Cuma Mayıs 24, 2024

Çözüm Sürecini Yüzdük Kuyruğa Geldik- D. Ali Küçük

Kurbanın derisi yüzüldü, kuyruğuna geldik. Hani “dananın kuyruğu kopacak” diyorlar ya onun gibi bir şey.

İmralı heyeti(Barış-Çözüm-Süreç-müzakere heyeti vb ne derseniz deyin) Bu hafta Kandile gidemedi, ertelediler.

Gerekçelerini de şöyle sıraladılar:

“"Akdoğan ile görüşemedik, ondan"

İdris Baluken gerekçeyi şöyle detaylandırıyordu. "Sayın Yalçın Akdoğan ile görüşemedik. Bu hafta sonu gitmeyi planladığımız Kandil'e de bu sebeple gidemedik. Bize pazartesi büyük bir ihtimalle görüşmenin gerçekleşeceği bilgisi verildi. Akdoğan'la görüşmemizde hükümetin yaklaşımını, taslakla ilgili görüşlerini, süreçle ilgili ne düşündüğünü öğrenme şansımız olacak."(1)

“ HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, hükümetle görüşmeden Kandil ile bir araya gelmeyi uygun bulmadıklarını belirtti. Buldan, “Bizim müzakere taslağına hükümetin nasıl yaklaştığını bilmemiz lazım. Kandil ile görüşme tarihimiz hükümete bağlı” dedi. Öcalan’ın sunduğu müzakere taslağına ilişkin hükümetin bir karar vermesi gerektiğini vurgulayan Buldan, “Bizde süreç devam edecek algısı var. Hükümet bir değerlendirme yapıp kararını vermeli” diye konuştu.(2)

Anlaşılıyor ki; KCK lideri Öcalan’ın sunduğu taslak hükümet tarafından kabul edilmemiş.

Üstelik Buldan, taslağa “müzakere taslağı” diyor.

Devlet heyeti yani MİT ile anlaşmanın aşağı yukarı sağlandığı, 4-5 ay içinde Ortadoğu da demokrasinin –Tabi TC ile birlikte- güçleneceği vurgulanmıştı.

İmralı heyeti ise hükümet yani başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ile konuşup Öcalan’ın sunduğu taslağa yaklaşımını öğrenmeye gidiyor.

Bu heyet adına yapılan kısa süre önceki açıklamada olumlu bir gidiş var havası uyandırılmıştı.

Geçen yıl, AKP, devlet dört aşamalı bir strateji sunmuştu. Bu geri çekilmeyle birlikte KCK’yi tasfiye etmeyi ve silahsızlandırmayı içeriyordu. Kamuoyunda yeterince tartışıldığı için geçiyorum.

Aynı şekilde KCK lideri Öcalan Newroz’da KCK’nin deyişiyle bir Manifesto sunmuştu. Aynı süreçte “yüzyıllık tarihi anlaşma yaptık” denilmişti.

“Yüzyıllık tarihi anlaşma”nın ne olduğunu öğrenemedik. Boşa gitti. Şimdi birileri çıkıp bu anlaşmanın Kürdistan açısından önemli bir maddesini sunamaz. Sunsunlar, "TC niye temel haklarımızı tanıyıp sonra oyun oynuyor" diye kıyamet koparalım...

Hadi bunu da geçtik.

AKP Hükümeti'nin ve Devletin Yol Haritasına da Gördük.

İçinde ne var derseniz; bunca mücadeleden sonra facia…

KCK’yi silahsızlandırma dışında ciddi bir şey içermiyor. Hastaların bırakılması, gerillanın dağda inmesi karşılığında “eve dönüş yasası” yani yuvaya dönüş yasası vb. şeyler çıkaracaklar, belki bunu biraz daha aşacak bazı kırıntılar daha….

Daha dün Kürtçe'nin zorunlu ders olmasını bile kabul etmediler. Osmanlıcanın yani saray dilini zorunlu ders haline getirmeyi kabul ettiler.

Davutoğlu: “Kürtçe üzerindeki bütün yasakları kaldırdık” diyor. Yalanın bu kadarı da olmaz. Kürtçe hâlâ yasak.  Anadilde eğitim ve kamu alanında Kürtçe konuşmak, yazışmak yasaktır. Kültürel soykırım devam ediyor.

Basın ve medyada hükümetin yol haritası çıktı. Türk medyası bu temelde propaganda yapıyor. Hükümet ve TC ise Kürdistan sorununun çözümünde; bırakalım Kürdistan sorununun çözümünü bari ortamını sağlamaya dönük adımlar atmadı ve atmıyor.

Eski tas eski hamam.

KCK LİDERİ ÖCALAN’IN TASLAĞI

Bu taslağı daha okumadım. Görüşmelerde yansıyan bazı düşünceler var. Ama önce iyi gidiyor denilen görüşmelerde de Hükümet ve TC basını gayet net konuşuyordu. KCK ise “Önderliğimiz yol haritası sundu. Hükümetin tavrını bekliyoruz” gibisinden açıklamalar yaptı.

Bu sefer de üçüncü göz veya taraf yoktur. KCK lideri MİT ile görüşmektedir. Ne Kürdistan tarafı ne de TC de siyasi bir taraf vardır.

Süreç ve hükümetin deyişiyle “çözüm süreci”, KCK lideri Öcalan’ın deyişiyle “demokratik çözüm süreç”i her yenilendiği-tazelendiği, yeni aşamalara geldiği ve formatlandığı zamanlarda AKP, devlet ve hükümet “çözüm süreci bizim irademizle sürüyor” demektedir. Ve ne istediklerini net açıklıyorlar. Silahsızlanmayı temel hedef olarak alıyorlar.

KCK lideri Öcalan’da “demokratik manifesto”, bugün “çözüm taslağı” KCK ye sunarak sürecin yol almaya başladığını izah etmeye çalışıyor.

Madem görüşmeler veya müzakere var, devlet heyeti ile bu taslak niye konuşulmuyor ve devletin ve hükümetin ne dediği ve hangi konularda anlaşıldığı niye açıklanmıyor. Hadi bize açıklanmıyorsa KCK ye niye açıklamıyorlar?

Soruları uzatmak mümkündür.

İmralı heyeti bu gün açıklama yapıyor ki; Kandile gitmeden önce “hükümetin Öcalan’ın taslağına ne dediğini öğrenmek istiyoruz” diyor.

Kısaca ortada bir anlaşma yoktur. Yapılan açıklamadan bu çıkıyor.

Kandil ikna olmamıştır, ikna etme uğraşındadırlar.

Diyelim ki; Yalçın Akdoğan’la görüştüler, O, Öcalan’ın sunduğu taslağa tamamen katıldığını söyledi.

Yani söz alındı.

Sonra hasta tutukluları bırakıp bir iki numarada çekebilirler. Hatta “eve dönüş yasası” çıkardılar diyelim.

Bununla önümüzdeki genel seçimleri yine kazanacaklar. Erdoğan’a yapılan saraya başkan yapacaklar.

Olmayan barış ve “çözümün” meyvesini AKP toplayacak, Kürdistanlılar bu sözlere güvenmeyecekler. Dünya ve bölgede Kürdistan’a açılan kapılar bu şekilde kapatılmaya çalışılacak.

Sonradan Kandil eğer ikna olursa; “söz verdiler tutmadılar, oyaladılar, zaman kazandılar” açıklamalarını yapacak....

KCK ve Kandil’in süreç ile ilgili son bazı açıklamaları olumluydu. Hükümete güven duymuyorlar. Açıklamalar sadece el güçlendirme içinse bence anlamsızdır. Gerçekten böyle düşünüyorlarsa söylediklerinin arkasında durmaları güncel ve önümüzdeki süreç açısından önemlidir.

MİT ile görüşen ve yalakalık yapıp kapağı TC ye atmak isteyen Osman Öcalan’ın Orhan Miroğlu’na yaptığı açıklamalar içler açısıdır. Erdoğan’ı Selahhattin’i Eyubi’ye benzetmesi ise yüz karası gibi bir şeydir.

Kandil için son söz: Doğru tavır koyup güncel yakın süreçle ilgili Kürdistani politikalarınızı ve ittifaklarınızı ve dünyaya açılmayı vb. netleştirirseniz, sizi barış sürecini baltalamakla suçlayacaklardır. Olsun, buna değer bir bedeldir. Üstelik beklemediğiniz kadar destek göreceğinizden emin de olabilirsiniz.

Kabul etmediğiniz halde uyarsanız, bir daha denesek ne olur derseniz; bu iş yine yürümeyecek ve yük sizin üzerinizde kalacaktır. Oklar size yönlendirilecektir. Benimki sadece bir tespit, uygulama ve karar gücü ise sizlersiniz.

Kısaca kurbanlık olmayalım diyorum.

 

73776

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar