Salı Nisan 30, 2024

Dursun Abeme! (Vedat)

 

Böylesi durumlarda söylenenler genelde klasik ve belli kalıplar içerisinde kalıyor. Oysaki sıra dışı olanlarımızın sıra dışı anlatılması gerektiğine inanıyorum.

Sevgili DURSUN ABE, ben aynen abe demeyi tercih ediyorum çünkü yazılımı güzel olsun diye e yerine i koymayı doğru bulmuyorum. O bizim DURSUN ABE’mizdi.

SIRA DIŞI BULUYORUM”

Sene 1994 daha 19 yaşındayım Ulm’e geldim, ortalık kaynıyordu, ha koptu ha kopacak, Nisan ayı itibarı ile olan oldu. Ulm’de hatırı sayılır yoldaşlardan sadece DURSUN ABE net bir tavır takınmıştı. Geriye bir kaç tane çocuk yaşta genç diyebileceğimiz yoldaş kalmıştık. Hatırlıyorum nasılda canla başla çalışıyor ve bütün zorluklara rağmen nasıl çabalıyorduk. İlk başlarda bizi ciddiye dahi almıyorlardı, akşama kadar onlarla cebelleşiyor sonra da nefesi DURSUN ABE’nin yanında alıyorduk. Adeta bizim limanımız, sığınağımız gibiydi, onun varlığı bize güç veriyordu. Mütevazılığı, sabırlı yaklaşımları, engin ve olgun tavırlarıyla bize can katıyordu. Yaşımızı, deneyimsiz ve tecrübesiz olmamızı bir sorun olarak görmüyor, oğlu da dahil bize yoldaş diyerek hitap ediyor ve yol gösteriyordu. İnsan kendini onunlayken değerli ve işe yarar his ediyordu. Bu özelliği bence onun en muazzam özelliklerinden sadece bir tanesiydi. Velhasıl 94 üzerimize karabasan gibi çökmüştü. Var olan dernekte devam etme olanaklarımızda elimizden alınmıştı. Çizgiye ve mücadelenin devamına nefes aldıracak bir tutumla çıkmak gerekiyordu. Yapılan dernek kongresinde o mağrur edasıyla tavır takınıyor bu platformda devam edemeyeceğini söylüyor ve çıkıyordu. Biz genç çocuklar ve bu arada kazandığımız az sayıda yoldaşla kongreyi terk ettik. Kendimizi yine o meşhur otelde DURSUN ABE’nin etrafında kümelenmiş olarak bulduk. Dağılmanın değil toparlanmanın, umutsuzluğun değil umudun, örgütsüzlüğün değil örgütlülüğün ısrarında olmamız gerektiğini söylüyor ve en kısa zamanda kitleleri toparlayabileceğimiz bir mekanın oluşturulması gerektiği konusunda vurgular yapıyordu. Bize adeta umut ve ışık oluyordu. Karanlık bir mekana hüzme olarak sızan ışığı bulup gösteriyordu. İşte böyle tanıdım ben DURSUN ABE’yi.

O; dili, kültürü, kimliği ve varlığı yok sayılan, sürekli kırım ve baskılara maruz kalan bir coğrafyadan DERSİM’den geliyordu. Munzur kadar hırçın, Düzgün Baba gibi kudretli, Seyit Rıza gibi mert, asil ve cesurdu.

Suyunu Dersim’in her ocağından içmiş yoldaşımın erdemi, tamda buradan geliyordu.

Yüzyılların direniş geleneği onda tecelli ediyor ve yaşamının, söyleminin her anında kendini gösteriyordu. İnsan dediğin nedir ki zaten; zamanın ve tarihin toplamı değil mi?

Geçmiş ve gelecek arasında muazzam bir köprü kurmuştu. Bilgisini birikimini Marks’ın aritmetiğine vurmuş oradan çıkardığını Engels’in doğanın diyalektiği ile birleştirmişti. Elde ettiğini sınıfının deryasında harmanlamış ve muazzam güzellikte bir sermayeye sahip olmuştu.

Ancak dedim ya Dersimli’ydi, Zerdüşt’ün aradığı erdemli üstün insandı. Kibirli davranıp cimrilik yapamazdı. Her daim neyi var neyi yok hep paylaşırdı. Bundandır hepimizde senden bir parça olması.

Halkçıydı, hiç bir etnik, ulusal guruba mesafeli davranmazdı. Ve her zaman, yeter ki doğru bağlar kurulsun oradan da sınıfın deryasına akacak suyun varlığına inanırdı. Bu yönüyle tam bir Maoist idi. Halk içerisindeki çelişkilerin doğru değerlendirilmesinin halkı örgütlemenin tek ve yegâne koşulu olduğunu kavrayan ve uygulayan idi.

Araştırma ve incelemede derinlemesine biriydi. Bu özelliği ile İBRAHİM’İ andırırdı, hatta bir defasında bir yoldaş (Daimi) onu ziyaretinden sonra yaptığımız bir sohbette, “ne gördüm inanamazsın” diye başlıyordu anlatmaya, “DURSUN ABE yeni başlayanlar için Marks ve Mao’yu okuyor” demişti, çok şaşırmıştı. İhtiyacı olmadığı halde ne düşünerek okuyordu bende bilmiyorum. Ancak bilgiye küçümsenerek bakılmayacağını gösteren güzel bir örnek sergiliyordu.

Seminer panel ve diğer etkinliklerde sunumu yapanların değil de, DURSUN ABE’nin ne diyeceğini hep beklerdim, tarzına anlatımına edasına tavırlarına bakardım. Bu anlarda hep önderlik nedir nasıl olmalıdır diye sorardım. Bir yerlerde olmak, atanmış olmak önder olmaya yeter mi ki ? Mekanik anlamda evet, fakat olayın doğasında, örgütleme, birlik ve bütünlüğünde hayır. DURSUN ABE doğal bir önderdi bu onun doğasında vardı. Bundandır ki bulunduğu alanda sadece kendi yoldaşları üzerinde değil diğer dostları üzerinde de sözünün bir ağırlığı ve değeri vardı.

Evet kimimizin DURSUN ABE’si kiminin CEKETLİSİ, dokunduğu herkeste iz bırakan mütevazi yoldaş, seni çok sevdik.

Yaşama dair çok güzel özelliklerin vardı, sevgin, ilgin ve merakın sadece insana değildi. Senin kedin, köpeğin, tavuğun, koyunun vardı. Onları da başka severdin, zaman ayırır emek verirdin. Yaşamın doğayla uyum içerisindeydi. Şu lanet hastalığa yakalanman doğanın sana yaptığı en büyük haksızlık oldu. Ancak doğanın sana bir vefa borcu var, beş temel kuralından biri olan ‘hiç bir şey vardan yok olmaz…..’ ilkesi sende vücut bulacak. Sen yok olmayacaksın, nasıl mı? Mesela ben şimdiden seni çocuklarıma anlatmaya başladım bile. Bundan sonraki bütün münasebetlerimde senden örnekler ve alıntılar olacak. Yetiştirdiğin emeğin olan biz yoldaşların olduğu müddetçe sende bizimle yaşayacaksın.

Davaya kattıkların, kazandırdıkların, emeklerin herkes tarafından biliniyor. Bu haliyle sınıfın ve örgütlü gücünün de sana bir vefa borcu var. Bu borcun ödeneceğine olan inancımı tekrarlamak isterim.

Sevgili Elif abla, Yıldız abla yanınızda olmayı çok isterdim, yaşadıklarınızı çok iyi anlıyor ve paylaşıyorum. Koşulların uygun olduğu en kısa zamanda mutlaka geleceğim.

Kardeşlerim Barış, Ulaş, Özgür ve Binali, böyle bir babanın çocukları olduğunuz için kendinizi çok şanslı görmelisiniz. Yaşadığınız şey çok ağır, zamansız ve çok erken bir gidiş, unutmak denen bir şey yok, yokluğuna alışmakta yok, sadece eksikliğinin vermiş olduğu hüzün, acı, özlem ve buruklukla yaşamayı kabullenmek var. Siz aynı zamanda Onun haleflerisiniz. Davasını devrettiği yerden sürdüreceğinize olan inancımla sizleri selamlıyor, metanet ve sabır dileyerek yüreğinizden öpüyorum.

HOŞÇAKAL KUDRETLİ, ERDEMLİ ÜSTÜN İNSAN

HOŞÇAKAL DURSUN ABE

Bir halefin olarak

Vedat

02.03.2021 Paris

5174

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar