Salı Mayıs 21, 2024

Karanlık koridorların öncüleri / Nubar OZANYAN

Zayıf bile olsa bir ışığın görülmediği zifiri karanlık koridorlarda yürüdük. Sonu belli olmayan her anı ve zamanı işkence dolu bir zindanın belirsizliğinde yaşadık. 5 Nolu Zindandaydık. Her tarafın sessizliğe gömüldüğü ülkede ne zaman, hangi saatte canımızın yanacağını bilmeden soluk almaya çalıştık. Bir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü gözlerimiz. Direndik.  

Zamanın ve vicdanın kaybolduğu 5 Nolu denilen zindanda sadece nefes almaya çalıştık. Büyük bedeller ödendi. Halkına ve insanlığa sevdalı en değerli arkadaşlarımızı işkence bitsin diye şehit verdik. Dört parça tahtaya sığmayacak her biri cihan parçası Mazlum’u, Kemal’i, Hayri’yi, Dörtleri, Necmettin’i, Ali Sarıbal’ı içimizden alıp götürdüler. Sadece yüreğimiz yanmadı, insanlığın vicdanı da onların gidişiyle birlikte karardı. Adalet topal, hakkaniyet yüreksiz kaldı.  

Kaygı ve korkuların bir karabasan gibi çöktürülmek istendiği ülkemizde dün olduğu gibi bugün de önce zindanlar susturulmaya ve idealler tutsak alınmaya çalışılıyor. Aradan kırk yıl geçmesine karşın zindanlarda değişen bir şey yok. Onurlu insanların asla kabul edemeyeceği kurallar adı altıda zulüm uygulamaları devrimci tutsaklara dayatılıyor. Devrimci tutsakların kırk yıllık zindan direnişinde ağır bedeller pahasına elde ettiği tecrübe ve yarattığı birikim adeta unutularak yeniden devrimci tutsakların iradesi kırılmaya çalışılıyor. Kırk yıl önce olduğu gibi bugün de “rutin bir uygulama” diye anlatılan ancak kabul edildiğinde onursuzluğun ve köleliğin başlangıç adımı olacak çıplak arama ve tecrit uygulamaları dayatılıyor. Elbette ki, bunlar asla kabul edilemez.

5 Nolu Amed Zindanı’nda direnen tutsaklar olarak çok iyi biliriz kural denilen onursuz uygulamaların nasıl masumane bir kılıfla uygulatılmaya çalışıldığını. Parmak ucu verildiğinde kolun, kol verildiğinde bedenin sonra canın kurtarılamayacağı günleri çok iyi biliriz. Koparılanın sadece kol olmayacağını çok iyi gördük ve anladık. Asıl koparılmak istenilenin insanlık onuru, devrimci değerler olduğunu, büyük bedeller ödeyerek bugün bile unutamadığımız tarifi zor acılar yaşayarak öğrendik. Zulmün sahiplerinin unuttuğu bir şey var. Dünün genç Mazlum, Kemal, Hayri, Necmettin ve Ali Sarıbal’ı çoktan büyüdü ve olgunlaştı!   

Yaşamının en genç ve dinamik anlarını işkence altında zindanda geçiren bugün yaşıyor olan herkesin manevi olarak borçlu olduğu asla unutamayacağımız büyük zindan direnişçileri vardır. Mazlum, Hayri, Kemal, Dörtler, Sakine, Necmettin, Cafer, Ali Sarıbal, Serdar Can, Medet Özbadem, Cahide Karakaş ve ismini sayamayacağım ancak asla unutmamız gereken sayısız sıra neferi yoldaşlarımız vardır.

Bugün de zindanlarda direnen yoldaşlarımız var. 27 Kasım’da İmralı tecridine son verilmesi, zindanlarda insan haklarına aykırı uygulamaların durdurulması için başlatılan açlık grevi karşısında ses ve direniş olmak görevimizdir. Günlerin haftaların değil iki ayın dolduğu bir zaman diliminde devrimci tutsakların direngen sesi olalım.

Bunun için birleşik devrimci güçler, irade ve kararlılıklarını sokağa, meydanlara, okullara taşımalıdır. Kürt halkının evlatları özgürlük ve onurları için kimseye dilekçe yazmıyor. Bedenlerini açlığa yatırarak devrimci ideallerini ortaya koyuyorlar. Tıpkı kendilerinden öncekiler gibi…

Yıl 1984, Ocak ölüm orucundayız. Beton üzerinde serili kandan-kirden rengi kaybolmuş yere yapışmış parçalı bir döşek üzerinde soğuğa-açlığa-tek tip elbiseye karşı direniyoruz. Direnişimizin ikinci ayı dolmak üzere. Tek gıdamız su. Artık ona da uzanamıyoruz. Buz gibi uzun koğuşta ölüm orucuna başlamadan önde yediğimiz dayağın acıları soğukla birleşiyor. Son nefesimizi ne zaman vereceğimizi bile düşünmeden direniyoruz. Kürt bilgesi Bişar Akbaş Hoca bizleri ölüm orucundan vazgeçirmeye çalışmak için gelen askeri hastanenin psikiyatri bölüm başkanı ve rütbesi binbaşı olan doktora sesleniyor: “Bize işkence yapmayın. İşkence yapmamak çok mu zor?”

 
2175

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar