Salı Mayıs 7, 2024

KCK Silahlı Mücadeleyi Terkediyor mu? - Dursun Ali Küçük

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir.

KCK lideri Öcalan esir alındıktan sonra ilk geri çekilmeyle silahlı mücadeleye veda görüşleri belli düzeyde ortaya çıkmıştı.

Sonra 2003 te yeniden ve hemde kontrol altındayken, Genelkurmay-Ergenekon isteği (ki o zaman yeni gelen AKP hükümetine karşı darbe yapılacaktı, asker buna ihtiyaç duyuyordu) üzerine yeniden “silahlı mücadeleyi değerlendirin” mesajlarını göndermeye başladı.

O zaman merkez toplantısı yapıldı. Merkezin önemli çoğunluğu silahlı mücadeleye başlamayı doğru görmedi. Daha sonra 2004 te Öcalan avukatlarını tüm partiden sorumlu yetkilerle donatarak Qendil’e gönderdi. Kongra Gel ikinci kongresinde silahlı mücadeleye yeniden başlama gündemleştirildi ve bu yönlü karar alındı.

O zaman benim görüşüm, “Demokratik cumhuriyet için silahlı savaşımın gerekli olmadığı” noktasındaydı.

***

Aradan zaman geçti, yeniden silahlı mücadeleye son vermek ve gerillayı dağdan indirmek için KCK lideri Öcalan’ın çeşitli açıklamaları oldu. Basamak stratejisi ile yeniden sınır ötesine çekilme gündemleştirildi.

AKP ve MİT son yıllarda özellikle KCK nin silahsızlanmasına öncelik veriyorlar. Barıştan asıl anladıkları budur.

KCK lideri Öcalan son yıllarda Türkiyelileşme ve Türkiye partisi adımlarını attı ve ağırlıklı önceliği Türkiye’nin demokratikleşmesine vereceğini vurguluyor.

KCK her seferinde “biz adımlar attık, AKP adım atmıyor” demesine rağmen, bu kez yine yeni adımlar atmayı göze aldı. Neticede belirleyici olan KCK lideri Öcalan’dır.

Stratejik bütün konularda ve savaş ve barış ile ilgili, yine silahsızlandırma ve TC ye karşı silahlı mücadeleye son verme konusunda KCK lideri Öcalan tek yetkilidir. KCK nin bütün temel konularda karar alma ve inisiyatif koyma gücü yoktur. İrade sahibi değildir. Söylediklerinin arkasında durmadılar, sözüm ona Öcalan’ın elini güçlendirme taktiği uyguluyorlar. 

****

SİLAHLI MÜCADELEYE SON VERECEKLER

Bu süreci KCK en fazla uzatabilir. Buna karşı koyma iradesi bulunmamaktadır.

KCK lideri Öcalan, hükümet ve İmralı heyetinin toplantısı ile kongre toplayıp silahlı mücadeleyi sonlandırmanın startını verdi.

KCK lideri Öcalan, bu yılki Newroz mesajıyla silahlı mücadeleye son vermekle birlikte Türkiyelileşmeyi güçlendirecek mesajlarını ileri bir noktaya taşıyacaktır.

Silahlı mücadeleye son verip güçleri Kandil’e çekme ve orada toplama görüşü ağırlık kazanacak bir husustur.  Kongreyi de toplayacaklardır.

Bu konuda en fazla uzatmalar oynanabilir.

“DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN SİLAHLI MÜCADELE VERİLEMEZ”

Kürdistan ın bağımsızlığı, federasyon ve İsviçre’deki gibi konfederasyon için silahlı mücadele değerlendirilebilir. Ben şahsen demokratik cumhuriyet için savaşmam. Ayrılma gerekçelerimden biri buydu.

Bu gün Türkiyelileşme, Türkiye partisi, demokratik cumhuriyet, belediyelerin yetkilerinin artırılması vb. için silahlı savaşım bir intihardır.

KCK amaçları ve Türkiyelileşmesi ile aslında Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini ve  bu uğurda silahlı savaşımı bıraktı.

KCK, ikide bir “başlarım ha”, “yapmazsan gerilla devreye girer”, “adım atmıyorsunuz, bizim attık sabrımız kalmadı” vb. türünden demeçler vermektedir. Sonuçta söylediklerini unutmaktadır. Geçmişte Kürdistan’ın kurtuluşu için yürütülen haklı savaş gelinen noktada amacından saptırılmıştır.

Öte yandan Ortadoğu da Kürdistan ve Kürtler üzerinden savaş yürütülüyor, topraklarına saldırılar ve işgaller var, doğal olarak Kürtler kendilerini savunacak, savaşacak, silahlanacak ve meşru bir silahlı mücadele yürütmektedir. Güney ve Rojava Kürdistan’ında yapılan budur. Doğu Kürdistan’da da silahlı direniş hakkı meşrudur.

Kuzey halen işgal altındadır. AKP nin bu sorunu çözeceği yoktur. Meşru olan ve tüm dünyaca hak verilen direniş şekilleri Kuzey Kürdistan içinde geçerlidir. Bunların ne zaman ve nasıl devreye gireceği mücadele eden güçlerin sorunudur. TC nin tutumuna yakından bağlıdır.

ON MADDE GERÇEKLEŞİRSE SİLAHLI MÜCADELEYE SON VERİRİZ

KCK açıkladığı bildiri ile silahlı mücadelenin sonuçlandırılması ile ilgili liderlerinin görüşüne katıldığını beyan etti.

En son 10 madde ve bunların hepsi de “demokratikleşme” maddeleridir. Kürdistan ve Kürtlerin hiç bir talebi yer almamaktadır.

Adeta yapılan müzakerelere başlangıç ve anlaşmak için bu 10 madde (1) şart koşulmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, ekoloji, kadın vb ile ilgili genel ve soyut maddelerdir. Kaldı ki demokrasinin kriterleri vardır ve hiç bir somut madde bulunmamaktadır. Amaç, taraftarlarının “bakınız bu teorimize uygundur” demelerini sağlamaktır.

 PKK silahlı mücadeleye niçin başladı ve bu kadar şehit niye verildi, Kürdistani amaçlardan niye vazgeçildi?

Herhalde kurtuluş mücadelesi bu 10 madde için verilmedi. Bunları sayıp yerine getirirseniz “silahlı mücadeleye kongreyi toplayıp son vereceğiz” demek hiçte mantıklı ve Kürdistani politikalara uygun değildir.

TC ve AKP hükümeti bu soyut maddelere ses çıkarmamakla beraber bu kadarını müzakere etmeye bile yanaşmıyor. Daha dün TC cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ne Kürt sorunu diyorsunuz, sanki başka birşey yok mu. Türkiye de ne haklar varsa Kürtlerde sahiptir. Sizde herşey olabiliyorsunuz” demektedir. “Asimilasyona son verdik ve inkarı kaldırdık” diye bilme hayasızlığını göstermektedir.

TC ve hükümet bu 10 maddeye katılsa çok ciddi bir değişiklik olmaz. Zaten bizde demokrasiyi savunuyoruz, ekoloji ve kadın haklarını ve hukukunu savunuyoruz vb diyeceklerdir.

Silahlı mücadeleyi son vermeyi bu on maddeye bağlamak ve başka gerekçeler saymak çok ciddi bir politika olamaz. Kimseyi de ikna edemez.

Çünkü ne zaman formatlar, aşamalar, yüzyıllık anlaşma yaptık, Mit güvenlidir vb. denilse öncelikle ele alınan konu silahların bıraktırılmasıdır.

Çünkü görüşme, diyalog, müzakere ve barış yöntemleri baştan beri yanlış inşa edilmiştir. Yanlış inşalar ve temel üzerinde bina inşa edemezsiniz. Yıkılmaya mahkûm olur.

Herşeyi buza yazıyorsunuz. Görüşmede üçüncü taraf yok. İzleme komitesi tıpkı akil adamlar politikası gibi olacaktır. Dört tutsağın taşınması ile de sekretarya oluşmaz.

Buza yazılan erimeye mahkûmdur. İlk güneş vurduğunda unutulacaktır ve eriyip gidecektir.

QENDİL’İN İTİRAZ ETTİĞİ ve BEĞENMEDİĞİ HUSULAR SÜPHESİZ Kİ VARDIR

Qendil ve KCK yürütme konseyi itirazlarının olduğu ve katılmadığı noktaları kendi içinde gizli tutmaktadır. Pratikte bazı geciktirmeler ve geç uygulamalar yapmaktadır. Fakat resmiyette “Önderliği”nin söylediği hiç bir şeye itiraz etmemektedir.

Qendil itirazları olsa bile kapalı kutu gibidir. Kapalı kutu politikaya dönüşemez. Resmiyette açıkladıkları ve söyledikleri geçerlidir.

Son bazı açıklamalarına bu durum yansımaktadır. Fakat yayınladıkları bildiride ise Önderliklerini tümüyle onayladıkları belirtmektedirler.

Son Ortadoğu gelişmelerinden sonra yeni fırsatlar ortaya çıkarken Rojava politikasında yaptıkları ve direnişi teşvik etmeleri, izlenen bazı politikaları doğrudur.

Fakat iş Türkiye ve TC ye geldiğinde elleri ve ayakları bağlıdır. İzledikleri politika yanlıştır. Çok AKP ye karşı çıkmalarına rağmen AKP güçlendirmeye hizmet etmektedir. Dolasıyla KCK lideri Öcalan’ın silahlı mücadeleye son verin talimatına karşı direnemezler.

Ortadoğu’daki son gelişmelerle birlikte Kandil’in Kürdistani çizgiye çekileceğini kısmen umut ediyordum. TC ve AKP ile girilen son ilişkiler ve uyguladıkları politikalarla eskiye devam dediler. Bunu derinleştirmekten kendilerini kurtaramazlar.

TC nin KURD/KURDİSTAN POLİTİKASI ÇOK NETTİR

AKP ve TC Kürdistan ve Kürtler konusunda izlediği politika çok nettir. Bu konuda zikzaklar çizmiyorlar. Seçimler yaklaştığında bol vaatler olsa bile seçimleri kazanmaya dönük politikaları uygulamaktan çekinmiyorlar. AKP açıktır ve Kürdistan sorununun çözümü için hiç bir projesi bulunmamaktadır. Öyle temel talepler konusunda “umut” falan dağıttıkları da yoktur. Politikaları ve sözlerini açık söylüyorlar. Ama bazıları anlamak istemiyor ve anlamamazlıktan geliyorlar.

KCK bu konularda zikzaklar çizmektedir. Ne istedikleri ve Kürtlerin temel taleplerini gündemleştimek konusunda başarısızdırlar. “Çözüm süreci” nin peşinde sürüklenmekte, itirazları olsa bile sonuçta onaylamaktadırlar. Kendilerini hapse koymuşlardır ve özgür değiller. İrade sahibi değiller.

Sık sık “özgür irade” vurguları yapılsa bile bunun gereklerini yapmamaktadırlar. Özgür iradeyi İmralı’ya indirgemekte ve özdeşleştirmektedirler. En ciddi zaafları budur. TC ve AKP, KCK’nin aşil topuğunu bulmuştur ve oradan vurmaya devam etmektedir.

Dursun Ali Küçük-16.3.2015


56129

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Sayfalar