Perşembe Mayıs 16, 2024

Kürdlere neden direniyor diye sormak, HDP’ye bu bahane ile saldırmak alçaklıktır!

 Dünyanın hiçbir yerinde ezilenlerle -ezenler kardeş olmadılar, olamazlar, olmayacaklar. Ezenler egemenleri temsil etmektedir. Devlet egemenler için var olmuştur, onların egemenliğini korumak, servetlerini güvence altına almak için var edilmiş kutsallaştırılmaya çalışılmıştır. Diğer ulusları kendi egemenlikleri altına almak, sömürgeleştirmek için oluşturdukları silahlı ordularını, polisini, istihbarat güçlerini egemenlikleri altına aldıkları halklara baskı aracı olarak kullandılar, kullanmaya devam etmektedirler. O sebeple, Kürdistan milletinin direnişi meşru ve doğrudur.

   

Bu haklı ve meşru mücadele ve direnişe karşı çıkmak, kem küm etmek bugün tek kelimeyle Türk şovenizmiyle eş anlamlıdır. Kürd milletinin vatanı işgalci sömürgeciliğin egemenliği altında inim  - inlemektedir... Zülüm bütün Kürdistan’ı sarmış durumda, Türk faşist devleti katlımlar yapmakta sivil Kürdleri öldürmekte, dağı taşı, köyü bombalamakta, ormanları yakmaktadır. Yasal alanda parlamenter mücadele yürüten HDP 'yi Kürd milletini savunduğu için terörist ilan etmekte, parti merkezi başta olmak üzere bütün parti binalarına faşist saldırılar devlet eliyle organize edilmektedir yapılmaktadır. Her şey bu kadarla bitmiyor.

HDP 'nin yasal zeminde yürüttüğü demokratik, sosyal, siyasal ve toplumsal mücadele yolları bir bir kapatılmakta 'biat ettirilmek istenmektedir.  Yani Kürd milletinin devletin faşist zulmüne teslim olması istenmektedir.

     HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın bugün AMED 'de yaptığı basın açıklaması her şeyin ne kadar vahim olduğunu, Kürd milleti üzerinde uygulanan ve yürürlüğe konan bu faşist zulmü bizlere açık - net göstermektedir. Selahattin Demirtaş’ın yapmış olduğu meşru savunma -direniş doğru, haklı ve de yerinde bir açıklamadır. Faşist diktatörlük ırkçı -şoven faşist saldırılarını yalnızca ordusuyla, polisiyle, resmi kurumlarıyla yapmıyor. Aynı zamanda devlet eliyle örgütlediği kontra - ajan sivil örgütleriyle de yapmaktadır. Bilinçsiz Türk emekçilerini ırkçılık, milliyetçilik üzerinden örgütlemek istemekte, diğer mazlum ezilen milletlere, milliyetlere ve halklara saldırtmak için provokasyon zeminleri yaratmakta halkları birbirine düşman yaratarak katliam, yeni bir soykırımının zeminini oluşturmak istemektedir. Eli mazlum milletlerin kanına bulaşmış soykırımcı faşist Türk devleti, bu konuda oldukça deneyimlidir. 1915 Ermeni katliamı, 38 Dersim Alevi -Kürd katliamı, 6-7 Eylül Rum -Ermeni katliamı, yağma, talan, yakıp yıkma ve zorla vatanlarında sürmede mimli, aynı zamanda elindeki mazlumların kanı henüz kurumamıştır.

 

Her şey bu kadarla da bitmiyor. Kısık da olsa AKP 'ye muhalefet eden CHP’ye, demokratik tepkilerini gösteren, yapılan zulme dur demek isteyenlere de pervasızca saldırmakta, şiddet, tutuklama, tehdit etmektedir. Açık faşist diktatörlüğün yaratmış olduğu katliam ve kaos ortamının sessiz kalırsak gideceği yer belidir. Nazizm’in, Franko’nun, Pinoşet’in, Misolini’nin yaptıklarını yapmak istemektedirler. Yapılan zulmü yayın -basın yoluyla açıklayan hâkim sınıfların muhalif yayın basın organları, sosyal medya yapılan baskıların, baskınların, tutuklamaların, zorla görevlerinden aldırmaların haddi hesabı yoktur. Faşizm kendine teslim olmak istemeyen diğer sermaye gruplarına da benzer baskılar uygulayarak teslim almak istemektedir. Ancak, faşist diktatörlük bir şeyi unutmaktadır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, faşizme karşı ezilen Türkiye halkları ve Kürd milleti birleşerek direnecektir. Halkların kardeşliğini yok etmek isteyen bütün ırkçı, şoven faşist güruhlara ve devlete karşı direnecektir. Ve bu direniş Türkiye ve Kürdistan milletinin, halklarının bağımsızlığını, faşizmden kurtuluşunu ve demokrasinin yolunu açacaktır.

 

Eğer ki bir ülkede zülüm, baskı, şiddet, yasaklar varsa orada demokrasiden bahsetmek abestir. Eğer ki, bir ülkede bir cumhurbaşkanı kendi yasalarını dahi çiğniyorsa, muhalif partilerin binalarını basın emrini örgütlediği, finans ettiği çetelere yaptırıyorsa, ağzından çıkan her sözcükten birinde kan varsa, kendi yasalarını, yürütmesini, yargısını hiçe sayıyorsa orada açık faşist diktatörlük var demektir. Eğer ki Cizre’de faşist işgal ve abluka altında Anneler faşist vurucu timler tarafından öldürülen bebelerini derin dondurucuda saklıyorsa, o ülkede her şey bitmiştir. Faşizme karşı bütün meşru savunma, müdafaa gerekli ve artık zorunludur. Faşizmin yarattığı kaosu, baskıyı, katliamı boşa çıkarmamızın tek yolu her yönlü mücadele biçimlerini devreye sokup faşizmi döktüğü kanda boğmaktır.

 

Bugün kendisine ilericiyim, demokratım, aydınım, devrimciyim, sosyalistim, sosyal demokratım, zulme karşıyım diyen Kürdü, Türkü, Sünni’si, Alevi’si, Ermeni’si, Arabi, Çerkez’i, Laz’ı hep birlikte Cizre’ye sahip çıkmalıyız,  Kürdistanlıyız, hepimiz HDP’yiz demeliyiz. Türkiye’de yaşayanlar olarak Kürdistan halkına elimizi uzatarak direnişlerinin yanında yer almalıyız. Türkiye’nin her karışını direniş alanı yapmalı, faşist saldırılara karşı ayağa kalkmalıyız. Yeniden gezi ruhuna, ayaklanmasına, direnişine batının acilen ihtiyacı var. Bu halklarımızın kardeşliği ve birliği için gereklidir. Haksız gerici emperyalist savaşları yok etmenin, gerçek barışı yaratmanın tek yolu haksız sömürücü sermaye paylaşım savaşlarına karşı halkların haklı savaşlarını yaratmak, örgütlemektir.

43477

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

Sayfalar