorum. İllegal temelde yapılan bu dinlemeleri ‘özel yaşam hakkına yapılan bir müdahale olarak görüyorum. Ve gerekçelerimi Alman devletinin Anayasasında yer alan şu görüşlere dayandırıyorum.

”Genel kişilik hakkı bir şahsın kişiliğini, o şahsın yaşam ve özgürlük alanlarına yapılan müdahalelere karşı korumayı amaçlar ve bu hak kapsamlı kişilik koruması olarak Anayasa’nın 1. maddesi 1. fıkrasında garanti altına alınmış olan insanlık onuru ve Anayasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasındaki kişiliği serbestçe geliştirebilme temel hakkından ileri gelmektedir.

Genel kişilik hakkı, kişiliği dikkate alma ve kişiliğe geliştirebilmeye ilişkin mutlak ve kapsamlı bir hak olarak anlaşılır.

Kişiliği özgürce geliştirebilme ve insanlık onuru hakkı, her bir bireye hayatına şekil verebileceği bireyselliğini geliştirip koruyabileceği özerk bir alan teşkil eder. Buna, bu alan içinde “kendin için olmak”, “kendine ait olmak”; şahısların bu alana zorla nüfuz etmesini ya da bu alan hakkında bilgi edinmesini önleme hakkı da dahildir.

Alman devletinin Anayasası’nda kişilik hakları konusunda yukardaki haklar ifade edilmektedir. Söylem bu. Ama bu salona yansıyanlar tam tersi. Bu şaşırtıcı bir durum mu? Tabi ki değildir. Çünkü burjuva ve gerici devletler gerekli gördüğünde kendi yasallığına uymamaktadır. Koyduğu kuralları hiçe saymaktadır.

Bu nedenle burjuva yasallığı, ezilen yığınları aldatmanın bir aracıdır. Örneğin bir kişi bir başkasının evini gözetlemek için kamera veya dinlemek için aracına cihaz yerleştirirse devletin yargısı bunu ‘özel yaşama’ müdahale olarak değerlendirip suç sayar.

Ama aynı devlet bireylere karşı her türlü gözetleme ve dinleme tekniğini kullanmada serbesttir. Yani Emperyalist tekellerin yüksek çıkarları her türlü ahlaksızlığı meşru sayar. Yargı tamda burada susar. Bizim gibi itiraz edenlerin sesleri yükselince, yargı egemen güçlerin kendi çıkarları için koymuş olduğu yasalara sığınır. Aslında bu durum yalnız egemen sınıfların ikiyüzlülüğünü ortaya koymaz. Aynı zamanda yargı kurumlarının egemen sınıfların çıkarlarını korumakla yükümlü olduğu gerçekliğine bütün çıplaklığıyla ayna tutar.

Egemen sınıfların çıkarı ezilen halkların çıkarıyla asla örtüşmez. Ama egemen sınıflar her fırsatta koymuş oldukları yasaların bütün halkın çıkarlarını korumakla yükümlü olduğu yalanına başvururlar. Oysa yukarıda verdiğimiz örnekte de görüldüğü gibi, onların tüm yasaları çıkarlarını korumaya ayarlı. Onların özgürlük dediği; sınırsız sömürme, yağmalama özgürlüğüdür. Buna itiraz eden, emeği için onurluca bir kavgaya tutuşan herkes ‘teröristtir’ onları her türlü gayri insani uygulamaya tabi tutmak ise bir haktır.

Biz devrimciler, sosyalistler bu yasaları tanımadık, tanımıyoruz. Evlere, araçlara yerleştirilen gözetleme ve dinleme cihazlarıyla elde edilen bilgilerin insani ve ahlaki olarak hiçbir meşruluğu yoktur. Evet biliyoruz. Emperyalist-kapitalist sistemin ahlak sınırı, sahip olduğu kapitali korumakla sınırlıdır. Dolayısıyla bu sistemden ahlaki bir tutum beklemiyoruz. Bizim tüm derdimiz-tüm çabamız, bu ahlaksızlık kuyusuna ışık tutmaktır. Görmeyen gözlerin görmesini sağlamaktadır.

Duruşmalara başlandığından itibaren Alman devletinin yasalarına göre yasak olmayan TKP/ML’nin yürütmüş olduğu faaliyetlere dair sözüm ona deliller okunuyor. Sizin delil diye sunduğunuz tüm bu belgeler yıllardır açıkta yürütülen çalışmaların ürünüdürler. Kimi etkinlikler devletin resmi kurumlarından izin alınarak yapılmıştır. Kısacası tüm çalışmalar meşrudur. Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini kapsamındadır. Meşru olan bu çalışmaları yargılamak, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yargılamaktır. Buna gücünüz yetmez-yetmeyecektir de.

