Çarşamba Mayıs 15, 2024

Faşizm Bundan Başka Bir Şey Değil ki..

Son aylarda bazı köşe yazarları, tv’lerde boy gösteren kimi ‘aydın, yazar, çizer, tarihçi ve siyaset bilimcisi’ dünün Başbakanı, günün Cumhurbaşkanı ve partisi AKP’nin, anti-demokratik bir gidişe doğru imza attıklarını anlatmaya başladılar. 

Oysa bu kişilerin çoğu yıllarca AKP’yi ve RT Erdoğan’ı kitlelere “demokrat”, “özgürlükçü” “demokrasiden yana” diye cilaladılar, süslediler ve halka yutturmaya çalıştılar. Aydın, yazar, çizer, tarihçi ve siyaset bilimci gibi kartvizitleri olan bu kişiler, yıllarca savundukları adamın ve zihniyetinin 13 yılda bu ülkeyi getirdiği durumun, anlaşılır deyimiyle açık bir faşizm olduğunu gördüler ve(ya) anladılar. 

Umarım ki, yıllarca gazetelerinde çarşaflarca, televizyon programlarında saatlerce ve bir kısmı da kitaplarında sayfalarca Erdoğan’ı ve partisinin getirdiği-getireceği sözde yenilikleri, uygulamaları öven bu zatlar, çok geç kalmış olsalar da, halkı ve toplumu kandırdıklarını gördüler ve pişman oldular.

Umarım ki, AKP’nin gerici, faşist bir anlayışla kurulduğunu, emperyalizme karşıymış gibi görünüp emperyalistlerin ve uluslararası kapitalist küresel güçlerin, holdinglerin ve tröstlerin en büyük işbirlikçisi bir parti olduğunu da gördüler.

Umarım ki, 12 Eylül faşist darbesi ve generallerinin yarattığı AKP ve tüm kadrolarının yıllarca, 12 Eylül faşizminden ve gericiliğinden bir farkı olmadığını; özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden yana olan kesimlere yaşamı zehir - zindan ettiklerini de gördüler.

Yaşamımızı yasaklar, zorunluluklar, baskılarla yaşanmaz kılan, dışarıda demokrasi, özgürlük havarisi rollerine soyunan, ancak içte ortaçağ karanlığını yaşatan bir AKP zihniyeti olduğunu anladılar umarım..

Çeşitli - sahte açılım safsataları, inkâr ve imha politikalarıyla inançlar ve halkları, etnik farklılıkları baskı altına alan, askerliği, din derslerini, dil derslerini zorunlu hale getiren, farklı kimlikler üzerinde sokak-mahalle baskıları kur(dur)an faşist AKP zihniyetini anladılar umarım.

Milyonlarca Alevi’nin inancına hakaret eden, aşağılayan, meydanlarda “yuh” çektiren, Alevilere sosyal, özel ve kamusal alanlarda asla yaşama hakkı tanımayan; Kürt dilini ve başka dilleri, etnik ve inançsal tüm farklılıkları inkâr eden; demokrasi, eşitlik, özgürlük ve daha iyi bir yaşam taleplerine kulaklarını tıkayan, hak alma mücadelesine asker, polis, özel timler, panzerler, TOMA’lar, kimyasal silah ve gazlar, gerçek mermilerle saldıran, “tek dil, tek din, tek millet” söylemini savunan bu ırkçı, gerici, faşist, ortaçağ karanlığını temsilcisi AKP zihniyetinin faşistlik olduğunu anladılar ve(ya) gördüler  umarım..

Yıllardır AKP zihniyetini görüp anlamamak sadece akıldan, vicdandan yoksunların işi olabilir. Zira, “6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenebilirsiniz” fetvası veren, “Annen de olsa dizinin üstü tahrik eder” deyip sapıklık ve sapkınlığını açığa vuran, “Çalışan her kadın fuhuşa hazırlık yapıyor”, ya da “ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen veya esnafa “Ananı al da git” diye hakaret edip azarlayan bir zihniyetin düşünce yapısını anlamamak mümkün olabilir mi?

Bir yandan özgürlüklerden, inançlara saygıdan, demokrasiden bahseden, diğer yandan daha bugün AİHM’in “zorunlu din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını isteyen kararına itiraz eden ve itirazı reddedilen asimilasyoncu, yasakçı, faşist bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Bugüne kadar işçilere, emekçilere, kadınlara, öğrencilere, eşit yurttaşlık ve hak alma talebinde bulunan her kesime karşı polis, asker ve tüm baskı mekanizmalarını koruyarak ülkeyi yöneten AKP’nin son “İç Güvenlik Yasası” tam da açık faşizmdir. Gezi Parkında olduğu gibi çevreyle, doğayla ilgili etkinliklere bile polisiye tedbirlerle müdahale eden,  en masum gösterileri şiddetle bastıran, Ethem’i, Berkin’i ve Ali İsmail’i öldürten, Kürt çocuklarını bombalatan bu iktidardır. Demokratik taleplerini dile getirenlerin ya polislerce, ya eli palalı, sopalı katillerce yaralanması, öldürülmesi, linç girişimleri; kadın cinayetlerinin özendirilmesi sonucu artarak devam etmesi, Tarsus’ta evine dönüş yolundaki Özgecan’ın hunharca katledilmesi, Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynayan gazeteci Nuh Köklü’nün bıçaklanarak öldürülmesi AKP’nin uygulamalarından güç alanlarca gerçekleştirilmiştir.

AKP iktidarı bu baskıcı, anti demokratik uygulamaları, yeterli görmemiş olmalı ki, İç güvenlik Yasasını da kanunlaştırmak istemektedir. Bu yasayla en masum hak alma talebinde, atkı, bere ve şapka takanlar, mahkeme kararı olmadan 48 saat gözaltına alınıp tutuklanabilecektir. Polise, demokratik gösterilerde bile ateş etme yetkisi verilmektedir.

Yani AKP iktidarı on üç yıllık anti demokratik uygulamalarını sıkıyönetimleri anımsatır bir faşizmle sürdürmek istemektedir. Bununla ilgili her birey, kesim ve kurum biran önce gerekli tüm mekanizmaları işletmek, faşizme karşı birleşik cepheyi örmek, örgütlemek ve mücadele etmek zorundadır.

Erdal YILDIRIM

20 Şubat 2015


72545

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

Sayfalar