Perşembe Mayıs 16, 2024

Ludwigshafen`de binler haykırdı: “Önderimiz İbrahim,İbrahim Kaypakkaya”

TKP/ML nin kurucu önderi  İbrahim Kaypakkaya, işkencede katledilişinin 42’inci yılında Almanya’nın Ludwigshafen kentinde binlerce insanın katıldığı gece ile anıldı. 

Kaypakkaya şahsında  tüm parti ve devrim şehitleri ayrıca dünya da sosyalizm mücadelesinde yaşamını yitiren ustalar ve önderler anısına yapılan saygı duruşuyla açılan anma gecesinde, ATİK e yönelik operasyonlarda avrupada tutuklanan 12 devrimci tutsağın derhal serbest bırakılmasına dair, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” sloganları haykırıldı.

Cumartesi günü düzenlenen İbrahim Kaypakkaya’yı anma gecesinde Ermeni Soykırım’nın 100’üncü yıldönümü vesilesiyle birde panel düzenlendi. Panele AGOS Gazetesi Ermenice editörü ve yazar Pakrat Estukyan, araştırmacı yazar Ragıp Zarakolu ve Partizan Temsilcisi  katıldı.

Pakrat Estukyan, Ermeni Soykırımı üzerine sunum yaptı. Ermeni Soykırımı’nı stratejik ve sistematik şekilde nasıl gerçekleştiğini anlatan Estukyan, günümüzde Ermeni halkının ayaklanarak, asimilasyona ve katliamlara karşı mücadelelerini anlattı. Hrant Dink’in bir direniş sembolu olarak Ermeni toplumunun gönlünde sabit yer edindiğini vurgulayan Estukyan “Çünkü Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra o tepki dalgası içerisinde o güne kadar kimliğini gizlemek zorunda kalan insanlar ‘Ben de Ermeni’yim’ diyerek görünür olmaya başladılar. Bu sahiplenme bugün ciddi sayılara ulaştı” dedi.

“Yalın gerçeklik kaba inkarlarla örtülemez hale geldi” diyen Estukyan, Türk devletinin Ermeni Soykırımı’nı bir an önce kabul etmesi gerektiğini vurguladı.

Zarakolu da geçmişten günümüze Kürt-Ermeni ilişkilerini anlatırken, Kürt halkının önemli bir ölçüde Ermeni Halkın yanında yer aldıklarını vurguladı. Zarakolu, aynı zamanda dün Ermenileri evlerinde barındırarak, koruyan Kürtlerin bugün başta kendi paylarına düşen hatalarını kabul ederek, soykırım travması ile yüzleşmelerinin gelecek açısından ön açıcı bir yöntem olabileceğini söyledi. Zarakolu devamla “İnkar sürdüğü sürece o mezarlar açık kalacaktır” dedi.

Panelde konuşan Partizan Temsilcisi, Türk devletinin azınlıklar üzerinde uyguladığı baskıları, kıyımları ve katliamları  eleştirdi. Ezilen ulus ve  azınlıkların sistematik şekilde katliamlardan ve soykırımlardan geçirildiğini tarihsel boyutu ile anlatarak, Türk devletinin sistematik politikası olduğunu vurguladı.

İbo yaşayacak

Panelin bitiminden sonra İbrahim Kaypakkaya’nın kişiliği anlatıldı.Yapılan açıklamada bundan 42 yıl önce, Kaypakkaya’nın faşizm tarafından aylar süren işkenceler sonucu Diyarbakır Cezaevi’nde katledildiği belirtildi. Açıklamada, “Granit kadar sağlam temeller üzerine inşa ederek önderimiz İbrahim Yoldaş’ın bize bıraktığı partimiz TKP/ML, ondan aldığımız ışıkla ve onun teorisiyle çizilmiş yolu izleyerek yürümekteyiz. Bizler bize emanet edilen bu mirasa duruşumuz ve gücümüz ile, yüreğimiz ve umudumuz ile sahip çıkmaktayız. Şu bilinmelidir ki, Kaypakkaya Yoldaşımız gönlümüzde, kalbimizde,mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacaktır.”denildi.

Gece boyunca sıklıkla ” Önderimiz ibrahim, İbrahim Kaypakkaya” “Yaşasın Partimiz TKP/ML” Yaşasın Halkların Kardeşliği” “Yaşasın devrimci dayanışma” İbrahimden Mehmet`e selam olsun Partiye” sloganları haykırıldı.

Dağlarda üstlenen TiKKO gerillalarının görüntülerinin yer aldığı sinevizyon gösterildi.Kobane direnişine vurgular yapıldı.

Geceye çok sayıda devrimci örgütten destek ve dayanışma mesajı geldi.Sunucular tarafından kitleye okunan mesajlar kitle tarafından alkışlandı.

Yunanistan da tutsak olan devrimcilerin Geceye telefonla bağlanarak,” Kaypakkayanın yolunda yürümeye devam edeceğiz,san olsun onun ışıklı yoluna” denilerek. Tutsaklara sahip çıkan tüm devrimcilere selam iletildi. Bu esnada doruğa çıkan coşkuyla kitle hep bir ağızdan” Devrimci tutsaklar onurumuzdur ” şiarını haykırdı.

Etkinliğin kültür bölümünde, Pınar Aydınlar, Umuda Haykırış, Ozan Cömert ve Pervin Çakar sahne alarak,Ermenice, Kürtçe, Türkçe türküler, ezgiler ve devrimci marşlar  seslendirdiler.

Etkinliğin yapıldığı yerin ara salonunda ise Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yıldönümü vesilesiyle resim sergisi açıldı.

Sosyalist basın ve devrimci örgütlerin standlar açtığı ara salonda, ATİK li tutsakların serbest bırakılması için imzalar toplanıldı.Büyük bir coşkuyla geçen Kaypakkaya`yı anma gecesi saat 23.00 civarında  sonlandı

51330

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

Sayfalar