Cumartesi Mayıs 18, 2024

Hangi İhtiyacın Ürünüdür Komünistleri Etnik Kökenleri Üzerinden Tanıma Gayretleri!

Nubar Ozanyan (mahlas), Serdar Can`ı anma vesilesiyle kaleme aldığı yazısında, sonderece çarpıcı ve  karakteristik olan şu ifadeleri kullanıyor:

"(...)12 Eylül karabasan zulmünde Kürdistan dağlarının ilk gizli ERMENI GERILLASI oldu. Soykırım sonrası ilk ERMENI FEDAISI olarak Hazro`da düşman güçleriyle girdiği çatışmada [tarihsel realite açısından bu doğru değil, çünkü bilinirki , örneğin bir  ASALA gerçekliği sözkonusudur. "Ermeni Fedaileri" olarak , doğru veya yanlış, bu ayrı bir mevzu,yürüttükleri silahlı bir mücadelesi olmuştur. Bu uğurda idam edilen Ermeni fedailer olmuştur.Bn.] (...)"

"Beka`da gördüğü ilk ERMENI KOMUTANI MARTAGER (...)" (abç. Y.Ö.Politika gazetesi)

Elbetteki birey olarak her komünistin de , doğallığıyla, mensubu olduğu bir etnik kökeni/ menşei vardır. Bu sosyolojik olguyu yadsıyamayız, yadsımamız da gerekiyor zaten.Bu anlamda olmak koşuluyla; komünistler, özgeçmişleri üzerinden anlatılırken, anlatım seyri içinde gerek oluşmuşsa, mümkündürki etnik köken menşeilerine de vurgu yapılabilir. Ve bu,onların özgeçmiş bilgileri içinde, sadece küçük bir teferruattan ibaret olacaktır.

Nubar Ozanyan da yazısında gerek Serdar Can`dan ve gerekse Martages` ten bahsederken, onlara dair bir özgeçmiş bilgisini paylaşmak adına, onların aslında, soykırıma uğramış mazlum Ermeni halkından olduklarını da, kayıt olarak düşebilirdi. Bunda eleştiri konusu olabilecek herhangi bir yön de, doğallığıyla olmayacaktı.

Ancak nevarki Nubar Ozanyan`ın yaptığı şey, kıyas kabuledilemeyecek oranda,  bunun çok çok ötesinde ve nitelik olarak da tamamen farklı bir şey.

Alıntılanan satırlardaki ifadelerden de rahatlıkla anlaşılacağı üzere Nubar Ozanyan bu her iki yoldaşımızı da, mensubu oldukları TKP-ML, TİKKO kimliği üzerinden değil, etnik köken kimlikleri üzerinden öne çıkarmakta ve Onları komünistlikleri üzerinden değil, Ermenilikleri üzerinden tanımlamaktadır.

Nubar Ozanyan  bu iki yoldaşı TİKKO gerillası ve TİKKO  komutanı olarak tanımlamıyor. Onlar TKP-ML,TİKKO saflarındaki  "ERMENI GERİLLASI" ve "ERMENİ FEDAİSİ" dirler,  yapılan sunum budur.

Yani bu durumda demek oluyor ki, TKP-ML çatısı altında, özel bir alt proğramla Ermeni ulusal davası güden özerk bir seksiyon  örgütlülüğü sözkonusudur ve doğallığıyla bu iki yoldaşta, işte bu amacın/ davanın güdücüsü örgütün mensubu olarak, birer "Ermeni gerillası", birer " Ermeni fedaisi" ve birer  „Ermeni komutan" dırlar (komutan sadece Martager değildir, Serdar da 4.Konferansta Askeri Komisyona seçilenler içinde olup, görevi kendisi bırakana kadar da -oldukça kısa bir süre olsa da- hem MK tarafından AK sekreteri yapılır ve hemde Beka``daki kampta sorumlu komutandır.).

Acaba zihin altı kurgusu Nubar Ozanyan `a  kötü bir  oyun mu oynamıştırda böyle olduğunu sanıyor?

Çünkü olgusal bir gerçektirki TKP-ML de böylesi farklı alt proğramsal özerk bir Ermeni örgütlülüğü varola gelmemiştir. [Yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için hemen belirtmek gerekiyorki: Son yıllarda Rojava` da kurulan "Nubar Ozanyan Ermeni Taburu" tamamen bu konu dışında olup, özel bir oluşumdur. Rojavalı Ermenilerin savunma ihtiyacının bir ürünü olarak ortaya çıkmış, yerel, ulusal karekterli bir bir askeri oluşumdur. Buradaki savaşçılardan ve kadrolardan bahsederken ,elbetteki "Ermeni gerillalar" , "Ermeni savaşçılar" veya "Ermeni komutanlar " demek son derece doğaldır.] Böyleyken TKP-ML mensubu, TİKKO gerillası ve komutanı olarak komünizm ideali uğruna savaşmış, görev ve sorumluluklar üstlenmiş olan Serdar Can ve Martager`i  "Ermeni gerillası/Ermeni fedaisi" ve "Ermeni komutan" olarak sunmak, her şeyden önce O insanların  tarihi gerçekliğini çarpıtmaktır.
Çünkü Onlar,mensubu oldukları komünist partinin idealleri doğrultusunda mücadele yürüttüler.

Bilinirki TKP-ML, genelde tüm ezilen halkların haklı davalarını sahiplenmekle birlikte, ama asla örneğin özel olarak bir Türk, Kürt, Ermeni, Arap, Çerkez, Rum, Laz vb. lerinin ulusal partisi olmamıştır. Dolayısıyla da, bu Partinin kadro, üye ve savaşçı militanları da (doğallığıyla), özel olarak herhangi bir ulusun savaşcısı, gerillası ve komutanı olarak sunulamazlar.

Ulusal çelişmelerin aktüel olarak gündemde olduğu özel koşullarda da, bu çelişmelerin çözümünü gündemine alıp, ulusal kurtuluş mücadelesi yürüteceği durumlarda da, komünist partisi , hele de çok uluslu ve milliyetli bir toplumsal realite de, asla bir ulusal aidiyete bürünemez.

Özetle: Nubar Ozanyan` ın, komünizm idealleri uğruna savaşmış olan bu iki yoldaşımızı "Ermeni gerillası/Ermeni fedaisi" ve "Ermeni komutan" larmış  gibi sunması, bilinçli demiyelim de, haydi gayri ihtiyari bir milliyetçi gayretin marifeti değilse; o halde rahatlıkla söylenebilir ki: Nubar Ozanyan bu konuda "ne dediğinin farkında değildir"!

Herhangi bir ithamda bulunmadan, genel bir hatırlatma babında belirmek  gerekirki: Milliyetçi hezeyanlar tehlikeli ve bulaşıcıdır. Öyleki, bir dönemin nice büyük komünistlerini bir çırpıda burjuva milliyetçiliğinin saflarına savuruvermiştir. Bunun belkide en tipik örneği Karl Kaustki``dir, değil mi?

26.09.2020

3059

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar