Cumartesi Mayıs 18, 2024

Çözüm Sürecini Yüzdük Kuyruğa Geldik- D. Ali Küçük

Kurbanın derisi yüzüldü, kuyruğuna geldik. Hani “dananın kuyruğu kopacak” diyorlar ya onun gibi bir şey.

İmralı heyeti(Barış-Çözüm-Süreç-müzakere heyeti vb ne derseniz deyin) Bu hafta Kandile gidemedi, ertelediler.

Gerekçelerini de şöyle sıraladılar:

“"Akdoğan ile görüşemedik, ondan"

İdris Baluken gerekçeyi şöyle detaylandırıyordu. "Sayın Yalçın Akdoğan ile görüşemedik. Bu hafta sonu gitmeyi planladığımız Kandil'e de bu sebeple gidemedik. Bize pazartesi büyük bir ihtimalle görüşmenin gerçekleşeceği bilgisi verildi. Akdoğan'la görüşmemizde hükümetin yaklaşımını, taslakla ilgili görüşlerini, süreçle ilgili ne düşündüğünü öğrenme şansımız olacak."(1)

“ HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, hükümetle görüşmeden Kandil ile bir araya gelmeyi uygun bulmadıklarını belirtti. Buldan, “Bizim müzakere taslağına hükümetin nasıl yaklaştığını bilmemiz lazım. Kandil ile görüşme tarihimiz hükümete bağlı” dedi. Öcalan’ın sunduğu müzakere taslağına ilişkin hükümetin bir karar vermesi gerektiğini vurgulayan Buldan, “Bizde süreç devam edecek algısı var. Hükümet bir değerlendirme yapıp kararını vermeli” diye konuştu.(2)

Anlaşılıyor ki; KCK lideri Öcalan’ın sunduğu taslak hükümet tarafından kabul edilmemiş.

Üstelik Buldan, taslağa “müzakere taslağı” diyor.

Devlet heyeti yani MİT ile anlaşmanın aşağı yukarı sağlandığı, 4-5 ay içinde Ortadoğu da demokrasinin –Tabi TC ile birlikte- güçleneceği vurgulanmıştı.

İmralı heyeti ise hükümet yani başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ile konuşup Öcalan’ın sunduğu taslağa yaklaşımını öğrenmeye gidiyor.

Bu heyet adına yapılan kısa süre önceki açıklamada olumlu bir gidiş var havası uyandırılmıştı.

Geçen yıl, AKP, devlet dört aşamalı bir strateji sunmuştu. Bu geri çekilmeyle birlikte KCK’yi tasfiye etmeyi ve silahsızlandırmayı içeriyordu. Kamuoyunda yeterince tartışıldığı için geçiyorum.

Aynı şekilde KCK lideri Öcalan Newroz’da KCK’nin deyişiyle bir Manifesto sunmuştu. Aynı süreçte “yüzyıllık tarihi anlaşma yaptık” denilmişti.

“Yüzyıllık tarihi anlaşma”nın ne olduğunu öğrenemedik. Boşa gitti. Şimdi birileri çıkıp bu anlaşmanın Kürdistan açısından önemli bir maddesini sunamaz. Sunsunlar, "TC niye temel haklarımızı tanıyıp sonra oyun oynuyor" diye kıyamet koparalım...

Hadi bunu da geçtik.

AKP Hükümeti'nin ve Devletin Yol Haritasına da Gördük.

İçinde ne var derseniz; bunca mücadeleden sonra facia…

KCK’yi silahsızlandırma dışında ciddi bir şey içermiyor. Hastaların bırakılması, gerillanın dağda inmesi karşılığında “eve dönüş yasası” yani yuvaya dönüş yasası vb. şeyler çıkaracaklar, belki bunu biraz daha aşacak bazı kırıntılar daha….

Daha dün Kürtçe'nin zorunlu ders olmasını bile kabul etmediler. Osmanlıcanın yani saray dilini zorunlu ders haline getirmeyi kabul ettiler.

Davutoğlu: “Kürtçe üzerindeki bütün yasakları kaldırdık” diyor. Yalanın bu kadarı da olmaz. Kürtçe hâlâ yasak.  Anadilde eğitim ve kamu alanında Kürtçe konuşmak, yazışmak yasaktır. Kültürel soykırım devam ediyor.

Basın ve medyada hükümetin yol haritası çıktı. Türk medyası bu temelde propaganda yapıyor. Hükümet ve TC ise Kürdistan sorununun çözümünde; bırakalım Kürdistan sorununun çözümünü bari ortamını sağlamaya dönük adımlar atmadı ve atmıyor.

Eski tas eski hamam.

KCK LİDERİ ÖCALAN’IN TASLAĞI

Bu taslağı daha okumadım. Görüşmelerde yansıyan bazı düşünceler var. Ama önce iyi gidiyor denilen görüşmelerde de Hükümet ve TC basını gayet net konuşuyordu. KCK ise “Önderliğimiz yol haritası sundu. Hükümetin tavrını bekliyoruz” gibisinden açıklamalar yaptı.

Bu sefer de üçüncü göz veya taraf yoktur. KCK lideri MİT ile görüşmektedir. Ne Kürdistan tarafı ne de TC de siyasi bir taraf vardır.

Süreç ve hükümetin deyişiyle “çözüm süreci”, KCK lideri Öcalan’ın deyişiyle “demokratik çözüm süreç”i her yenilendiği-tazelendiği, yeni aşamalara geldiği ve formatlandığı zamanlarda AKP, devlet ve hükümet “çözüm süreci bizim irademizle sürüyor” demektedir. Ve ne istediklerini net açıklıyorlar. Silahsızlanmayı temel hedef olarak alıyorlar.

KCK lideri Öcalan’da “demokratik manifesto”, bugün “çözüm taslağı” KCK ye sunarak sürecin yol almaya başladığını izah etmeye çalışıyor.

Madem görüşmeler veya müzakere var, devlet heyeti ile bu taslak niye konuşulmuyor ve devletin ve hükümetin ne dediği ve hangi konularda anlaşıldığı niye açıklanmıyor. Hadi bize açıklanmıyorsa KCK ye niye açıklamıyorlar?

Soruları uzatmak mümkündür.

İmralı heyeti bu gün açıklama yapıyor ki; Kandile gitmeden önce “hükümetin Öcalan’ın taslağına ne dediğini öğrenmek istiyoruz” diyor.

Kısaca ortada bir anlaşma yoktur. Yapılan açıklamadan bu çıkıyor.

Kandil ikna olmamıştır, ikna etme uğraşındadırlar.

Diyelim ki; Yalçın Akdoğan’la görüştüler, O, Öcalan’ın sunduğu taslağa tamamen katıldığını söyledi.

Yani söz alındı.

Sonra hasta tutukluları bırakıp bir iki numarada çekebilirler. Hatta “eve dönüş yasası” çıkardılar diyelim.

Bununla önümüzdeki genel seçimleri yine kazanacaklar. Erdoğan’a yapılan saraya başkan yapacaklar.

Olmayan barış ve “çözümün” meyvesini AKP toplayacak, Kürdistanlılar bu sözlere güvenmeyecekler. Dünya ve bölgede Kürdistan’a açılan kapılar bu şekilde kapatılmaya çalışılacak.

Sonradan Kandil eğer ikna olursa; “söz verdiler tutmadılar, oyaladılar, zaman kazandılar” açıklamalarını yapacak....

KCK ve Kandil’in süreç ile ilgili son bazı açıklamaları olumluydu. Hükümete güven duymuyorlar. Açıklamalar sadece el güçlendirme içinse bence anlamsızdır. Gerçekten böyle düşünüyorlarsa söylediklerinin arkasında durmaları güncel ve önümüzdeki süreç açısından önemlidir.

MİT ile görüşen ve yalakalık yapıp kapağı TC ye atmak isteyen Osman Öcalan’ın Orhan Miroğlu’na yaptığı açıklamalar içler açısıdır. Erdoğan’ı Selahhattin’i Eyubi’ye benzetmesi ise yüz karası gibi bir şeydir.

Kandil için son söz: Doğru tavır koyup güncel yakın süreçle ilgili Kürdistani politikalarınızı ve ittifaklarınızı ve dünyaya açılmayı vb. netleştirirseniz, sizi barış sürecini baltalamakla suçlayacaklardır. Olsun, buna değer bir bedeldir. Üstelik beklemediğiniz kadar destek göreceğinizden emin de olabilirsiniz.

Kabul etmediğiniz halde uyarsanız, bir daha denesek ne olur derseniz; bu iş yine yürümeyecek ve yük sizin üzerinizde kalacaktır. Oklar size yönlendirilecektir. Benimki sadece bir tespit, uygulama ve karar gücü ise sizlersiniz.

Kısaca kurbanlık olmayalım diyorum.

 

73601

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Sayfalar