Pazar Mayıs 19, 2024

MİT’in Cemil Bayık Harekâtı-Yavuz Özcan

“Yüzyılın Operasyonu” nasıl yüzyılın fiyaskosu oldu?
 
Türk yetkililerinin Süleymaniye’de PKK Lideri Cemil Bayık’ı yakalama veya öldürme amaçlı düzenledikleri “yüzyılın operasyonu” fiyasko ile sonuçlandı. Operasyon için bölgeye giden 18 kişilik MİT birimi PKK tarafından tutuklandı.
Türkiye bir yandan MİT’çilerin iadeleri için her türlü baskıyı yaparken, diğer yandan MİT görevlilerinin ifadelerinin yayınlanmasını engellemeye çalışıyor.
MİT’in Cemil Bayık operasyonu ile öncelikle savaşta psikolojik üstünlüğü ele geçirmeyi, ardından PKK ile Güneyli güçleri topyekün bir iç çatışmaya çekerek Güney’deki referandumu engellemeye ve nihayetinde de İran ile birlikte Kandil’e yönelik bir Sri-Lanka modeli operasyon düzenlemeyi planladığı bildiriliyor.
 
Öte yandan MİT’e atfedilen PKK karşıtı faaliyetler de devam ediyor. Bu kapsamda geçtiğimiz gün Mahmur Kampı’na yönelik bombalı saldırı yapıldığı ve iki kamp görevlisinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.
 
Cemil Bayık daha yakalanıp getirilmeden kamuoyu hazırlanmaktaydı. Ümmet kurban bayramıyla birlikte bir başka bayrama hazırlanıyordu. Esas kurban Bayık olacaktı. Bayram tatili 10 güne çıkarılmıştı. Bunun sebebi Bayık’tı. Bir gazeteci devletin resmi ajansının 28 Temmuz’da önce servise koyduğu sonra geri çektiği şu haberi yolladı:
‘Elazığ'ın Keban ilçesine bağlı Aşağıçakmak köyünde yaşayan terör örgütü PKK'nın iki numaralı ismi Cemil Bayık'ın babası Mustafa Bayık, "Cemil benim için 33 sene önce ölmüştür. Onun yüzünden akrabalarım ve köydeki komşularım benimle konuşmuyor. Yakalanırsa ona hesap soracağım" dedi. ''Cemil Bayık yakalanırsa görüşür müsün?'' sorusuna ise Mustafa Bayık, "Yanına gidip 'Neden böyle yaptın?' diye hesap soracağım" yanıtını verdi.’ Tüm bunlar 28 Temmuz 2 Ağustos 20017 tarihleri arasında oluyor.
 
Yani Türk medyası ise çok önceden Cemil Bayık’ın yakalanıp getirileceğine emin bir şekilde hazır manşetlerle bekliyordu.
ABD Savunma Bakanı James Mattis 23 Ağustos’ta Ankara’yı ziyaret ettiğinde, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldiğinde bu konu kendisine aktarılmış ve yardım istenmişti. Güvenilir kaynaklar  hem MİT personelinin geri alınması ve PKK yöneticilerine yönelik operasyonlarda kendilerinden destek beklediklerini belirtmişler, ancak Mattis’in bu operasyonlarda destek önerisini kesin bir şekilde reddettiğini ve böylesi operasyonların Kürdler arasında önü alınamaz çatışmalara yol açacağını ve bununda DAİŞ’e karşı mücadelede büyük zaaflar yaratacağını belirterek reddettiğini belirtiyor.

KBY’den bir istihbarat yetkilisi şöyle anlatıyor: ‘Cemil Bayık başta olmak üzere PKK yöneticilerine yönelik kaçırma ve suikast için Türk istihbaratı Mayıs ayından beri yoğun bir çalışma içinde olduğunu gözlemledik. Defalarca kendilerini uyarmalarına rağmen bu faaliyetlerinden vazgeçmediler ve Temmuz ayı itibarıyla Süleymaniye ve çevresinde hissedilir şekilde yoğunlaşmaya başladılar. Batufa yakınlarında 2 Türk subayının bindiği bir araçta patlama meydana geldi ve bu iki subay öldü. Olay Türk birliğine çok uzak olmayan bir alanda meydana gelmişti. Araç vuruldu mu veya Batufa’ya getirdiği askeri muhimatın patlaması sonucu mu oldu, tam olarak tespit edilemedi. Türk istihbaratının hedef aldığı Kandil bölgesine yakın Kortek ve Selengete alanlarıydı. PKK’nin gerek Süleymaniye’de gerekse de Güney’in değişik alanlarında kendini hissettirecek ağırlıkta bir çalışması ve kitlesi var. Türk Cumhurbaşkanı PKK’nin lider kadrosunu almayı veya vurmayı yıllardır istiyor. Bu nedenle burda çalışan onlarca Türk şirketlerinde yüzlerce Türk istihbarat elemanı çalıştığını zaten biz de dünya alem de biliyor.”
Son olarak 3 Ağustos’da Cemil Bayık’ın bel ağrısı şikayetiyle Süleymaniye’de bir hastanede tedavi olacağı bilgisi alan MİT Dokan’a yerleşmişti. Buradan operasyonu sevk ve idare eden PKK Masası şefi ve Dış Operasyonlar Masası şefi ile kendilerini koruyan 16 MİT elemanını, (bunlardan Erbilli iki eski PKK kadrosu) PKK Dokan kasabasındaki bir evde tutukluyor.
MİT yetkililerinin uzerinde diplomatik pasaport, para, belge ve silah çıkıyor. Toplam 18 kişinin tutuklandığı bildiriliyor. Türk hükümeti olay sonrası derhal harekete geçerek Neçirvan Barzani ile YNK yöneticilerinden MİT’çilerin serbest bırakılmasının sağlanmasını istedi. Sonuç alamayınca Ankara’daki YNK Temsilcisi Behruz Gelali ve 80 Süleymaniyeliyi sınır dışı ettiler. Neçirvan Barzani’yi Ankara çağırdılar sorunu halletmesi için Kandil’e giderek PKK yetkilileriyle görüşmesini istediler ancak bundan da bir sonuç alınamadı.

Türkiye’deki güvenilir gazeteciler ise, Bayık’ın kaçırılmasının hazırlıklarının uzun zamandan beri yapıldığı ve operasyonu bizzat Erdoğan ve Hakan Fidan’ın yönettiğini iddia ediyor. İkisinin de görüntülü telefonlarla iki MİT yetkilisiyle görüştüklerini ve kaçırılma anını canlı olarak izlemek istediklerini belirtiyorlar. Obama’nın Ladin operasyonun canlı izlemesi gibi!
PKK tarafından yakalanan iki MİT yöneticisi Hakan Fidan’ın yardımcıları ve PKK’ye yönelik yapılan tüm operasyonlardan sorumlu veya haberdar oldukları ve Paris’de Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikasten de birinci derecede sorumlu oldukları iddia ediliyor.

Gazeteciler ABD’nin de Bayık’ın alınması gibi bir operasyona sıcak bakmayacağını savunuyor. Türkiye’nin bu şekilde PKK ile YNK ve KDP’yi çatıştırmak istediğini ve Kürdler arası korkunç bir iç savaş çıkarmayı hesapladığını, ABD’nin böyle bir gelişmeye seyirci kalmayacağını belirtiyorlar. Önemli bir amacın da Kürdler arası çatışmayla referandumun yapılmasını engellemek olduğu belirtiliyor.

Süleymaniye’de bir başka güvenilir kaynak ise, olayın gelişimini şöyle aktarıyor:

MİT, geçtiğimiz yıl PKK’nin Kandil’de kalan ve Cemil Bayık’a yakın olan PKK içindeki iki ajanından söz konusu operasyon ile ilgili çalışma başlattı. Aynı zamanda PKK istihbaratına çalışan ve o döneme dek MİT’e önemsiz bilgiler vererek bağlantıyı koruyan bu iki kişi Bayık’ın bilgisi dahilinde MİT’i yönlendiren istihbaratlar verdi.

Operasyonun siyasi ve uluslararası boyutu da vardı. Bayık alınabilirse, aynı zamanda İran ile birlikte Kandil’e yönelik genel bir askeri operasyon yapılması planlanmış, bu amaçla İran Genelkurmay Başkanı Ankara’ya geldi. Söz konusu operasyon için geçtiğimiz yıl KDP ve YNK’nin bilgisi dahilinde bölgeye bu gizli operasyonda çalışacak ekipler yollandı. Ancak bu güçler operasyonun mahiyetinden haberdar edilmedi. İşadamı, gazeteci, işçi vs kılıklarla Süleymaniye ve çevresindeki alanlara  birkaç ekip yerleştirildi.
Bayık, Ağustos veya Eylül ayında Süleymaniye’de bel fıtıkı ameliyatı olacağı yolunda MİT’e manilpülatif bilgiler yolladı. MİT’in PKK içindeki ajanları sürekli operasyonun mümkün olduğu, ve Bayık’ın yakında gizlice Süleymani’ye geçeceğini, koruma önlemlerinin aşılabileceği yolunda rapor verdi.
Bunun üzerine MİT operasyonun yapılması için düğmeye bastı. Ve biri Kürd Meselesi Masası Başkanı, diğeri PKK Masası Başkanı iki Müsteşar yardımcısı bölgeye geldi.

MİT yöneticileri, operasyonun detaylarını görüşmek için PKK içindeki ajanlarla randevulaştı. Dokan Kasabasında bir evde görüşülen MİT’çilerin ses kayıtları da alındı, ardından bölgede tedbir alan PKK istihbaratı üyeleri MİT’çileri bir operasyon ile evde tutuklayarak, araçlarla dağlık bölgeye götürdü.
MİT elemanlarının sorgularında gerek bu operasyon ve gerekse MİT’in bulaştığı tüm işlerle ilgili geniş bilgiler verdi.

Olayın ardından Türk yetkililer YNK ve KDP’den MİT’çilerin herhangi bir şekilde PKK’den alınmasını istedi ancak bu mümkün olmadı.
Ardından PKK, MİT’çilerin ifadelerinin yayınlanması ihtimalinden söz edince araya İran’ı soktu ve ifadelerin kamuoyuna yansımaması için PKK’ye baskı yapılmasını istedi.

PKK’nin bir süre sonra karşılığını alması koşulu ile MİT’çileri serbest bırakabileceği bildiriliyor.

Bahsi geçen MİT’çilerin başta Sakine Cansız’ların katli olmak üzere üzere çok sayıda suça bulaştıkları bildiriliyor.

Bazı Kürd kaynaklarıda PKK ile devlet arasında yoğun bir görüşme trafiğinin olduğunu , MİT görevlileri önümüzdeki günlerde serbest bırakılabileceğini belirtiyorlar. 

41562

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Militana Mektuplar…(2)

Merhaba tekrardan…

Yanı başımızda sürüp giden çekişmeli hayatımızdan biriktirdiğimiz anlardan seslenebiliyoruz ancak. Sesimiz ulaşıyorsa korkmaya ve umutsuzluğa kapılmaya gerek yok, tohum mutlaka filizlenmeye yüz tutar.

Hayatımıza geri dönüp bir bakmaya ne dersin. Korkularımızın mı cesaretimizin mi baskın olduğunun muhasebesini yaptığımızda ne görürüz?

İnsan dediğimiz canlı varlık her ikisini birlikte yaşar diyalektiğin gereği olarak. Korkularımız, bastırılmış öfkelerin dışa vurumuna götürür bizi. Burada cesaret denilen olgu karşımıza çıkar.

Tanrıyı Ette Bulma

Demek... öyle...

Dolly...

Dolly...

Bastır etleri leyla.

Çevir mangalı leyla.

Bir daha mı dünyaya geleceğiz leyla.

Bir daha mı dünyaya geleceğiz leyla.

Ha... ki.... ko.... ko...

Ha... ki.... ko.... ko...

Koltuk sallanıyor... koltuk...

Dolly...

Dollyyy...

Nerdesin kız?

Seni gidi kopya koyun.

Nerdesin?

Korkma kız....

Robotları artı değer üretemi içerisinde saymadılar diye yünlü yoldaşlarımızı yiyecek halimiz yok ya...

Ha... ki.... ko.... ko

Ha... ki.... ko.... ko

Emperyalizm Belli Ülke ve Uluslara Mı Özgü?1

Emperyalizm,  kapitalizme özgü bir olaydır. Kapitalizm öncesi emperyalizm yoktu ve toplumlar kapitalizme geçtiğinde, önce serbest rekabetçi kapitalizmle ve peşinden, kapitalizmin gelişmesi ve uluslararası yönünün daha fazla öne çıkmasıyla emperyalizmle tanıştı.

Biz bize benzemeyiz! [ismail cem özkan]

Kemalist arkadaşlar bazı sosyalistlerin kendileri gibi hayata baktığını ve yorumladıklarını gördükçe, duydukça diyorlardır “biz sosyalistiz herhalde!”... Ama Marksizimi bilen, onun düşünce yöntemini içselleştirmiş biri asla Kemalist olamaz ve hayata Kemalist gibi bakamaz, çünkü durdukları nokta farklı. Kemalistler burjuva ve sermaye bakış açısından devleti kutsallaştırıp, onu yaşatmak için düşünce yöntemini çizer, sosyalist ya da Marksistler ise tam tersidir, devleti “sönümlendirecek” işçi devleti kurmayı, yani işçi sınıfı ve mazlumların bakış açısına sahiptir...

Örgütlenme, Özgürleşme Ve Devrimin Güncelliği[1]

 

 

“İnsanlara şunu söylüyoruz:

Yalancıların maskelerini kaldırın,

körlerin gözlerini açın!”[2]

 

Sürdürülemez kapitalist çılgınlık şahsında, “Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!”[3] betimlenmesindeki bir hâl-i pür melal ile yüzleşiyoruz.

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! Yarım Asırlık Mücadele Yolumuzu Aydınlatıyor

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının 50. yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, onu var eden koşullar devam ettikçe kuşkusuz varlığını devam ettirecektir.

Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, sistemin çöküntü içine girdiği günümüz koşullarında kendisini çok daha yakıcı dayatır duruma gelmiştir. Ve elbette ki proletarya partisi üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü onun mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik pusulası vardır.

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…(İsmail Cem Özkan )

Eski sloganlar atılıyor, eskisi gibi heyecanlı değil, çünkü ortam ve zaman değişmişti, eski sloganların ruhu da çoktan bizi terk etmişti... İnat ile eskiden kalan sloganlar atılıyordu ama o sloganlar bugünün sorununa yanıt vermiyor, sadece eski arkadaşlara "biz ayaktayız, yok olmadık, gelin bir arada olalım!" çağrısıydı. Fakat çoktan ayrılmıştık, ruhen bir arada ama eskinin yaratılmış öyküleri de abartılarak anlatılırken gerçeklikten uzaklaşmış ve eskinin yeniden yaşayacağı iyimserlik dışında bir arada olacağımıza dair her hangi bir şey söz konusu değildi...

Siyaset Yapma Tarzımız ve Verili Koşulların Önemi Üzerine

 


   Son dönemlerde kurumlarımızın yaptığı konferanslarda, basın açıklamalarında `Verili koşullar` dan bahsediliyor. Verili koşullardan kasıt, somut koşulların somut tahlili.

Ölümsüz(ümüz)dür NÂZIM HİKMET[1]

Pişman değilim yaşadıklarımdan,

öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.[2]

 

“Ew çend giringî pê bide jiyana xwe ku di/ heftêyem de jî wek mînak çandina darzeytûnê bibe// Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,/ yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin,” dizelerinin hakkını bir komünist gibi yaşayarak verdi. Eylül 1961’in Doğu Berlin’indeki, “sözün kısası yoldaşlar/ bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da/ insanca yaşadım diyebilirim,” demeyi de sonuna kadar hak etti…

Türkiye’de Durum: Çürüme ve “Çökme!”

Açıklama: Aşağıdaki makale Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Merkezi Yayın Organı Komünist’in Mayıs/2022 tarihli 76. sayısından alınmıştır.

Sayfalar