Açık ve meşru olan çalışmalara illegal bir kimlik kazandırmak için, gizlice çektiğiniz resimler, özel alanlara yerleştirdiğiniz dinleme ve gözetleme araçları da sizi kurtaramaz. Tüm bu çabalarınız demokratik hak ve özgürlükler mücadelesine duyduğunuz sınıfsal düşmanlığın somut göstergeleridir. Bize gösterdiğiniz resimler, sizin sınıfsal olarak bize duyduğunuz düşmanlığın belgeleridir. Delil diye okuduğunuz insani ve siyasi sohbetler ise, yasalarınızda sözünü ettiğiniz “özel yaşama”  ne kadar saygı duyduğunuzun birer karneleridir.

Bu anti-demokratik tutumlarınızla demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini engelleyemezsiniz. Evlere kamera koyanlar, araçlara dinleme cihazı yerleştirenler, telefonların başında nöbet tutanlar, bir kez daha duyun. Bu saldırılarla bizi korkutamazsınız.

Biz devrimciler, sosyalistler düşüncelerimizi ifade etmekte çekinmeyiz. Gördüğünüz gibi, burada da konuşuyoruz. Onun için diyoruz ki; gayri ahlaki yöntemlerle elde edilen bilgilere başvurmanıza hiç gerek yok. Yargılanan sosyalist kimliğimizdir. Ama biz onu saklamıyoruz. Bilakis bir bayrak gibi sallıyoruz.

Biliyorsunuz içinden geldiğimiz toplumun kendine has bazı değerleri vardır. Sözgelimi evlerin, özel sohbetlerin dinlenmesine ve insanların gizlice gözetlenmesine şiddetle tepki duyarız. Hiç kuşkusuz bu yönteme başvuranların bir amacı da, insanları demokratik hak ve özgürlükler mücadelesine dair konuşmakta korkar, yürümekte ürker hale getirmektir. Buna müsaade edilemez. Korku mikrobunun panzehiri cesarettir. Her türlü baskıya, dinleme ve izleme saldırılarına karşı cesaretle yürümeliyiz.

Biz her şeyden önce insanız. Duygularımızla, düşüncelerimizle, öfkemizle varız. Yeri gelince, öfkeleniriz, söylenmemesi gerekeni de söyleriz. “İş yapan hata da yapar”. Devrimcileşmede zayıflıklarımız varsa, pratik duruşumuzda, hareket tarzımızda olumsuzlukların olması kaçınılmazdır. Bunun hesabını da biz yaparız. Egemen sınıfların bizim defterlerimiz üzerinde hesap yapmasına asla müsaade etmeyiz.

Bizim mahkeme heyetinden beklentimiz, özünde hiçbir hukuki ve ahlaki değeri olmayan bu masalların burada okunması değildir. Bizim beklentimiz yasak olmayan faaliyetlerin, hangi mantıkla yargılama konusu yapıldığına dair ortaya somut verilerin konulmasıdır. Çünkü sihirli tanımlamanız olan ”yabancı terörist örgüt” iddiasının hiçbir karşılığı yoktur. Soyut iddialarla, somut sonuçlara ulaşılamaz. Ancak hukuk cinayeti işlenir.

Bizim mahkeme heyetinden beklentimiz; iddia makamı tarafından ileri sürülen şu iddiaların ispatlanmasıdır: ”Daha ziyade TKP/ML ile alt kademesindeki örgüt birimlerinin bileşimi sayesinde Avrupa’da da ve özellikle Almanya’da Türkiye’deki saldırıların düzenlenmesi sağlanmaktadır” (bkz. Tutuklama Kararı, s. 7).

Biz, Almanya’da ne zaman hangi saldırının talimatının verildiğinin açıklanmasını istiyoruz. Biz, Avrupa’da yürütülen çalışmalarla hangi devletin yasalarının nasıl ihlal edildiği sorusunun yanıtını istiyoruz. Ama tüm bu sorulara karşın, siz sanki susma hakkınızı kullanıyorsunuz. Oysa iddia sahibi sizsiniz. Sizin susma hakkınız yok. İddialarınızı ispatlama sorumluluğunuz vardır. Umarız çağırılarımız yanıtsız kalmaz.

Teşekkürler. 15.12.2017" 

44237

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar