Cumartesi Mayıs 18, 2024

Farklılıkları ve Renkleri Tanımamak19. ve 20.Yüzyılın Siyaset Anlayışıdır-Dursun Ali Küçük

Yeni yıl vasıtasıyla Gürcistan cezaevinde tutsaklık koşullarında 2005 yılında yazdığım bu yazımı sizlere sunuyorum. Aynı zamanda kendi kendimle hesaplaştığım bir süreçti.

  “ Toplumlar devrimler ve evrimler yaşadılar. Radikalizmin belli zaman ve mekân içinde yararları olmuştur. Günümüzde ise klasik devrimler çağı kapandı, çok fazla radikalizm ya da öyle geçinmek zarar veriyor. Tahrip ederek üstünlük, egemenlik sağlamanın geçici bazı yararları olsa da uzun vadeli düşünüldüğünde zarar verici yanı daha fazladır. Kürtler zihniyet, siyaset olarak tahrip edici, ortadan kaldırıcı bir siyaset izleseler de bunu gerçekleştirme olanağı dışa karşı yoktur. O zaman dışa karşı gerçekleşme imkânı bulamayan bu siyaset tarzı Kürt toplumunun içine yönelerek daha çok Kürtlere, Kürt toplumuna zarar vermektedir.
                     
Kemalizm’in güncelleştirilmesinden yana olanlar, bir dönem kendisinden olanlara niye yaşama ve siyaset yapma hakkı tanımıyor? Eskiden bağımsızlık isteniyordu; özerklik, otonomi vb. İsteyenler işbirlikçi, hain olarak değerlendiriliyordu. Ulus-devlet, bağımsızlık görüş ve siyasetine göre diğer Kürt hareketleri değerlendiriliyordu. Şimdi bağımsızlık istenmiyor; federasyon ve özerklikte istenmiyor. Yani PKK Liderinin savunmalarında ve şimdiki PKK Programında Kürtler için her hangi bir siyasi statü yer almıyor. Kürt kimliği, kültürü tanınsın doğru olsa da bir siyasete oturmuyor. Anayasal vatandaşlık, özgür yurttaşlığa bir statü belirlenmediği sürece Türkiye yönetimi karşı çıkmaz. Programlar siyasi doğrultuyu ve talepleri belirler; taktik yapmaz.
                 
 Siyasette Kürt sorunu ve talepleriyle ilgili muğlâklık yaşanınca, niye eski siyasi kavramlardan vazgeçilmiyor. Tasfiyeciliğin tasfiye edilmesi, yani ortadan kaldırılması, objektif, sübjektif düşman, hain, işbirlikçi, ‘’ilkel milliyetçi’’ vb. Küçümseyici, yaralayıcı kavramlar, zihniyet ve uygulamadan vazgeçilmedikçe, bırakalım demokratik siyaset yapmak, demokrasiye bile giriş yapılamaz.
                   
Doğa renkler ve renkler uyumundan oluşuyor. Her çiçek farklı renkte açar. Bir bahçede bostanda meyve, sebzeler farlı çiçekler, farlı renklerde verirler, çeşitlilik doğal gelişmenin, doğanın bir özelliğidir. Farklı renk ve çiçekleri, verilen yemişleri ortadan kaldırmak ekolojik dengeyi bozar. Toplum ve bireylerde toplum mühendisliği yapılarak geliştirilmez. Toplum mühendisleri demokrasiye yönelmez. Her şeyi ben yaptım, ben kurtardım diyerek toplumun kurtarıcılarını yaratır. Kurtarıcı, kurtarıcıların kurtulmaya ihtiyacı vardır,  hep kurtarıcı geçinenler, halkın sivil toplum hareketlerine izin vermez, önlerini bağlar.
                       
Toplumun farklılıkları ölçüsünde farklı renkleri olmalıdır. Demokratik siyaset, demokratik kriterler, birey, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerden yana olma, evrensel hukuk ve adalet vb. Ortak paydaları olmalıdır. Demokratik tarz, tek çizgi, tek doğru, tek görüş değildir. Farklı siyasetler, görüşler, partiler, örgütler, sivil toplum hareketleri, kadın hakları, sosyal ve ekonomik örgütlenmeler olmalıdır ve gereklidir de. Kendisini ifade etsin, etmesin toplumun renkleri vardır. Bunları bastırmaya çalışmak değil, ortaya çıkmasını sağlayıp demokratik bir yarış ve rekabeti esas almak önem taşıyor.
                  
Bunun için her parti ve örgüt ilkin kendi içinde iç barışı sağlamalı, içine yönelik şiddet tarzı hangi gerekçeyle yaparsa yapsın onaylamamak, desteklememek, hatta sessiz kalmamak gerekir. Partilerde de parti programı ve işleyişine kabul edip belli noktalarda farklı eğilim ve grupların olması günümüz siyasetinin bir gereğidir.
                
 İç barışını sağlamayan parti ve örgütler; Kürt parti ve örgütlerine, çevrelerine karşıda ulusal iç barışı uygulayamaz. Böylesi iddiaları olsa da gerçekleşmez; demagojik söylem olarak kalır.
                 
Kürt toplumunun barışı, hoşgörüyü, demokratik birliktelikleri, her rengin Kürt talepleri ve siyasetini ifade etme, örgütlenme hak ve yaşamlarından yana olmadıkça, egemen uluslu barış ve demokratik çözüm nasıl sağlanır?
                
İlkin Kürtler kendilerini düzeltsin, çağdaş ve demokratik dünyayla günümüz gerçeğine göre bağlar kursun, Ortadoğu’nun cemaatçi, toplumu her şeyin önünde, örgütü bireyin önünde, lideri parti ve örgütlerin önünde gören, sayan zihniyette kurtulsun; Toplumda demokratik tartışma, birbirine karşı saygılı olma, düşmanlıklara son verme ve azda olsa muhalif olanlara yaşam hakkı tanıma sağlansın!
                  
 Teşhir ve karalama yöntemleri son bulsun! Düşünceyi düşünceyle, siyaseti siyasetle eleştirme, tartışma kültürü otursun!
                    
İçine ve dışına yönelik, hangi gerekçeyle olursa olsun- ortadan kaldırma, öldürme, hatta burnunu kanatma yöntem ve uygulamalarına son verilsin!
                 
Karalama, kirli siyaset tarzıdır. Kim yaparsa yapsın hiçbir karalama, hiçleştirme tavırlarına destek verilmesin
               
Düşünce ve örgütlenme, her farklılığın kendisini ifade etme, yayma hakkına hangi biçimde olursa olsun müdahale edilmesin!
               
Farklı parti ve örgütlerin, hatta bireylerin görüş ve siyaseti ne olursa olsun, buna karşı saygılı olunsun. Seviyeli ve düzeyli, hatta pozitif eleştirilerin önde olması tercih edilsin.
               
Renkler ve renklerin toplumda tahrip edici değil, uyumundan yana olunsun.
                
Ötekinin özgürlüğü ve haklarını, kendi hakları ve özgürlüğünden daha fazla savunma esas alınsın!
        
Kürt sorununun çözümünün, tek bir renkle Gerçekleşmeyeceği, Kürt toplumundaki bütün renklerin katılımı ve çabasıyla sağlanılacağı hiçbir zaman gözden kaçırılmasın.
      
Toplum içinde hangi biçimde, kim tarafında yapılırsa yapılsın şiddet uygulamaya karşı olunsun!
        
Avrupa idamı çoktan kaldırdı. Türkiye’de koşular olsa da kaldırdı. Kürtlerde hangi partide olursa olsun idam ve infazların yapılmasına karşı durulsun!
       
Bireylere, vatandaşa karşı devleti savunmak nasıl anti- demokratik bir tutumsa, bireye karşı partileri, örgütleri ve toplumu savunmanında demokratik bir tutum olmadığı bilinsin!
      
Yüz kızartıcı suçlar hariç, düşüncelerinden, görüşlerinden dolayı kişilerin soruşturulması, tutuklanması, ayrıldığından dolayı vurulması, hangi biçimde olursa olsun farklı davranış ve eğilimlerin mahkûm edilmesi sona ersin!
     
Leninist-Stalinist parti-örgüt modelleri, ulusal-devletçi(milliyetçi ya da İslamcı olsun) otoriter- despotik parti ve toplum modellerinden, toplum mühendisliğinden vazgeçilsin veya buna karşı olunsun!
         
Daha çoğaltmak mümkün. Bunlara uyan, saygılı olan, yaşam ilişki ve davranışlarında uygulayan kişi, parti ve örgütler demokratik olurlar ve demokrasiyi geliştirirler. Siyaseti temiz ve açık olur. Siyasetin savunulur bir ahlaki olur o zaman. Bunları tanımayan, tanıyıpta uymayan, söyleyip yapmayan, demokrasi söylemlerini kendilerine uygulamayıp, demokrasiyi zaten uygulamayan despotik rejimlerin eleştirilmesi için salt kullananlar demokratik bir siyaset izleyemez, bunun tarzını ve ilişkilerini geliştiremezler.
         
Kürt toplumu olumlu- olumsuz yanlarıyla bir süreç yaşadı. Şimdi demokratikleşmenin kaçınılmaz yol ayrımına gelmiş bulunuyor. Bireyler partilere karşı feda edilmemeli. Ortadoğu’nun eskiden beri gelen, kronikleşen bu geleceğine son vermenin zamanı gelmiştir.
        
Avrupa’da özgür birey geliştiği için, reform, Rönesans ve aydınlanma ile eski zihniyet parçalanmıştır. Özgür birey, bireyler geliştiği ölçüde, buna dayalı sivil toplum, bunun parti, örgütlenmeleri geliştiği ölçüde demokratik ölçüler gelişmiştir.
        
Bireylerin partilere karşı kendisini savunma hakkı olmalıdır. Yâda bir partiye nasıl gönüllü katılıyorsa, farklı düşünmeye başladığı zaman, ya da katıldığı partinin daha ileri görüş ve davranışlar seçilemediğini görür ve inanırsa, gönüllü istifa etme, ayrılma hakkı olmalıdır.
      
Kürtlerde demokratik siyaset, katılım, açıklık, demokratik işleyiş ve yönetim tarzı hala ağırlıklı yanı oluşturmuyor. Bunun tartışmaları ve ön zeminleri oluşmuştur. Demokratik siyaset tarzı ve yaklaşımı hala azınlıktadır.
      
Demokrasinin bir evrim süreci vardır, Kürtler demokrasi sürecine girmeye başlamıştır, ama hala önlerinde zahmetli bir yol bulunmak tadır.
     
Kendi adıma siyasal parti ve örgütlere katılmayacağım. Şimdiye kadar Kürtlere hizmetim olmuştur. Gelinen noktada hiçbir partiden değilim. Fırsatım ve imkânlarım olursa bir aydın olarak birey olarak Kürtlere, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne, Türklere, yakın halklara hizmet ederim. Evrensel değerler ve benzer içinde hizmet eder, çalışırım.
      
Demokratik siyaset, katılım, örgüt ve partilerinin gelişmesinden yana olurum.”

Tiflis cezaevi-Gürcistan-2005
Dursun Ali Küçük

71243

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar