Pazartesi Nisan 29, 2024

Kıskaç arasındaki erdogan:Teslim Töre

Türkiye’ nin başkan diktatörü, İslam’ ın halifesi, bölgenin Osmanlısı, globalizmin İslam kapitalist patronu olma hevesi ile yola çıkmış, IŞİD ideolojisinin İslam içi başka bir versiyonu olan Erdoğan içinden zor çıkabileceği bir kıskacın arasına sıkışmış durumda. Arasına sıkışmış olduğu kıskacın kollarından birisi halk, diğeri global sermaye. Kıskacın halk kolunu : insan hakları, demokrasi, özgürlük, insani değer ve birikimler, halkların kardeşliği doğrultusunda ortak vatan, ortak dil, fakat her halkın kendine ait resmi dilleri, ortak bayrak ama her ulusun kendine özgü bayrağı vb. gibi Türkiye’ nin gerçek bütün doku ve dengeleri ile  birlikte, bir arada, demokratik ulus yapısı içinde yaşamayı temsil eden HDP;  diğerini ise CHP’ ye “yüz yılın projesini” ön gren  global sermaye oluşturuyor.  HDP, Erdoğan’ ın “başkanlık” söylemi ile döşemekte olduğu diktatörlük yolunu barajı aşarak kesiyor, CHP ise Erdoğan’ ın en büyük kozu ve önemli bir halk kesimini aldatan “çılgınlık projelerinin” karşısına  global sermayenin bir projesi olan “yüz yılın projesini” çıkartarak Erdoğan’ ın en önemli seçim kazanma silahını elinden almış oluyor.

“Yüz yılın projesi” biraz geç kalan bir  proje oldu.  Ama  buna rağmen “yüz yılın projesi” HDP’ nin halk gücü ile politik bakımdan yan yana, fakat ideolojik bakımdan  karşı karşıya, zaman ve zemin olarak bir denge sağlamaya başlayınca Erdoğanizmi kelimenin gerçek anlamı ile çok güçlü kolları olan ve de kurtulması zor  bir kıskaç arasına sıkıştırdı. Söz konusu kıskaç:  Erdoğan’ ın Türkiye ve bölge halklarına, İslam’ a, globalizmin “ılımlı İslam” projesine, sözüm ona ekonomi politiğe fakat esas olarak oy tuzağı olarak oluşturmuş olduğu “çılgınlık projelerinin” tümünü yerle bir etti. Erdoğan’ ın bu güne kadar oluşturduğu ve elinde tutmuş olduğu bütün kozlarını kaybettirdi. Yenilme ve yıkılmaya mahkum hale geldi. Erdoğan bütün diktatörler gibi yakalanmış olduğu diktatörlük hastalığına yenik düştü. Hitler’in diktatörlük uğruna akıl almaz bir şekilde ikinci dünya savaşını başlatarak dünya egemeni olma,, Musolini bu savaşa katılıp, ülkesinde iç savaş çıkartarak kendi sonlarını getirdikleri gibi Erdoğan da kapılmış olduğu diktatörlük hevesi ile yolun sonuna gelmiş durumda.

Diktatörlük hevesi uğruna : kendi inanç dünyası olan İslam’ ı farklı bir yöntemle fakat IŞİD’ le aynı ideoloji  doğrultusunda böldü, İslam adına “ayakkabı kutuları”, Diyanet Başkanlığına zırhlı araba, yatak odası  para sayma makinaları, “sıfırla oğlum” sefilliği üretmesi;   sermaye aynı zamanda da kendi dünyası olan kapitalist sistem içinde TÜSİAD- MÜSİAD ayrımı yapıp, MÜSİADI yanına TÜSİADI karşısına alarak, çeşitli “çılgın projeler” üreterek, sermaye arası rekabet çelişkisini cebirci -ceberut  çelişkisine büyütmesi;  dış politikayı “ecdadım” dediği Osmanlı istibdadına  öykünerek, bölge ve balkanlara egemen olma hevesine kapılması, aynı hevesle yüzüne gözüne bulaştırdığı ” BOP eş başkanlığı”, global sermayenin kendisine vermiş olduğu “ılımlı İslam” projesini daha önce tasarlamış olduğu “istasyona” gelince “trenden atlayarak” İslami “yeşil sermayeyi ” alternatif yapmaya soyunması, egemenlik hırsı uğruna IŞİD vb. gibi gerici yapıları destekleyerek bölgeyi ateşe vermesi  ve daha nice akıl ve izan dışı çirkinlikler yaratarak kendisini cehenneme götürecek yolun taşlarını döşedi.

İslam içi yaratmış olduğu ideolojik tahribatlar: gerçek İslam’ la İslam’ ı çıkarı için kullanan, siyasete ve çıkarcılığa alet eden, bu ilişkiler içinde kirlenmiş olan sahte İslam’ ı bir birinden ayırdı. Bu durum İslam içi “anti kapitalist Müslümanların” doğması, solun ve sosyalistlerin de kendine gelip,  “anti kapitalist Müslümanlar” namaz kılarken sol ve sosyalistlerinde onları koruma nöbeti tutması” dolaysı ile “ İslam mahallesinde salyangoz satmaktan” vaz geçerek, İslam’ la ilgili de politika üretmesi,  ittifak ve dayanışma içine girmesini sağladı. Böylece toplumsal devrim ve toplumsal ilerleme sürecinin yelpazesi olması gereken kadar esneyerek genleşti. Dolaysı ile halklar kazanırken Erdoğan ve çılgın projeleri kaybetti.

Yaratmış olduğu İslam içi ideolojik yarılma ile kendi mezar kazıcılarının eline böylesine keskin bir kazma verirken, sermaye dünyasında yaratmış olduğu ceberut  saf ayrımı ile de baltayı ayağına vurdu.  Sermaye sınıfını TÜSİAD ve MÜSİAD olarak böldü. İhalelerin özellikle de devlet ihalelerinin tümüne  yakınını MÜSİDA’ a verirken TÜSİAD üyelerini iflas ettirmek için elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor. Dolaysı ile sermaye arası çelişki derinleştikçe, global sermayenin küresel çapta devreye girmesi ve CHP’ nin önüne konmuş olan “yüz yılın projesinin” oluşturulmasına neden oldu. Benzetmek yerindeyse Musa’ nın asasının yılan olup, Firavun’ un yılanlarını yuttuğu gibi global sermayenin üretip, CHP’ nin önüne koymuş olduğu “yüz yılın projesi”  de  Erdoğan’ ın “çılgınlık projelerini” bir çırpıda yutarak, Erdoğan’ ı eli kolu bağlı hale getirdi.

Erdoğan’ ın efelenerek :“ey Avrupa, ey Amerika” diyerek atmış olduğu naralar ve MÜSİAD’ ı her konuda destekleyerek  global sermayenin Türkiye deki iş birlikçisi olan TÜSİAD’ a üvey evlat muamelesi yapması  karşılığını “yüz yılın projesi” ile  bulmuş oldu. Bu durumun giderek MÜSİAD’ ın içinde çözülmelere yol açması da kaçınılmazdır. Dolaysı ile sermaye  bir biri ile hesaplaşırken toplumsal ilerleme süreci de bundan yaralanmasını bilecektir ve yararlanacaktır da. Bu gün için Erdoğan’ ı kıskaca almış olan halk gücü ile, global sermaye gücü gelecekte de kısa süreliğine de olsa Erdoğanizm tümü ile tarihe gömülene, Erdoğan Yüce Divana çıkıncaya kadar devam edebilir. Sonra da Marksın deyimi ile “silahlar sol omuza” komutuna uygun bir sürece girilir. Ama “anti kapitalist Müslümanlarla” sol ve solcuların arasında oluşmuş olan Müslümanlar namaz kılarken onları çıkarcı, sahte Müslümanların saldırısından koruma  ittifak ve dayanışması, benimle Mamo kardaşımın (Ezzigin Mamo) arasındaki ilişki gibi ahirete kadar devam edecektir.

Mamo  bizim köylü, çocukluk, gençlik yıllarımın arkadaşı, o Sünni, ben Alevi bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Ben sosyalist oldum o haça gidip, inançlı ve iman dolu gerçek bir Müslüman oldu. Ben illegalken bana : “Mamo faşist oldu” dediklerinde ben “hayır Mamo faşist olmaz” dedim.  Mamo’ ya da “Teslim dinsiz, imansız, komünist “oldu demişler. Mamo : “hayır Teslim Allah’ ın emretmediği hiç bir şey yapmaz” diyerek dostluğumuzu savunmuş. 1993’ te yakalandığımda bizim köyden Bayrampaşa Cezaevine gelen ilk ve tek ziyaretçim Mamo oldu. Hala her hafta telefonlaşıyoruz. Bir birimize ahdimiz:  bir birimizi görmeden ölmemek. Her telefon görüşmemizde  “kaysız ol kardaş seni  görmeden gitmeyeceğim” diyerek verdiği sözünde durduğunu ifade eder ben de aynısını kendisine tekrarlarım. Bu gidişle ayrılığımız sadece ahirette olacak. Mamo’ ya göre var bana göre varsa Mamo’ yu elinde olmadan cennete beni  cehenneme yollayarak bizi ayırıp, irtibatsız bırakacaklar. Bence  “Anti kapitalist Müslümanlarla”  sol sosyalistler arası ittifak ve dayanışma da benimle Mamo’ nun arasındaki gibi ahirete kadar devam etmelidir.

Ne biz onların mahallesinde “salyangoz satalım” ne de onlar bize “kafir” desin. Ahireti onlara yani “anti kapitalist Müslüman”  kardeşlerimize bırakalım beraberce bu dünyanın nimetlerini ortaklaşa, kardeş payı yaparak, birlikte, bir arada, hiç kimsenin bir diğerinin inanç ve yaşam tarzına karışmadan bu dünyayı cennete çevirerek yaşayalım.  Aynı şeyi ulusal kimlik, cinsel tercih, cinsiyet farkı, farklı dünya anlayışları ile evrensel hukuk temelinde uyum  sağlayarak: Erdoğanizme, aynı zamanda da kapitalizme karşı mücadelede omuz omuza devam edelim.

Buraya kadar kısaca özetlemeye çalıştığım gibi diktatörlük hastalığı her koşulda kendi karşıtını da yaratıyor. Hitler, Musolini vb. gibi diktatörler, diktatörlük hevesi ile gözleri körelerek, kendi geleceklerini örerken karşıtlarını da ürettikleri gibi Erdoğan diktatörü de diktatörlük kurgularını hayata uyarlamaya çalışırken kendi sonunu da getiriyor. İstanbul Belediye Başkanı oldu durmadı, başbakan oldu egemenliğe doymadı, “durmak yok yola devam” dedi.  Cumhurbaşkanı oldu “ben alışılmış Cumhurbaşkanları gibi olmayacağım” diyerek yasaları Anayasayı çiğnedi. Bununla da yetinmedi “başkanlık sistemi” adı altında sınırlanmamış bir diktatörlük hevesine kapıldı. Bu hoyrat amaçlarına varabilmek için dünyada eşi bulunmayan ucube %10 barajına sarıldı. Bu sarılma  HDP’ nin barajı aşması ile kendi sonu haline geldi. Sonunu gördükçe, devlet terörü estirerek, HDP’ yi  imhaya yöneldi. Ancak her çırpınışında  batıyor.  “Yüz yıl projesi”  ile arasına sıkışmış olduğu global sermaye ve  Türkiye halklarını gücü HDP’ nin makasının  mimarlarından birisi de Erdoğan’ ın diktatörlük sevdasıdır.

 

49170

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Sayfalar