Pazartesi Nisan 29, 2024

Faşizmin Adını “Popülizm” Koydular!

Almanya’nın Hanau kentinde 9 göçmen insanın öldürülmesiyle sonuçlanan son faşist katliam, bir kez daha, bu ülkedeki faşizmin ve faşist terörün münferit olayalar olmadığını, sistemli olarak geliştirilen ve derinleştirilen toplumsal bir olgu olduğunu daha da netleştirmiştir.

Bir ülkede 9 kişi katlediliyor ve faşist ideolojiye sahip Alman federal içişleri bakanı Horst Seehofer, Hessen eyalet başbakanı Volker Bouffier ve Hessen eyalet içişleri bakanı Peter Beuth hala koltuklarında oturabiliyor. Bu makamlarda oturanlar kılını kıpırdatmıyor ve bunların istifaları toplumun büyük bir kısmı tarafından istenmiyorsa, bu faşist eğilimin güçlü olduğunu ve devletin ise faşizmi beslediği ve faşist terörü koruduğu net olarak söylenmeli ve bunun bilincinde olunmalıdır.

Bu ilk değil çünkü. 

Bir şehrin (Kassel) valisi öldürülüyor ve faşist katil için, “bireysel terörist” olarak adlandırılıyor ve arkasındaki faşist örgüt gizleniyor. Ya da faşist katiller için sık sık tekrarlandığı gibi “piskomanyak” damgası vurulup, “hasta” olduğu ilan ediliyor. 

Mölln, Solingen katliamları çok gerilerde kalmadı. Onlara yenileri ekleniyor ve eklenecektir. Gelişmeler bunu net olarak gösteriyor. 2000-2007 arası aralarında bir polisin ve diğerlerinin yabancı (bir Yunanlı diğerleri Türkiye vatandaşı) olduğu toplam on kişiyi katleden faşist NSU (Nationalsozialistischer Untergrund) örgütünün içinde Alman istihbaratı olmasına karşlık, hiç bir önlem alınmadığı gibi, tersine, destek verilmiştir. Bu mahkeme kayıtlarına geçmiştir. Ve bu katliamı yapan faşist katillerde “şaibeli bir şekilde” ortadan kaldırılmıştır.

Faşist NPD (Almanya Miliyetçi Partisi) yöneticileri devletin gizli servisinin adamlarıydı. Hatta o zaman Almanya’da gündem olmuştu. “Alman devleti istihbarat görevlileriniı çekerse NPD yöneticisiz kalacak” diye. Bunu açıklayan 1968’lerin gençlik liderlerinden olan ve önce Yeşiller partisinin kurulmasında yer alıp sonra SPD’ye geçip Schröder-Fischer döneminin (1998-2005) federal içişleri bakanı olan Otto Schily açıklamıştı.1 Federal içişleri bakanının ağzından yapılan bu açıklama, faşist yapılanmalar ile devlet güvenlik güçlerinin içiçe olduğunun resmi belgesidir.

Bu devlet, faşizmi koruyor. Çünkü, bütün faşist örgütlenmeler, başta da AfD (Almanya İçin Alternatif) partisine karşı en küçük bir soruşturma açılmadığı gibi, parti faşist değil “sağ popülist” olarak adlandırılıyor. AfD ve diğer küçük faşist parti ve örgütlenmelerin kendilerine örnek aldığı parti ve ideoloji Hitler’in NSDAP (Nationalsozialistische Deutsche Arbeitepartei –Almanya Milliyetci Sosyalist İşçi Partisi)’dir. Bunu pek gizlemiyorlarda.

Burjuvazi, bu partilerin yasaklanmasını önledi. Almanya Marksist Leninist Partisi (MLPD)  bu sorunu, defalarca gündeme getirmesine karşın, Alman tekelci devleti, faşist örgütlenmeleri koruma altına aldı. Alman tekelci burjuvazisinin faşist örgütlenmeye ihtiyacı var. Ve onu giderek geliştiriyor. Bütün bunlar, Alman İstihbarat Servisi ve Anayasayı Koruma Örgütü (BfV) gözetiminde olduğu da bir gerçek.

Bunu nereden biliyoruz: NSU davasından ve son olarak 2018 Agustos ayında Chemnitz’de faşistlerin Yahudi ve göçmenlere saldırıları olayları arkasından, olayın “basit bir tepki” olduğunu açıklayan o dönemin Anayasayı Koruma Örgütü (BfV) başkanı Maaßen’dı. “Faşist örgütlenmeleri gizliyor ve küçük göstermeye çalışıyor” diye, bu açıklama kamuoyunda tepki çekti. Bunun üzerine bu görevinden alındı, peşinden ise ödül gibi içişleri bakanlığında dengi bir göreve atanmıştı. O, Nazi faşist terörünü tehlike değil, islamcı örügtlenmeleri tehlikeli2 görüyordu. Oysa, Chemnitz olayı3, faşistler için şehirleri tek tek ele geçirme provasının bir ilk denemesiydi.

Alman basının bazılarında, ordu ve polis teşkilatları içinde nazi örgütlenmelerinin ciddi boyuta vardığının haberleri ara sıra yer aldı. Ancak, burjuva hükümeti, faşist terör örgütlenmeleri hedef alma yerine, komünistleri, devrimcileri, demokratik kitle örgütlenmelerini ve Kürt yurtseverlerini hedef aldı. 

Hanau’daki faşist katlimadan sonra ise, devlet yetkililerin ve diğer burjuva partilerin temsilcilerinin ağzından “faşist terörü kınıyoruz”, “bu bir faşist terördür” sözü çıkmamıştır. “Sağcı terör eylemi” ya da “popülist çıkışlar”. Burjuvazi, faşistlere faşist demeye kıyamıyor. Ama, Kürtlerin kitap evini kapatabiliyorlar. Almanya ve Avrupa Birliği içindeki hiç bir ülkede yasak olamayn TKP/ML’nin, “üyesi” diye bir çok komünisti tutuklayıp yargılayabiliyorlar. MLPD’nin (Almanya Marksist-Leninist Partisi) yöneticilerini tehdit ve terörize edip, merkezi binalarını sudan gerekçelerle kapatabiliyorlar. Grup Yorum konser’lerini yasaklayabiliyorlar. 

Bunlara karşın, faşist terör ülkede kol geziyor. Devletin güvenlik güçlerinin gözü önünde katliamlar yapıyorlar. Faşist partiler açıktan, yahudileri, göçmenleri ve komünistleri ölümle tehtid ediyor. Almanya’da faşist terör sadece göçmenleri hedef almıyor. Başta Alman komünistleri olmak üzere bir çok tanınmış demokrat ve hatta burjuva liberal kesimleri de hedef alıyorlar. 

Sadece 2019 yılının ilk altı ayı içinde ırkçı-faşist saldırı sayısı 8 bin 605’dir. Bunun 179 yaralama, 363 şiddetli suç ve diğerleri ise tehdit ya da doğrudan saldırıdır.4

Demirel’in bir zamanlar: “Bana, sağcılar adam öldürüyor detirtemezsiniz” dediği gibi, şimdiki Alman emperyalist burjuva (CDU-SPD) hükümeti de aynı şeyi faşist neonaziler için yineliyorlar: “Bize, bunlar faşistir dedirtemezsiniz!”

Faşistlerin yabancıları hedef almasının esas nedeni, Alman halkı içinde yabancı düşmanlığını geliştirerek, faşizme bir kitle tabanı oluşturmak ve aynı zamanda göçmenler üzerinden Alman işçi ve emekçilerine korku salarak onları teslim almaktır. 1930’larda Alman faşzimi Yahudileri hedef alırken, esas olarak, Alman işçi sınıfı ve emekçileri faşist baskı yöntemiyle denetim altına almaktı. 

Bugün de, göçmenler üzerinden dünün taktiği izleniyor. Bu, burjuvazinin, işçi sınıfına karşı geliştirdiği tarihsel olarak bilinen faşist saldırı taktiğidir. Almanya’da yoksullaşmanın (nüfusun %19’u yoksulluk sınırı ya da altında yaşıyor) artışıyla beraber, yabancı düşmanlığı da toplumda bilinçli olarak geliştiriliyor. Ve, yabancı düşmanlığını geliştirme oranı ile demokratik hak ve özgürlüklerin gaspı da paralel yürütülüyor.

Bütün bunlar:

Almanya’da sadece faşist bir terör tehlikesinin olduğunu değil, devlet düzeyinde de bir faşist yönetim eğilimin egemen olduğunu ve bunun giderek faşizme doğru kaydığını göstermektedir. İşte esas tehlike budur. Adeta Weimer Cumhuriyeti’nin son günlerinin yaşandığı bir durum söz konusu ve kapitalist-emperyalist sistemin içinde bulunduğu kriz ve uluslararası konjonktürde buna uygun. 22.02.2020***

1 Spigelonline. 26.01.2002

2 Oysa, 19 Aralık 2016 yılında Berlin’in göbeğinde kurulu neol pazarına TIR ile saldırıp 12 kişinin ölümüne neden olan dinci faşist katili ise Alman istihbaratının “iyi” tanıdığı ortaya çıktı. 209 agiústos azinin son

3 2018 Agustos aynın son haftası içinde faşist neonazilerin yahudi ve göçmenlere saldırısı. Polis, faşist saldırılara karşı çıkan halka saldırırken, neonazileri koruma altına almıştır.

4www.watson.de/deutschland/rehtsextremismus.

2381

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar