Perşembe Mayıs 2, 2024

Göçmenler…[ismail cem özkan]

Göçmenler geldikleri ülkeye göre nasıl algılandığı aslında hepimiz biliyoruz ama tekrarlamakta yarar var sanırım;

Göçmenler anavatanlarına göre para gönderen ve sağılması gereken birer saf yatırımcı…

Göçmenlerin lobi olarak kullanılan bir nüfus harekatı ve var oldukları ülkede ki demokrasinin izin verdiği gösteri yapma hakkını kullanarak ülkelerini cennet olarak gösteren eylemlere katılmaları… Lobicilik sorunların görmezden gelmek ve sorunların üzerini ülkelerinin lehine örtmeleridir…

Göçmenler ülkeleri için pozitif anlamda katkı olarak görülürken, ekonomik krize düşen ya da siyasi krizden kurtulmak için yurtdışında birikmiş sermayenin kendi lehlerine kullanımı amaçlı da kullanılmaktadır… İç siyasete sağ güçlerin daha fazla kullanıldığı potansiyel sermaye ve oy anlamına da gelmektedir. Göçmen bulunduğu ülkede kendi çıkarına uygun siyasi hareketleri desteklerken, kendi ülkesi içinde sağ siyaseti ve daha tutucu muhafazakar siyasetin potansiyel seçmeni olabilmektedir… Elbette sol siyaset içinde sağ seçmen yanında küçük katkısı göz ardı etmemek gereklidir… Ulusal çıkarlar ve ulusalcı bakış açısı içinde taraf olabilmekteler…

Göçmeler kaba anlamda geldikleri ülkeye gönülden bağımlı ama vücutları para kazandıkları ülkede olanlardır… para kazandıkları ülkede yaşadıklarını görmezden gelip, anavatanları için sözde çalışırken o zorluklar neticesinde daha rahat ve toplumdan kopmuş yaşamı tercih etmekteler. Daha fazla hemşehrilik ve aynı duygu içinde olanlar daha fazla ilişki içinde yaşamaktalar… Göçmenler “getto” yaşamın içinde kendi tercihleri dışında yaşamaya çalışmaktalar…

Göçmenler kendi tercihleri dışında dayatılan yaşam içinde olmalarına rağmen aslında hangi yaşamın kendilerine dayatıldığın da pek farkında değillerdir, onlar anlık sorunu çözmek ya da kriz koşulu içinde yaşamaya çalışmaktalar. Daha fazla iç dayanışma ile ayakta kalmaya ve daha fazla para kazanmak için her türlü şartı zorladıkları gözükmektedir…

Göçmen bir arada yaşamaya zorlanmış, içinde bulunduğu toplumun genelinden dışlanmış küçük alanlarda kendine uygun bir yaşam kurmuş olandır… İşten eve, evden işe tek düzeliğinden çıkmış, işsiz ve eğitimin kendilerine uygun kadarı almış, projeler üreten ve projeler içinde yaşamaya zorlanan bir işsizler ve niteliksizler topluluğu konumuna gelmiş bir bölümü… Göçmen olmadan önceki yaşamları her ne kadar “gastarbeiter” (misafir işçi) konunda olsalar da artık “gast “denilecek konumdan çıkmış durumda olmalarına rağmen “gast” oldukları dönemden gelen tercihler hala varlığını ülke siyaseti içinde yerini korumaya devam etmektedir… bulundukları ülkeler onları “entegrasyon” adı altında geliştirebildikleri tek siyaset ve çözüm asimilasyondur… Asimilasyon olmayanlar ile yaşanan sorunlar bugün görünür olmuştur, çünkü asimilasyon isteyenler aslında asimile bile etmek istemediklerini yaşanan süreçten daha iyi anlıyoruz…

Peki, göçmenler kendileri üzerine geliştirilen politikalar karşısında söz sahibi midirler?

Fikrileri belki soruyormuş gibi yapılmış olması, hatta meclisler kurulmuş olması, meclislerde görev yapılacaklar seçim ile seçilmiş olsalar dahi etkili olamadıkları ve genel göçmen politikası içinde bulundukları ülkenin çıkarların yönünde biçimlenmiştir…

Kendi üzerilerinden gelişen bir düşmanlık ve nefret söylemi karşısında göçmenler ne yapmaktadır?

Onlarda Yahudiler gibi ikinci dünya koşulları içinde bir gün evlerinden gelinip alınmayı ve kapılarının önünde bir metala yazan isim olmayı mı bekliyorlar?

Göçmenlerin ülke içinde gelişen göçmen düşmanlığı karşısında gerçekten yapabilecekleri bir şeyleri var mı?

Sınıf mücadelesi yapması gereken partiler artık göçmen karşıtı veya dostu siyaset yapmaya başladılar, peki bu siyasetler nefret söylemlerini artırıyor mu, yoksa popülist sağın oylarını düşürüyor mu?

Görebildiğim kadarı ile göçmen dostu söylemlerin ve sokak eylemlerin sağın yükselişine her hangi bir engel olmadığı gibi sanki her gösteri sonrası biraz daha göçmen düşmanı bir bakış açısı toplum içinde hakim oluyor…

Ortada garip bir durum söz konusu değil mi?

Son yıllarda genelde almanya merkezli ölüm ya da yaralama ile sonuçlanan olaylar daha mı görünür kılınıyor?

Burada tercihi kimler yapmaktadır?

Ülkemiz iç siyaseti ile uğraşmaktan veya ülkemize gelip kur farkından dolayı daha lüks tatil olanağına kavuşması dışında göçmenler kendilerine sahip çıkabiliyorlar mı? Örneğin işyerlerinde göçmen oldukları için aşağılanmaları ya da daha kirli işlerde çalışmaya zorlanmaları gündeme geliyor mu?

Uzun süreli işsiz kalanların iş dünyasına kazandırmak tehdidi ile sağcıların yoğun yaşadığı yerlerde işe gönderilmeye çalışılması ve sonrasında uğradıkları hakaretler ve can güvenliği sorunları gündeme geliyor mu?

Göçmenler, göçmenler ile birlikte yaşamaya ve göçmenlerin oluşturduğu bir etnik pazar içinde bulunmalarına zorlanmaları gündem içinde konuşuluyor mu?

Pozitif ayrımcılık yerine negatif ayrımcılık içinde olanların daha da yalnızlaşması ve daha fazla geldikleri ülkeler üzerine konuşmaları ve oradan kopmaları ne anlama geliyor?

Kısaca göçmenler birer kurban konumuna gelirken neden kurban olmadıklarını gündeme taşıyamıyorlar?

Kur farkından kaynaklanan yaşam kalitesi ve algısı ile oynamak aslında sorunların üzerini örtmekten başka işlevi yok, sosyal yardımlar ile ülkemizde yaşamaya çalışanların durumları ya da kara para ile lüks yaşamaları karşısında özellikle son günlerde Alman hükümetinin ve eyaletlerin gündemine gelmektedir...

Göçmenlere karşı yapılan operasyonlar göçmenlerin gözü ile ne anlama gelmektedir?

Kısaca sorunlarını görmezden gelinenler neden sorunları yokmuş gibi yaşamaya devam ederler? Küçük başarılarını abartarak anlatmaları, paraları karşılığından hayallerini satın almalarını bir türlü anlam veremiyorum... Aslında fakir ama zengin rolünü yapan donanımsız, dışlanmışlar her konuşmalarını nokta koyarak yapamaya devam ederler...

Yurtdışında yaşayan dostlarımın paylaşımlarını, tatillerini görüyorum bir de gündemlerine bakıyorum, orada vücutları dışında yaşamıyorlar sanki...

Göçmenler yarattıkları gerçekleri gerçek sanıyorlar ve o sandıkları gerçeklerin ideal bakışı içinde kendilerine rota çiziyorlar… Bir “kiosk” içinde hayata bakan göçmen habersiz gelen bir faşistin namlusuna hedef olabilmektedir. O faşistin ise devletin içinden yetişme ve yönlendirme olduğu ise yaşanan bir mahkeme sürecinde öğreniyoruz. Halk ve toplum bu yaşanan davada gerçek ile yüzleştiler mi?

Faşizm ile gerçek anlamda yüzleşemeyen toplumlarda göçmen düşmanlığı artmaya ve nefret söylemleri beslenmeye devam etmektedir… 

İsmail Cem Özkan 

32796

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar